NATO’da 60 yılın ardından

Kimi zaman dünya barışında büyük rol oynayan, kimi zaman ise protestoların hedefi olan NATO, kuruluşunun 60.yılını kutladı Nazlı DOENYAS

Nazlı DOENYAS Diğer
15 Nisan 2009 Çarşamba

 

4 Nisan 2009’da, Amerika Başkanı Obama’nın katıldığı ilk NATO zirvesi,  Strasburg’da düzenlendi. Ev sahipliğini, Fransa ve Almanya’nın üstlendiği 60.Yıl Zirvesi sonunda, Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen, NATO’nun yeni genel sekreteri oldu. Zirvede ayrıca, Afganistan, Avrupa Atlantik güvenliği, korsan faaliyetleri, Rusya ile işbirliği gibi birçok ülkeyi yakından etkileyecek konularda, NATO’nun 21.yy.da neler yapması gerektiği konuşuldu. Türkiye’yi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı Ali Babacan ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün temsil ettiği zirvede, dünya barışı ve gelişimi ile ilgili konuşmalar sürerken, NATO’yu bir suç örgütü olarak görüp artık kapatılmasını isteyen gruplar, Türkiye’nin de dâhil olduğu birçok Avrupa ülkesinde NATO karşıtı gösteriler düzenledi.

 

NATO (North Atlantic Treaty Organization),II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da dengelerin bir türlü yerine oturamaması ve özellikle Sovyetler Birliği’nin sürdürdüğü saldırgan ve yayılmacı hareketleri engellemek amacıyla,  bir askeri savunma örgütü olarak kuruldu. NATO’nun alt yapısını, 1948 yılında, İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg arasında imzalanan ve bir savunma birliğinin yanı sıra, ekonomik ve kültürel bir işbirliğini öngören Brüksel Antlaşması oluşturdu. Ancak bu antlaşmanın birleştirdiği ülkelerin gücü, Sovyet Bloğu ile dengeyi sağlamakta yetersiz kalınca, Kuzey Atlantik Paktı adındaki yeni antlaşma, 4 Nisan 1949’da, ABD’nin başkenti Washington’da, Belçika, Kanada,  Danimarka, Fransa, İzlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, İngiltere ve ABD arasında imzalandı. Bu antlaşmayla üyeler, ortak savunma için yeteneklerini geliştirmeye, herhangi bir üyenin toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlık ve güvenliği tehlikede olduğunda bir araya gelmeyi ve herhangi bir üyeye yapılan bir saldırı durumunda, bunu, bütün üye devletlere karşı yapılmış bir saldırı olarak kabul edeceklerini taahhüt etmiş oldular.

 

NATO’nun uluslararası düzeyde dünya barışı ve güvenliğinde aktif olarak rol almasına, bugün itibarıyla toplam 28 üye ülke katkıda bulunuyor.

 

Türkiye ve NATO

 

Sadık bir müttefik olan Türkiye’nin NATO’ya üyeliği 1952 yılında gerçekleşti. Türkiye’nin Batı İttifakı ve NATO ile yakınlaşma sebebi, Sovyetler Birliği’nin, II. Dünya Savaşı’ndan itibaren, Türkiye sınırları ile ilgili bitmek bilmeyen isteklerini durdurmaktı. Bu doğrultuda, Türkiye, 1950’de, Adnan Menderes Hükümeti döneminde, TBMM kararıyla Kore Savaşı’na, BM komutası altında ABD ve Güney Kore’nin yanında çarpışmak üzere asker göndererek NATO üyeliği konusunda ciddiyetini gösterdi. Bu hareket sonucu verilen şehitler, dönemin muhalefet lideri İsmet İnönü ve partisi CHP tarafından, NATO üyeliği için yapılan büyük bir taviz olarak adlandırıldı ve bugünkü NATO karşıtı görüşlerin çıkış noktasını oluşturdu.

 

Türkiye’nin NATO’ya resmen üyeliği, 18 Şubat 1952’de, Fuat Köprülü’nün Dışişleri Bakanı olduğu, Adnan Menderes Hükümeti döneminde gerçekleşti.

 

İncirlik, Kargaburun ve haber alma tesislerinin, NATO adına ABD tarafından kullanılmasını sağlayan “ABD-Türkiye Savunma ve İşbirliği Antlaşması” ise, ABD ile Türkiye arasında 1976’da imzalandı.

 

12 Eylül Darbesi sonrasında, 1980’de, 12 askeri üssün NATO adına ABD tarafından beş yıl kullanılmasını onaylayan ve beş yıllık süreler ile yenilenecek olan “Savunma ve Ekonomik İşbirliği Antlaşması” (SEİA) yürürlüğe girdi. Bu antlaşmanın süresi dolduğunda, Amerikan yönetiminin antlaşma hükümlerini yerine getirmeyip, silah için verdiği kredilerin faizlerini düşürmemesi ve Kıbrıs konusunda lobilerin etkisinde kalması,  antlaşmanın yeniden ele alınmasına sebep oldu.

