Şelah Leha

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
17 Haziran 2009 Çarşamba

Bealoteha ile başlayan birkaç peraşa boyunca atalarımızın çöldeki isyanlarına tanık olmaktayız. Ne yazık ki Tanrı bu isyanları her seferinde cezalandırır. Fakat Moşe Rabenu’nun duaları sayesinde bizler yolumuza devam etme şansını buluruz. Geçtiğimiz hafta “erev rav” karışık halkın çıkardığı isyanlara tanık olmuştuk. Yok denecek basit şeyler için çıkarılan isyan sonunda “kivrot ataava” yerinde Tanrı’nın bizi cezalandırması ile son bulur. Bu haftaki peraşada Yisraeloğulları’nın nasıl böyle bir isyanı çıkardıklarını anlamaya çalışacağız.

Atalarımız Erets Yisrael’in sınırına gelmişlerdir. Tanrı bizlere o toprağı vermeye hazırdır. Moşe Rabenu liderliğinde girilecek bir Erets Yisrael kutsalların ve Tora’nın maksimumda olacağı bir yer olacaktır. Fakat atalarımız akla hayale bile gelmeyecek bir istekte bulunurlar. Erets Yisrael’e ülkenin durumunu görmek için öncülerin gönderilmesi.

Tanrı insanların ne yaptığını, ne yapacaklarını bilir. Pasuk “ayotser yahad libam amevin el kol maaseem” derken Rambam’ın onüç prensibinden onuncusuyla paralellik gösterir. Ancak Tanrı insanı seçimlerinde serbest bırakmıştır. Öncüler gitsin mi gitmesin mi? bunu da daha peraşanın başında yer alan bir cümle ile dile getirir:

“?elah leha anaşim – sen insanlar gönder.”

Bir başka deyişle Tanrı atalarımızı suç işlemeye karar götürebilecek bir projede yer almak istememiştir. Fakat yisraeloğulları nedense bu öncü meselesinde diretirler ve öncüler kırk gün boyunca Erets Yisrael’i incelerler.

Erets Yisrael güzel ve verimli bir toprak parçasıdır. Bu kadar olumlu özellikleri olan bir toprak parçasında insanların yerleşmesi güçlü kaleler kurması son derece olağandır. Eğer burada insanlar yaşıyorsa doğal olarak buraları ele geçirmek için mücadele etmek gerekecektir. Bunların olacağı zaten atalarımıza her zaman söylenmişti. Oraya giden öncülerin bir başka gözle orayı incelemeleri ve halkın Tanrı’ya olan güvenini sarsacak hiçbir söz söylememeleri gerekirdi. Giden öncüler bunu yapmaz. Oranın ele geçirilmesi imkansız olduğunu söyler ve yapılacak en doğru işin Mısır ülkesine dönmek olduğu konusunda  halk ikna olur.

Bir de şunu düşünelim. Öncüler yanlış bir bilgilendirme yapmışlardır. Ancak öncüler içinde iki kişinin olumlu görüşleri ve cesaret veren sözleri vardır.

Halk neden onları dinlemeye yanaşmaz? Halk neden Tanrı’ya olan güvenlerini bir kalemde silip atar? Mısır çıkışından bu yana Tanrı’nın bizim için yaptığı mucizelerden bir tanesini düşünseler bile varacakları sonuç çok farklı olabilir ve kutsal topraklara giriş otuz sekiz yıl gecikmeden gerçekleşebilirdi.

Bazılarımız her gün ayrı şeyleri okuduğumuzu iddia edebilir. Her Pesah bayramında aynı Hagada okunmaktadır. Sıklıkla Tanrı’nın mucizeleri anılmaktadır. Bazılarımız bunu gerekli bulmayabilir. Ancak gerçek göründüğü gibi değildir. Her gün bu mucizelerle iç içe yaşayan çöldeki nesil bile bazen bunu göz ardı edebiliyorsa bizler eğitimimize hiç ara vermeden devam etmeli ve Tanrı’nın büyüklüğünü sürekli olarak öğrenmeli ve öğretmeliyiz. “Karov Ad…. Lehol koreav – Tanrı onu çağıranlara yakındır” diyen pasuk aslında her zaman Tanrı’ya sığınmak ve güvenmek gereğini ortaya koymaktadır.

İnsan zaman zaman yanlış yapabilir. Önemli olan bu yanlıştan dönebilmektir. Yine peraşanın ilerleyen satırlarında yazılı olduğu gibi bilmeden yapılan yanlışları Tanrı her zaman başlayacaktır.