Diaspora Yahudileri / Osmanlı İmparatorluğu’nda Yahudiler

1839 yılında Osmanlı İmparatorluğu ve bu topraklarda yaşayan azınlıkları yeni bir döneme girdiler. Bu tarihte ilan edilen Gülhane Hattı-ı Şerifi ile Tanzimat devri (Tanzimat-ı Hayriye) başlamış oldu. Hatt-ı Şerife göre, azınlıklara Müslüman vatandaşlarınkine eşit haklar tanındı; Yahudilerin mahkeme önünde şahitlik yapabilecekleri tespit edildi, mal ve can güvenliği sağlandı, keyfi tutuklama, idam ve mala el koymalara son verildi.

Sara YANAROCAK Kavram
20 Ağustos 2008 Çarşamba

Gülhane Hatt-ı Şerifi Topkapı Sarayı’nda devlet ve azınlık ileri gelenleri önünde okundu ve törene Hahambaşı Moşe Fresko, Yahudi cemaat lideri, bankacılar ve tüccarlar da davet edildi

Tanzimat: Kamondo Dönemi

1. Abdülmecit, azınlıkların ödediği ve 2. Mahmut’un yükselttiği Harac vergisini indirdi. Bundan sonra Harac’ın cemaat liderleri tarafından toplanması ve Yahudilerde verginin Hahambaşı tarafından hazineye transfer edilmesi kabul edildi.

1839’da yayımlanan Ferman 1859’da teyit edildi (Gülhane Hatt-ı Hümayunu). Bu fermanda azınlıklara tanınan haklar bir kez daha tekrarlandı ve bu arada hem Harac kaldırıldı, hem de azınlıkların orduya ve devlet memurluklarına alınacakları ilan edildi.

Yeniçerilerle ilişkileri yüzünden görevlerinden ve hayatlarından olan Karmona, Gabay ve Aciman gibi liderlerin ortadan kalkması üzerine İstanbul ve genel olarak Osmanlı Yahudi Cemaatleri 1826’da lidersiz kalmışlardı. Bu durum bir kaç yıl devam etti ve 1830’ların başından itibaren Avraham da Kamondo cemaatin başına geçerek yönetim işlerini eline aldı.

Avraham de Kamondo (1785-1873) zengin bir bankacı ve önemli bir maliye danışmanıydı. Hayırseverliği ve büyük servetinden dolayı “Doğu’nun Rothschild”i, “Bankacıların Kralı” gibi lakaplarla anılırdı. Kamondo İtalya ve Avusturya krallıklarının mali danışmanlığını da yapmış ve hizmetlerinden dolayı İtalya kralından önce şovalye, sonra da kont payelerini almıştır. İstanbul’da kardeşiyle birlikte kurduğu ve 1877’ye kadar ayakta kalan banka, Kırım Savaş’ı sırasında Osmanlı Devleti’nin savunma ihtiyaçlarını finanse etmiştir. Kamondo, Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması sırasında çok aşırı düzeylere erişen ve Yahudi liderlerinin idamıyla doruk noktasına ulaşan Ermeni lobisinin faaliyetlerine karşı durmuş ve cemaatini bu çok nazik dönemde ayakta tutmaya çalışmıştır.

Kamondolar Avrupa’da kolları bulunan Portekiz kökenli bir aileydi. İngiltere Başbakanı Benjamin D’israeli bu ailenin İngiltere kolundandı. Ailenin İstanbul kolu Avrupa çapında üne sahipti. Yahudi liderler İstanbul’a geldiklerinde Kamondo tarafından karşılanır ve misafir edilirlerdi. Herzl öncesi siyonistlerinden olan Sir Moses Montefiore, 1840’da Şam’da patlayan kan iftirasına karşı Padişahtan yardım istemek üzere İstanbul’a geldiğinde Kamondo’nun hazırlattığı bir eve yerleştirilmiştir.