 

Anlaşmanın Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu tarafından 1990 yılına kadar uzatılması, ABD Dışişleri Bakanı George Schultz’un, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin güçlendirilmesi için katkıda bulunulacağını, terörizm ile mücadelede Türkiye ile işbirliği yapılacağını,  ABD-Türkiye arasında karşılıklı ticaretin teşvik edileceğini bildirmesi sonucu gerçekleşti. Fesih söz konusu olmadığı için antlaşmanın yürürlüğü halen devam ediyor.

Türkiye ve NATO arasında son gelişme, Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’in, şu an görev yapan Jaap de Hoop Scheffer’den sonra NATO Genel Sekreteri olması konusunda anlaşmaları oldu. Türkiye bu fikre, Danimarka’da Kürtçe yayın yapan ve Güneydoğu Anadolu’daki insanları ayaklanmaya teşvik eden Roj Tv’nin kapatılması isteği yerine getirilmediği ve Rasmussen’in, Hz.Muhammed’e hakaret eden karikatürlere, basın özgürlüğü adına destek verdiği için özür dilememesi yüzünden karşı çıkmıştı.

 

NATO’da kararlar oybirliği ile alındığından ve her ülkenin veto hakkı olmasından dolayı, Türkiye’ye, Rasmussen’e destek vermesi için bir paket önerildi. Pakette, NATO Genel Sekreteri Yardımcısı’nın, Silahsızlanmadan Sorumlu NATO Sekreteri Yardımcı Vekili’nin ve Afganistan Özel Temsilcisi’nin bir Türk olması öngörüldü. Ankara’nın önerilen paketi kabul etmesiyle Rasmussen, oybirliğiyle, 1 Ağustos 2009 tarihinden itibaren göreve başlayacak yeni NATO Genel Sekreteri olarak onaylanmış oldu.

 

NATO’nun Yürüttüğü Operasyonlar

 

Afganistan güvenlik operasyonu, dünya barışı ve güvenliği için çalışan NATO’nun bugüne kadar üstlendiği en önemli görevlerden biri. BM yönetimi altında 2001’de kurulan Uluslararası Güvenlik Destek Gücü (ISAF-Internaional Security Assistance Force); 2003 yılından beri NATO’nun başkanlığında görevini sürdürüyor. ISAF’ın görevi, hukuk düzenini kurup, demokratik kuruluşların işlemesine uygun şartları sağlamak için Afgan Merkezi Hükümeti’ni desteklemek ve Afganların ülkelerinin güvenliğinde daha fazla sorumluluk almalarını sağlayacak profesyonel bir “Afgan Milli Güvenlik Gücü” kurmak.

 

Geçtiğimiz günlerde Strasburg’da yapılan NATO Zirvesi bitiminde, Beyaz Saray Sözcüsü Robert Gibbs, NATO üyelerinin Afganistan için beş bin takviye asker göndereceğini bildirdi. Gibbs, bu ek birliklerin Afgan Güvenlik Güçlerinin eğitimine yardım edeceklerini açıkladı.

 

NATO’nun Kosova Kuvvetleri (KFOR), ilk olarak 1999’un Haziran ayında, şiddet olayları ve insan haklarına yönelik saldırıları durdurmak için Kosova’ya girdi ve halen bölgede bulunuyor. 2004 yılının Haziran ayında İstanbul’da gerçekleştirilen zirve sonrası, NATO ülkeleri, Irak’ta güçlü, etkin ve sorumlu bir güvenlik kuvvetleri oluşturmak için uluslararası çapta destek vermeye karar verdi. Bunun sonucunda,  beş binden fazla Irak’lı polis ve askerin eğitimini başarıyla tamamlayan, NATO Training Mission in Iraq oluşturuldu.

 

NATO, 11 Eylül saldırılarından sonra, uluslararası terör ile mücadele için, 2001 yılının Ekim ayında, NATO Deniz Kuvvetleri yönetiminde, Akdeniz’de olası terör eylemlerinin engellenmesi amacıyla Active Endeavour harekâtını başlattı.

 

NATO’nun etkinlikleri sadece dış güvenlik ile sınırlamamak gerek.1950’li yıllarda İtalya’dan başlayarak NATO ülkelerinde, devrimci sol hareketler başta olmak üzere her tür muhalefete karşı bir önlem olarak GLADIO adı ile anılan Özel Harekât Daireleri kuruldu. Bu birimler daha sonraları Derin Devlet kavramının da ortaya çıkmasında büyük rol oynadı. NATO, Soğuk Savaş sonrası Gladio kurumlarının dağıtıldığını iddia etse de, bu birimlerin bugünkü durumu hakkında halen kesin bilgi bulunmuyor.

 

Günümüzde NATO ve savunduğu değerler tartışılırken, kuruluş amacı olan SSCB ve Doğu Bloğu’nun dağılması sonucu, artan uluslararası terör olaylarına karşı etkin rol oynamak, paktın yeni misyonunu oluşturdu.

 

Özellikle Gladio birimlerinin teker teker ortaya çıkması, ABD’nin Irak ve Afganistan işgallerinde oynadığı rol, ülkelerin gittikçe artan askeri harcamaları, NATO’ya ciddi eleştiriler yönelmesine neden oldu. 21.yüzyıla girerken, NATO’nun geleceği konusunda tartışmalar hala devam etmekte.