Umudun Hikâyesi... FC Start ve Naziler

Vedat LEVENT Köşe Yazısı
11 Mart 2009 Çarşamba

Purim... Umudun bayramı... Dinimizin belki de en eğlenceli, eğlenceli olduğu kadar da bizleri düşünmeye zorlayan derin günlerinden biri... Umuda her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğu bu günlerde Purim’in hikayesini okumanızı ve taşıdığı derin anlamı sorgulamanızı temenni ederim.

 Bu hafta, hazır gündemimiz “umut” iken ilginç, ilginç olduğu kadar da dramatik ve pek bilinmeyen bir hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Hikayemiz Sovyetler Birliği’nde geçiyor. 1930’lara yolculuk ediyoruz. Futbol, o dönem Sovyetler Birliği’nde en popüler spor. Birliğin önemli ülkelerinden Ukrayna’da ise bugün olduğu gibi Dinamo Kiev fırtınası esiyor. Dinamo Kiev, 1927 yılında ticaret birliklerinin, polis teşkilatının ve Kızıl Ordu’nun güçlerini birleştirmeleriyle kuruluyor.

22 Haziran1941’de Nazi Almanyası, Sovyetler Birliği’ni işgal ediyor. Dolayısıyla lig ikinci bir emre kadar tatil ediliyor. Tüm halk gibi Dinamo Kiev’in de birçok futbolcusu cepheye, Almanlara karşı savaşmaya gidiyor. Almanlar Kiev’e yaklaştıkça geride kalan futbolcular kentin sivil savunmasına yardım ediyor. Ancak Sovyetler Birliği’nin en önemli kentlerinden biri olan Kiev daha fazla direnemiyor ve düşüyor.

İşgal altındaki kentte ne iş, ne de aş var. İnanılmaz bir sefalet hüküm sürüyor. Hikaye, Dynamo’nun kalecisi Mykola Trusevych’in kente dönüşüyle başlıyor. Zira Trusevych Kiev’in 3 numaralı fırınında yer süpürücü olarak iş buluyor. Sıkı bir Dynamo taraftarı ve Trusevych hayranı olan fırının yeni sahibi Iosif Kordik (Alman köklerinden dolayı bu ayrıcalıklı işe sahip oluyor) yeni yer süpürücüsüne bir “futbol takımı” kurması fikrini aşılıyor. Bundan cesaret alan Trusevych, tüm Kiev’de eski takım arkadaşlarından hayatta kalanları araştırıyor. İlk bulduğu kişi, Kiev’in efsanevi sağ kanat oyuncusu Makar Honcharenko oluyor.

Honcharenko, kendisine yapılan daveti şöyle anımsıyor: “Kreschatick Sokağı’nda kayınvalidemin evinde kaçak olarak yaşıyordum. Birgün ansızın Kolya, sanki cennetten çıkmış gibi geldi ve bana bir futbol takımı kurduğunu söyledi. Diğer çocukları da bulmalıydık. Kuzmenko’yu birkaç defa sokakta görmüştüm. Ona ulaşmak pek vaktimizi almadı. Daha sonra Svyridovskiy’e ulaştık. O da diğerleriyle temasa geçti.

Birkaç hafta sonra fırıncının takımı FC Start kurulmuştu. 8 oyuncusu Dynamo Kiev’lilerden (Mykola Trusevych, Mikhail Svyridovskiy, Mykola Korotkykh, Oleksiy Klimenko, Fedir Tyutchev, Mikhail Putistin, Ivan Kuzmenko, Makar Honcharenko), üç oyuncusu ise Lokomotiv Kiev’li (Vladimir Balakin, Vasil Sukharev and Mikhail Melnyk) oyunculardan oluşuyordu.

7 Haziran 1942’de FC Start yerel ligdeki ilk maçına çıktı. Yerel Lig, Georgi Shvetsov adlı bir Nazi yardakçısı tarafından yönetiliyordu. Start, ilk maçını Rukh’a karşı oynadı. Yetersiz beslenmelerine ve hatta bazılarının ayakkabı alacak paraları olmadığı için çıplak ayakla oynamalarına rağmen maçı 7-2 kazandılar. Bu galibiyetle, sadece Rukh’un sahibi Shvetsov ‘un değil, Naziler’inde dikkatlerini üzerlerine çektiler.

