Yitro

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
11 Şubat 2009 Çarşamba

Mısır çıkışının esas amacı sorgulanacak olursa kimileri buna uzun yıllar esaret altında yaşayan bir halkın yeniden özgür olması şeklinde cevap verebilir. Bir anlamda doğrudur da. Ancak burada sözünü ettiğimiz özgürlüğün nasıl algılandığı önemlidir. Daha da önemlisi Yahudi kültüründe özgürlük ne anlama gelmektedir bunu anlamak ve bilmek gereklidir.

Defalarca yinelediğimiz gibi Yahudilik bir din olmaktan ziyade bir yaşam tarzıdır. Alaha ile bu yaşam tarzı belirlenir. Gelenek ve görenekler bu tarzda hem belirleyicidir hem de kültürel bir öğedir. Böylelikle aşamalı olarak gelecek kuşaklara aktarılacak mükemmel bir hazine oluşturulur. Yüzyıllardır bu hazine oluşturulmuş ve oluşturulmaya devam etmektedir. Bu yaşam tarzını benimseyen kişi adım adım özgürlüğü keşfeder. Çünkü özgürlük kuralsızlık değil belirli kuralların ışığında kendi yaşamını belirleyebilmektir. Yahudi kültürü özgürlüğün kaynağı olarak ise Tora’yı gösterir.

Mısır çıkışından çok önce  Tanrı Bene Yisrael için hedefi zaten belirlemiştir. Bu hedef hem Moşe Rabenu’nun peygamberliğinin teyidi hem de Bene Yisrael için özgürlüğün anlamı olacaktır. Bu hedef Sinay dağında Tora’yı almaktan başka bir şey de değildir. Bizler Tora’yı “naase ve nişma – yapacağız ve dinleyeceğiz” sözü ile almışızdır. Kainatın yaratılışından çok daha önce yaratılmış, kainatın yaratılışında bir el kitabı olmuş olan Tora nasıl olmuş da Bene Yisrael’e basit gibi görünen bir sözle verilmiştir? Bir düşünelim. İnsanoğlu sıklıkla söz verir. Bazılarını yapar bazılarını ise yerine getiremez. Fakat Tora’nın alınması sırasında Tanrı’nın bize güvenmesinin nedenini nerede bulabiliriz? Neticede Mısır esaretinden henüz çıkmış, su için, yemek için, Şabat günü Man toplamak için itaatsizlikleri olan bir toplum görüntüsü vermekte olan Bene Yisrael böyle büyük bir sorumluluğa nasıl layık görülmüşlerdir? Bunun cevabı için bilinen bir Midraş’a göz atalım.

Tanrı Tora’yı vermeden önce kimi kefil göstereceğimiz hakkında bir soru sorar. Bene Yisrael’in ilk yanıtı “atalarımız” olmuştur. Aslında mantıklı bir cevaptır. Avraham, Yitshak ve Yaakov oldukça iyi birer kefildirler. Fakat Tanrı bu kefili kabul etmez. Bu sefer Bene Yisrael “kendilerini” kefil gösterirler. Tanrı için bu da yeterli değildir. Nihayet üçüncü kez bu soru karşılarına geldiğinde doğru cevabı bulurlar. Kefil “çocuklarımız” olmalıdır. Bizler uyguladığımız Tora’yı sadece uygulamak ve korumakla kalmayıp bunu çocuklarımıza aktaracağımıza dair söz verdiğimizde Tanrı bunu kabul eder ve bizlere Tora’yı verir.

Bu noktada düşünülmesi gereken çok önemli bir soru günümüzde toplumun esas yönelmesi gereken temel bir sorun konumundadır. “Tanrı’ya gösterdiğimiz kefil yani çocuklarımız bu gün yeterli Tora eğitimi almakta mıdırlar?” Bunun cevabı “kesinlikle evet” olmadan gerçek özgürlüğe ulaşmamız imkan dahilinde olmayacaktır. O halde “ets hayim – hayat ağacı” olan Tora’ya sıkıca sarılmak için hiç vakit kaybetmeyelim.