Antisemitizmin gölgesinde Rusya Yahudileri -2

Sovyetler Birliği’nde antisemitizm oldukça karmaşık bir konudur. Devrim öncesi Rusya’da kökleri 15. yüzyıla dayanan antisemitizm, “Yahudileştirici” düşüncelere karşı girişilen mücadeleye kadar sürdü. Toplumun her katmanında yer aldı, kilise ve devlet tarafından teşvik edildi

Sara YANAROCAK Kavram
15 Nisan 2009 Çarşamba

Bolşeviklerin zaferi halk arasında yaygın olan antisemitizme katkıda bulunmuş, Yahudilerin, harekete etkin bir biçimde katılmaları, Rusya’nın Yahudilerin eline geçeceği korkularını beslemişti. Bolşeviklerin bizzat kendileri bu soruna karşı aşırı hassastılar ve bilinçli bir biçimde antisemitizmi ortadan kaldırmak için çaba gösterdiler. Irkçı ve ulusal nefretin kışkırtılması, birbirini izleyen ceza yasalarında ve anayasalarda cezalandırılacak suçlar kapsamına girdi. 1917’deki daha önceki formülleştirilmeleri yankılayarak “herhangi bir ırksal ve ulusal ayrıma, düşmanlık veya aşağılama taraftarlığını” yasaklayan tüm Birlik Anayasası’nda böyledir. Ancak antisemitizm resmi düzeyde bile ortadan kalkmış değildi. Klasik antisemitizmden kaynaklanan, Yahudilere ve Yahudiliğe ilişkin kaba karikatürler resmen onaylanan yayınlarda sürdürülmekteydi. Antisemitik propaganda, Yahudilere karşı uygulamadaki ayrımcılıkla birleşince, 1917’deki 6 Gün Savaşı’nı izleyen antisiyonist kampanya ile giderek daha belirgin hale geldi. İnsan haklarına ve diğer azınlık gruplarına ilişkin daha yaygın hareketler kopuk olmayan, güçlü bir Yahudi protesto hareketi gelişti. Resmi tepki olarak Yahudi eylemlerine ve bireysel eylemcilere karşı polisin hareketlerinde dikkate değer bir artış olmuş, bunların çoğu ağır hapis hükümleri veya iç sürgünlerle cezalandırılmıştı. Aynı zamanda, bir süre için yurt dışına göç etmesine izin verilen Yahudi sayısında beklenmedik bir artış olmuştu. Siyasal muhalefetin, çıkış vizesinin veya resmi olmayan kültürel etkinliklerin ağır riskine rağmen, çok sayıda Yahudi kimliklerini yeniden keşfetmişler, veya yeniden öne sürmüşlerdi. Ibrani diliyle Yahudi tarihine karşı ilgi olağanüstü artmıştı.

 

Rus Yahudiliği, Batılı örneklerin çok az etkisi altında kalmıştı. Her ne kadar geleneksel dinin ve hahamlar egemenliğinin sözde zararlı etkilerine karşı güçlü bir iç polemik sürdürülmüşse de çarlık yönetimi sırasında Yahudiler büyük ölçüde bir dinsel özgürlgüe sahip olmuşlardı. Devrimden sonra dine karşı etkinlikler kurumsallaştırılmıştı. Geleneksel topluluk örgütleri 1919’da erimiş ve onların yerine birşey konmamıştı. 1920’lerde Yahudi göreneklerine, kurumlarına ve genelde dine karşı çokça sözü edilen “topluluk mahkemeleri vardı. Yahudilerin, ilk, orta dereceli okulları ve sinagogları kapatıldı, hahamlar ve din görevlileri tutuklandı, sınırdışı edildi, dinsel kitaplara ve tören nesnelerine el konuldu. İbrani dilinin geçici olduğu ilan edildi ve nihayet 1920’lerin sonunda yasaklandı. Bütün bu baskıcı önlemlere karşın, Yahudi grupları (özellikle Hasidik mezheplerin bir kısmı) dini gizlice uygulamayı ve öğretmeyi sürdürdüler. 2. Dünya Savaşı’nda geleneksel Yahudiliğe hala bağlı olan büyük bir Yahudi nüfusunu Sovyetler egemenliğine soktu. “Kara nüfusunu Sovyetler egemenliğine soktu. “Kara Yıllar” Yahudi kültürünün baskı altına alınması sadece özellikle dine karşı değildi. Güçlü bir din karşıtı kampanya 1957’de yenilendi ve varlığını sürdürmeyi başarmış sinagogların birçoğu da sonunda kapatıldı. Sovyetler Birliği’nde geriye kalan 60 sinagog Kafkasya ve Asya Cumhuriyetleri’nde bulunuyordu. Merkezi bir dinsel örgüt ve temsilci bir yapı yoktu. Bir avuç seçkin öğrenci Macaristan’a gönderilmesine rağmen, SSCB’de hahamları ve kantorları (hazan) yetiştiren bir kuruluş yoktu. Yahudi bilincinin 80’li yılların başında yeniden canlanması, sinagogların toplantı yerleri olarak önemini arttırmış, büyük topluluklar Cumartesi (Şabat) gününde ve bayramlarda burada toplanma eğilimi göstermişlerdi; ancak bu dine dönüldüğü anlamından çok, Yahudilerin toplumda yerlerinin bulunmadığını anlatıyordu.