1942 yılında FC Start, işgalci güçlerin askerlerinden oluşan ekiplerle maçlar yaptı ve hepsini kazandı.

 

Alman yönetimi bu galibiyetlerden oldukça rahatsızlık duyuyordu. FC Start, Ukrayna halkına direniş ruhu aşılayabilir ve işgal kuvvetlerinin moralini bozabilirdi. Bu Almanlar’ın tam da savaş ortasında isteyebilecekleri en son şeydi.

Alman Havacılarının kurduğu Flakelf takımı 9 Ağustos’ta bir rövanş maçı istedi.  Maç Zenith Stadı’nda oynanacaktı. Maça bir SS Subayı hakem olarak atandığında aslında olayın nereye varacağı daha en başından belli olmuştu. Bazı kaynakların FC Start’ı maçı kazanmaları durumunda başlarına gelecekleri konusunda uyardığı da bugün biliniyor.

 Tüm bu handikaplara rağmen takımın kurucusu ve kaptanı Trusevych maç öncesi soyunma odasında takım arkadaşlarına duygusal bir konuşma yapar ve tüm ekip yaşamlarının son 90 dakikası olsa da her zamankinden daha iyi oynayacaklarına dair birbirlerine söz vererek maça çıkar. Santra çizgisinde Nazi selamı vermezler ve maçı izleyen halktan büyük alkış alırlar.

Tahmin edildiği üzere bir Nazi Subayı olan hakem, Flakelf’in yaptığı faulleri görmezden gelir. Zaten ilk gol de oldukça şaibeli olur. Kaleci Trusevich kafasına tekme atan Alman futbolcu, Trusevich yerde kıvranırken ve takım arkadaşları başına toplanmışken topu kaleye yuvarlayarak ilk “golü” kaydeder. Hakem, FC Start’a yapılan faulleri görmezden gelmeye devam etmektedir. Ukraynalı oyuncular Almanlar’ın sahadaki saldırganlığı karşısında ne yapacaklarını şaşırmışlardır. Tüm kirli oyunları yapan Almanlar topa değil, rakibe gitmekte, forma parçalamakta, rakibi arkadan müdahelelerle sakatlamaya çalışmaktadır. Tüm olanlara rağmen Kuzmenko, 30 metreden muhteşem gol atar ve skoru eşitler. Daha sonra Honcharenko tüm Flakelf defansını ipe dizer gibi çalımlayarak skoru 2-1’e taşır. İlk yarının son dakikasında skor 3-1 olur. İkinci yarı, sinirler tavana vurmuştur artık. Her iki takım da ikişer gol atar ve skor 5-3’e gelir. Son dakikalarda Klimenko topu alır, yine tüm Alman defansını, kaleci de dahil olmak üzere çalımlar, kale çizgisine kadar gelir, Almanlara döner, kahkalarla güler ve topu gol yapmak yerine santra noktasına doğru şutlar. Bunun üzerine Alman hakem, daha maçın bitimine 15 dakika varken son düdüğü çalar ve maçı bitirir.

Maçtan bir hafta sonra FC Start oyuncuları teker teker evlerinden alınır ve Gestapo işkencesine maruz kalır. Hepsi yeraltı örgütü üyesi olmakla suçlanmaktadır. Suçlamanın temeli ise Dinamo Kiev’in kurucuları arasında Polis Departmanı’nın da bulunmasıdır. Korotkykh işkencede ölür. Diğer oyuncular Syrets Çalışma Kampı’na gönderilir. Burada galibiyetin başrol oyuncuları Kuzmenko, Klimenko ve hikayemizin kahramanı Trusevich Şubat 1943’te öldürülürler.

Cehennemden sağ kurtulan Fedir Tyutchev, Mikhail Sviridovskiy ve Makar Honcharenko ise savaştan sonra Sovyet Halk Kahramanı ünvanı alırlar ve bu hikayenin efsaneleşmesini sağlarlar.

FC Start, ölüme gittiklerini bile bile halkın umudunu hep canlı tutmaya çalışan halk kahramanlarının hikayesidir... Bu hikaye, dünya döndükçe, insan yaşadıkça ve umut varoldukça ağızdan ağıza anlatılmaya devam edecektir...

Herkese iyi Purimler dilerim...