 

Kamondo - Akriş Olayı

 

Avraham de Kamondo Avrupa’yla sürekli temasta oluğundan, Fransız ihtilalinden sonra Avrupa’da meydana gelecek değişiklikleri ve kültürel aydınlanma sürecini izlemekteydi. Bu gelişmeleri İstanbul’a da getirmek ve yüzyıldan beri derin bir cehalet karanlığına düşen cemaatini ayağa kaldırmak istedi.

Tanzimat fermanının reformlarından da güç alan Kamondo burada Türkçe dışında Fransızca, İbranice ve Talmud’un okutulduğu Piri Paşa’daki Yahudi Okulu’nu destekledi. Kamondo bu okulu Batı anlamında bir eğitim merkezi haline getirmek için çaba harcadı ve bu çalışmasında İstanbul’un aydın ve Yahudi çevrelerinden destek gördü.

Kamondo bu faaliyetlerini sürdürürken, 1862 yılının sonlarına doğru, cemaatin fanatik dindar kesimlerinden saldırılara uğramaya başladı. Tutucu cepheden Haham İzak Akriş ve Salamon Kimhi (Kamhi) cemaatin fakir alt tabakaları önünde verdikleri söylevlerde Kamondo’nun bu okulda Hıristiyan propagandası yaptırdığını ve Yahudi çocuklarını “din ve iman” yolundan ayırdığını iddia ettiler. Akriş, Kamondo’nun “herem” yani afarozu gerektiren bir suç işlemekte olduğunu söyleyerek fakir halkı galeyana getirdi. Akriş’in afaroz tehditi karşısında aileler çocuklarını okuldan çekmeye başladılar. Bundan sonra Akriş, Kont’a şahsen giderek, kendisine Yahudi ulusundan afaroz edildiğini bildirdi. Kamondo bunun üzerine resmi merciler nezdinde harekete geçerek Akriş’i tutuklatıp hapsettirdi; Akriş Eyüp’te İplikhane Hapishanesi’ne kapatıldı. Fanatik çevreler Akriş gibi “kutsal bir kişinin” hapishanede adi mahkûmlarla birarada tutulduğunu ve onlarla çalıştırıldığını kitlelere duyurdular. Olayı izleyen cuma günü, Sultan Abdülaziz Eyüp Camii’ne doğru gelirken, binlerce Yahudi Hasköy-Sütlüce arasında Padişah’ın geçeceği yolda toplandı. Sultan Abdülaziz bunu önce bir isyan sandı. Yahudilerden temsilciler yanına yaklaşıp Akriş’i serbest bırakması için kendisinden ricada bulundular.

Bu durum karşısında çok şaşıran padişah, Akriş’in derhal serbest bırakılmasını emretti. Bundan sonra cemaat Kamondo’ya karşı afaroz kararını iptal etti. Kont de Kamondo 1870’de Paris’e göç etti ve orada öldü. Cenazesi daha sonra İstanbul’a getirilip Hasköy Mezarlığı’na gömüldü. İstanbul çevreyolu yapılırken Hasköy Mezarlığı yıkılıp başka bir yere taşınmakla birlikte, Kamondo’nun kabri anıt olarak bırakıldı.

Akriş serbest bırakıldıktan sonra, Hahambaşı Yaakov Avigdor’u görevinden attırmak için Sadrazam Fuad Paşa’ya başvurdu. Akriş’in bütün cemaatin fikrini temsil etmediğini bilen sadrazam, üç büyük cemaatin başhahamlarından oluşan bir konsey topladı. Bunlar İzmir’den Palaçi, Edirne’den Yakir Geron, Serez’den Menahem Kohen’di. Konsey, Kamondo – Akriş çatışmasını, Kamondo ve Hezkiyahu Karmona’ya yöneltilen saldırıları kınadı ve Hahambaşı Avigdor’un görevine devam etmeye layık olduğuna karar verdi.

devam edecek...