İzi Erbeş etkinlikleriyle keşfedilmemiş yetenekler su yüzüne çıkıyor

Nisan ayında 13. sü gerçekleşecek olan Geleneksel İzi Erbeş Kültür ve Sanat Etkinlikleri öncesi projenin mimarları ile görüştüm. Öğrencilerin sosyal, kültürel, duygusal ve akademik alanda gelişimlerine büyük katkı sağlayan söz konusu etkinlik aynı zamanda keyifli bir alışkanlık halini de aldı

Sibel KONFİNO Toplum
21 Ocak 2009 Çarşamba

İzi Erbeş Etkinliklerinin başlama nedenini anlatır mısınız?

Perla Erbeş: On üç sene evvel oğlum İzi’yi trafik kazasında kaybettiğim zaman inanamadım ve yokluğuna tahammül edemedim. Onu nasıl yaşatabileceğimi düşünürken üniversite öğrencilerinin eğitimlerine katkı sağlayacak bir fon oluşturduk.  Aynı zamanda birçok kişinin de katkı ve paylaşımlarıyla  çeşitli fikirler üretmeye başladık. İlk birkaç sene okul kapanış törenleri esnasında yapılan yarışmalar, daha sonra İzi Erbeş Kültür ve Sanat Etkinliği adı altında farklı bir okul etkinliği olarak yerini aldı. Bunların hepsi bana da sürpriz oldu.

Önceleri bu fikrin en büyük amacı İzi’yi anmak ve yaşatmak idi. Ancak bunun yanında çocukların içlerinde yaşattıkları duyguların ve fikirlerin geliştiğini görmek, başarılarını ödüllendirmek, geri dönüşümlerine tanık olmak bizleri çok mutlu ediyor.

Etkinlik neleri içeriyor?

Tülay Gürler: Etkinliğin içeriğine her sene belli bir takvim çerçevesinde karar verilir. Öncelikle Türkçe- Edebiyat bölümü, Resim bölümüyle işbirliği yaparak yılın konusunu belirler. Bunu bir beyin fırtınası şeklinde gerçekleştiriyoruz. Ardından Perla Hanım’ın da onayı alınarak duyurusu yapılır. Resim, şiir ve kompozisyon alanlarında öğrencilerin çalışmaları için Mart ayı ortalarına kadar belli bir süre verilir. Daha sonra toplanan eserler öğretmenler tarafından değerlendirilir. Yarışabilecek nitelikte olanlar jürinin beğenisine sunulur.

Etkinlik artık geleneksel bir hal aldı. O kadar ki, öğrenciler konuyu merak etmeye bile başladılar. Yani onlar için keyifli bir alışkanlık halini aldı. Özellikle yarışma ruhu gençleri her zaman teşvik eden bir ruh halidir. Her üç dört yılda bir yeni bir nesil mezun ettiğimiz düşünülürse bu bizim için çok önemli. Son üç yıldır da Edebiyat bölümü olarak İzi Erbeş Kültür ve Sanat Etkinliği çalışmalarını portfolyo çalışmaları içine dahil ettik. Buradaki amacımız yetenekli olup da bunun farkında olmayan çocukların farkındalığını geliştirmek. Elbette ki, bölümümüz için ek bir çalışma oldu. Ancak her öğrenci şiir veya düz yazı olarak konu hakkında duygu ve düşüncelerini aktarıyor. Daha sonra bölüm öğretmenleri yarışmaya katılabilecek eserleri seçiyor ve öğrencinin de onayını alarak yarışmaya dahil ediyor. Bu şekilde öğrencinin kişiliğinin geliştiğini, kendi kararlarını verebilme sorumluluğu alabildiğini gözlemliyoruz. Gururla söyleyebilirim ki, çok iyi bir ekiple çalışıyorum. Tabii ki bu bir süreç. Çocuklarımız okul dışında da öğretmenleriyle mail aracılığıyla iletişim kurmayı da öğrendiler.

