Tu Bişvat

Mişna Kitabı’nda, Tişri ayının ilk günü Yahudilerin yeni yılı olarak kabul edilirken, Şevat ayının onbeşinci günü ise ‘Ağaçların yeni yılı’ olarak kabul edilir. Yahudi geleneğine göre, ağaçlar bu mevsimde yeniden hayat bulmaya başlar. Bu yeni mevsim bir bayram olarak her yıl Tu-Bişvat günü (15 Şevat) kutlanır

Sara YANAROCAK Kavram
4 Şubat 2009 Çarşamba

Atalarımız tabiatın ve ağaçların, insan yaşamı üzerindeki önemini ve değerini kavradıkları eski çağlarda Şevat ayının 15. gününü “Yahudi Ağaç Günü” olarak benimsediler.

“Hamişa Asar Bi-Şevat” yani 15 Şevat tarihi “Tu” kelimesinin harf sayı toplamının 15 etmesinden ötürü bu tarihe “Tu Bişvat” adı da verildi.

İsrail’de, yağmur mevsimi genel olarak Şubat ayına kadar devam eder; tam o sıralarda ağaçlarda ilk tomurcuklar belirmeye başlar. İşte o günlerden biri Tu-Bişvat günüdür.

Talmud kitabında Tu-Bişvat gününün ağaçların yeni yılı olduğunu okuyoruz. Fakat Talmud kaleme alınmadan çok önce Tevrat’da ağaçları korumanın ve değer vermenin yolu buyruklarla doğru bir biçimde aktarılmıştır.

Örneğin Tevrat kitabında; “Bir şehirle savaşarak onu almak için, onu günlerce kuşatacağın vakit, ağaçlarına balta vurarak onları harap etmeyeceksin; çünkü onlardan yiyebilirsin ve onları kesmeyeceksin, çünkü ağaç insan değildir ve onları kuşatamazsın. (Tesniye: 19)

“Akar sular kenarına dikilmiş ağaç gibidir. Meyvesini mevsiminde verir ve yaprağı solmaz. Yaptığı her is de iyi gider.” (Mezmurlar 1:3)

Tevrat’da ağaçlar hakkında birçok bölüm görülebilirken ağaçların dinsel açıdan bakıldığı zaman bile insanlığa sağladığı faydalar ön plana çıkar. Buna birkaç örnek verecek olursak:

Sedir Ağacı: “Ve Şelomo Bet-hamikdaş’ı yaptı ve bitirdi. Evin zemininden, tavanına kadar onu sedir ağacı tahtası ile kapladı. Evin tüm içini ve diğer binalarını sedir ağacı tahtası ile döşetti ve süsledi. Taştan duvarlar tamamen örtüldü.” (1. Krallar 6:14)

Söğüt Ağacı: “Babil ırmağının kıyısında otururken Siyon’u andık ve ağladık. İçindeki söğütler üzerine arplarımızı astık.” (Mezmur 137-1-2)

Hurma Ağacı: Ve birinci günde kendiniz için güzel ağaçların meyvelerini, hurma dallarını, sık yapraklı ağaçların dallarını ve dere söğütlerini alacaksınız. Ve Tanrı’nın Rab’bin önünde yedi gün şenlik edeceksiniz. (Levililer 23: 40-41)

Turunçgiller Ağacı: Sukot’da... Güzel ağaçların meyvelerini alacaksınız... Bu hoş kokulu limonu ve etrogu simgelemektedir. (Levililer 23:40)

Servi Ağacı: David’le, bütün İsrailliler servi ağacından yapılmış her çeşit çalgıyla, arplar, santurlar, tefler ve zillerle Rabbin önünde dans ediyorlardı. (2. Samuel 6:5)

İncir Ağacı: “Adem ve Havva İncir ağacından yaprakları kopardılar ve edep yerlerini örttüler.” (Yaratılış 3:7)

Zeytin Ağacı: Tanrı Moşe’ye buyurdu; İsrailoğullarına Menora sürekli yansın diye, ışık için zeytinin saf yağını getirmelerini emredeceksin. Mişkanın içinde Menora devamlı yanacak. Bu tüm nesillerce daimi kanun olacaktır. (Çıkış 27:20-21)