 

Sovyetlerin dağılmasından sonraki dönem

 

1980’lerden itibaren SSCB devlet başkanı Gorbaçov’un glasnost ve perestroika (açıklık ve yeniden yapılanma) politikalarından sonra, Sovyetler yavaş yavaş dağılmaya yüz tuttu. Sovyetler Birliği’nin tamamen dağılmasının ardından milyonlarca Yahudi Rusyayı ve Sovyet ülkelerini terkettiler. Rus Yahudileri öncelikle İsrail ve ABD’ye yerleşti. 2000 yılından itibaren ise bu göç dalgası sakinleşti, Rusya ve eski Sovyet ülkelerinin topraklarında Yahudi yaşamını yeniden canlandırma çalışmalarına başlandı.

 

2003 yılında Rusya’da Yahudi okulları, kapsamında 17 adet normal eğitim veren okul, 11 okul öncesi anaokulu 81 değişik eğitim veren okul açıldı ve 7.000 öğrenci bu değişik okullarda öğrenim ve eğitim almaya başladılar. Buna ek olarak 4 Yahudi üniversitesi hizmete girdi. Önemli şehirlerde haham ve sinagogların işlerlikte olduğu yönetici kurumlar açıldı. Habad Lubaviç hareketi, Rusya’daki Yahudiliğin yeniden canlanması ve geliştirilmesi için en önemli etken oldu. Habad Moskova’da 4 adet okul ve 7 katlı bir Yahudi Cemaati Merkezi kurmuştur. Üniversitelere Yahudi dini ve geleneklerini canlandıran eğitim programları konulmuştu. Günümüzde Moskova’da aralarında Ortodoks, Reformist ve Konservativlerin de bulunduğu 5 sinagog 6 okul, yeşivalar ve bir Kaşer Restoran’ı bulunmaktadır. SSCB döneminden günümüze değin, asimile olmuş Yahudilerin ülkenin diğer insanlarıyla yaptıkları karışık evliliklerin sonucu doğan kişiler, halaha kurallarına ve istekleri doğrultusunda Yahudi olarak kabul edilmeye başlandılar. Bunca uğraşıya rağmen onlarca yıl boyuncu özümlenen Yahudiler dinden ziyade geleneklere etno kültürel özelliklere geri dönme isteği gösterdiler. 21 yüzyılın ilk 8 yılı itibarı ile Rusya’da 400.000-7.000 kadar Yahudinin yaşadığı bilinmektedir. Bu da tüm Rusya nüfusunun yüzde 0.27-0.48’ini kapsar.

 

Rusya’daki en etkin Yahudi cemaatlerinden biri de St. Petersburg’da bulunmaktadır. Büyük Koral Sinagogu (Grand Choral Synagogue) Yahudi kültürel eğitimden sorumludur. Şehirde 2 Yahudi okulu ve yeşiva bulunmaktadır. Okullar kız ve erkek öğrencilere açıktır. Bir kaşer restoran ve yemek salonu hergün tüm cemaate ve özellikle fakir şehir halkına yemek vermektedir.

 

Sinagogda yoksul ve kimsesiz çocuklar için bir yetimhane kuruldu. Yahudi cemaatine mensup kişiler, bütün bu yerlerin parasal ihtiyaçlarını karşılamak üzere para yardımı yapmaktadır.