Artık eserlerimizi kayıt altına da alıyoruz. Yıllar sonrası için bir arşivimiz oluşuyor. Yapmış olduklarımızın geri dönüşümünü almak bizleri çok mutlu ediyor. Bu anlamda da başarılı bir etkinlik olduğu kanaatindeyim.

Etkinliğin, duygusal ve akademik açıdan çocuklar üzerindeki etkileri neler oldu?

P.E: İlk senelerde çocuklar çok fazla imla hataları yaparlardı. Artık yazılarını çok düzenli olarak bilgisayar ortamında yazıp bize ulaştırıyorlar.  Resim ve kompozisyon dallarıyla başlayan etkinliğimizin bir senesinde bazı öğrencilerin inanılmaz güzel şiirler yazabildiklerini gördük. Şiir, doğaçlama, ilham ve biraz da birikim gerektiren bir konudur. Böylece onlar da henüz keşfetmedikleri kabiliyetleri ile de tanışma fırsatı buldular.

Gençleri her konuda teşvik etmeyi, cesaretlendirmeyi çok doğru ve gerekli bulurum. Birbirinden değerli yazar ve sanatçının yanı sıra UÖML mezunu ve zamanında yazı veya şiirleriyle ödül almış üç genç de birkaç senedir jüri üyemiz olarak görev almaktalar. David Ojalvo, Moti Romi ve Semih Yasavul.  Onlarla çalışmak ise ayrı bir keyif.

Bu seneki etkinliğin konusunu paylaşır mısınız?

T.G: Bu yılın konusu yolculuk. Uzun zamandır üzerinde durduğumuz bir başlıktı. Somut ve soyut anlamda algılanabilecek ve üzerinde çalışılabilecek bir konu. Çocuklarımızın çok kişisel yaklaşılabileceklerini ve renkli sonuçlar elde edilebileceğini düşünüyoruz. Bizler de heyecan ve merakla bekliyoruz. İkinci dönemin ortalarına doğru çalışmaları toplayacağız. Nisan ayında sonuçlar açıklanacak ve ödül töreni gerçekleşecek.

Şimdiye kadar ödül alanları önceden bilgilendirirdik. Bu sene farklı bir uygulama yapmayı düşünüyoruz. Biraz daha işin heyecanını yaşasınlar istiyoruz. Finale kalanların adlarını açıklayıp gerisini törende öğrenmelerini amaçlıyoruz. Böylece daha keyifli bir süreç olacağı kanaatindeyiz.

Etkinliklerin 10. senesinde çıkarılan kitaptan ve İzi Erbeş için bestelenen şarkıdan bahseder misiniz?

P.E.: Resim, öykü ve şiir dalında çocukların verdiği emeğin yok olması veya bir köşede sararıp solması beni çok üzecekti. Bu nedenle on sene süresince ödüle layık görülen eserleri bir kitapta topladık ve bir anlamda ölümsüzleştirmiş olduk. Bu bağlamda sponsorumuza, Mia Tanıtıma, her telefonuma sıkılmadan cevap veren Pnina Ariti’ye, Lydia Benbanaste’ye, her an yanımızda olan, desteklerini esirgemeyen tüm vakıf üyelerine, jüri arkadaşlarıma, resim öğretmenimiz Nesrin Anahtar’a, müdürümüze ve öğretmenlerime çok teşekkür ediyorum. Kitap basımından üç sene geçti. Bu süre içinde Greta Mizrahi’nin fikri olan masa üstü takvimlerini bastık ve bu şekilde de öğrencilerin emeklerini yaşatmaya devam ediyoruz.

Ayrıca İsviçre’de yaşayan Tayfun Tunçatay adlı bir tanıdığımız Uyuyan Prens adlı kitabımı okuduktan sonra “İziko” adlı şarkıyı besteledi. Her zaman aklımın bir köşesinde olan bir şeydi ancak bir gün kendiliğinden oluştu. Elbette ki, çok mutlu ve müteşekkir oldum. Etkinlik sırasında fonda bu şarkıyı duymak bana huzur veriyor. İnanın artık ödül töreninde çok keyifli oluyorum. Çünkü bu faaliyet sayesinde onun yaşadığını düşünüyorum.