Keçiboynuzu Ağacı: Bar Kohba’nın yaşadığı dönemlerde Şimon Bar Yohay adlı bir din bilgini Romalıların yasaklarına aldırmayarak öğrencilerine Tora eğitimi vermeye devam etti. Sonuç olarak oradan kaçmak zorunda kaldı. Galile Bölgesi’ndeki dağlarda bulunan bir mağarada gizlendi. 13 yıl orada yaşadı. Efsaneye göre mağaranın ağzını bir keçiboynuzu ağacı örttü. Böylece din adamı hem salimen gizlendi hem de ağacın meyvelerini yiyerek beslendi.

 

Güç ve hoş koku

Tu-Bişvat beraberinde birçok gelenek de getirmiştir. Eski İsrail’de bir çocuk doğduğu vakit bir ağaç fidanı dikmek gelenekti. Erkek çocuk için sedir, kız çocuk için servi ağacı tercih edilirdi. Sedir gücü ve kuvveti, servi ise sükuneti ve hoş kokuyu simgelerdi. Çocuklar evlilik çağına geldikleri zaman, ağaçlarından koparılan dallarla evlenecekleri hupa süslenirdi. Böylece her kişi doğuştan ağaçlara sevgi ve değer vermeyi öğrenirdi.

Okullarda

Museviler, dünyanın dört bir yanına sürgüne gönderildikleri vakit Tu-Bişvat’ı unutmadılar. Örneğin Rusya ve Polonya gibi ülkelerde karakış döneminde gelen Tu-Bişvat bayramı Heder’lerde (okullarda), özellikle İbranice dersi saatinde, çocukların yanlarında getirdikleri kuru yemiş torbacıkları ile kutlanırdı. Bu torbacıklarda kutsal Siyon topraklarında yetişen tropikal kuru yemişler bulunurdu. Örneğin hurma, incir, buğday, iğde ve keçiboynuzu gibi.

Farklı gelenekler

Çeşitli ülkelerin farklı Tu-Bişvat gelenekleri de oldukça ilginçtir. Örneğin Kürdistan Musevileri, buğday unundan yapılmış kurabiyeleri ve çeşitli tatlı meyveleri bir madeni halkaya geçirip, ağaç gövdelerine sararlar. Bu ağaçların etrafında durarak meyve bereketi ve çocuk doğumlarının çoğalması için dua ederler.

16. yüzyılda Eretz İsrael’de, bazı topluluklar Tu-Bişvat için dört kadeh şarap içerlerdi. Birinci bardak kışı sembolize eden beyaz şarap, ikincisi ilkbaharı anımsatan açık pembe şarap, üçüncüsü yaz rengi koyu kırmızı şarap ve dördüncüsü kırmızı üzerine beyaz şarap dökülerek elde edilen sonbahar rengi şaraptı.

Diğer bir gelenek ise yine çok eski zamanlarda Eretz İsrael’de kişilerin ayın 15’ini sembolize eden 15 çeşit meyveyi biraraya getirip yemeleridir.

16. yüzyılda Sefarad Yahudileri, yoksullar için hazırladıkları torbalara para ve meyveler koyarak onlara dağıtırlardı. Bu torbalara “Ma-ot Perot” adı verilirdi.

Ülkemizde Tu-Bişvat kutlamaları

Ülkemizdeki Yahudi cemaatinde “Tu-Bişvat” her yıl coşkuyla kutlanmakta, sinagoglarda Talmud Tora öğrencilerinin hazırladıkları şiir, oyun ve şarkılar dinlendikten sonra, sinagog bahçelerine ağaç fidanları dikilmektedir. Evlerde, 15 çeşit meyvenin bulundurulduğu sofralarda bütün aile toplanmakta ve bu bayram mutlulukla kutlanmaktadır.

Tu-Bişvat Duası

Tu-Bişvat dini bir bayram olmadığı için özel bir duası yoktur. Ancak ağaç fidanları dikilirken şu duanın okunması bir gelenek halini almıştır:

“Baruh ata Ad... Eloenu Meleh Aolam, bore peri a etz.”

“Tanrımız ve alemin hakimi Ad. Sen mübareksin ki ağacı ve meyvesini yarattın.”