Mantık hataları

Yakir MİZRAHİ Köşe Yazısı
5 Mart 2008 Çarşamba

Bitmek bilmez bir adrenalinle dolu futbol bünyelerimiz derbi üstüne derbi maçı izledi dört gün arayla; hafta arasındaki Galatasaray-Fenerbahçe ve hafta sonundaki Beşiktaş-Galatasaray karşılaşmalarıyla... “Yetmez!.. Bana bir doz daha ver” diyen müptela misali bir derbinin ateşi henüz sönmemişken diğer derbinin heyecanıyla kavrulduk. Diğer bir deyişle aynı hafta içerisinde üç büyük kulübün taraftarlarını da heyecana gark eden maçları takip ettik. Fakat özellikle kupada oynanan Galatasaray-Fenerbahçe karşılaşması golleri, hakem kararları ve atmosferiyle hepimizin nefeslerini kesti.

Yazıda, Türkiye Kupası’ndaki Galatasaray-Fenerbahçe karşılaşmasında yaşandığı iddia edilen hakem hatalarına girmeye pek niyetim olmasa da kabaca değinmek gerekiyor hadiseye. Kanımca bariz Ali Aydın ve Cem Papila sendromu yaşadı, o maçın hakemi Cüneyt Çakır. Hatırlanacağı üzere 2002’de oynanan bir Fenerbahçe-Galatasaray karşılaşmasında, hakem Ali Aydın sarı-kırmızılılardan dört kişiyi tamamı haklı olmak üzere kırmızı kartla cezalandırmıştı. Hakeza Cem Papila da Beşiktaş ile Samsunspor arasında oynanan bir maçta siyah-beyazlılardan beş kişiyi haklı olarak oyundan ihraç etmişti. Şahsen, hafta arasındaki karşılaşmayı yöneten Cüneyt Çakır’ın cebinden çıkardığı dört kırmızı kartta da haklı olduğunu düşünüyorum. Maçın genelini ise iyi yönetiğini söyleyemem. En çok tartışılan kırmızı kart, Gökhan Gönül’e gösterilen ise eğer; ilk yarıda aynı pozisyonda Volkan Yaman’ın da sarı kartla cezalandırıldığını unutmamak ve hatırlatmak gerekir.

Lakin, benim derdim mantık hataları... Bir takım, ezeli rakibini maçın son dakikasında attığı golle kendi sahasında mağlup ediyor ve ardından sahanın ortasında çiftetelli ya da harmandalı oynayıp, reklam panolarına tırmanarak çılgınca kutluyor bu zaferi... Tribünlerle karşılıklı tezahürat yapıp, “borcun ödendiği” imaları yapılıyor... Oysa böylesi bir enerji fışkırmasına yol açacak ne kupa var ortada ne de her birinin boynuna takılacak bir madalya... Her şeyi abartma, bire bin koyarak anlatma ve yaşama kültürümüzün bir parçasıydı kazanan tarafın oyuncularının maçtan sonraki sevinç görüntüleri... Sonucu ne mi oldu? Hafta sonundaki Beşiktaş maçında yürüyecek halleri yoktu sarı-kırmızılıların...

Benim derdim mantık hataları... Bir futbolcu takımının yediği golün ardından kendisine ve yakın çevresine ağır küfürler edildiğini öne sürüyor, küfrü eden meslektaşının hayalarına(!) diz darbesi atıp, tekme ve yumruk savuruyor. Pek normal bir şey anlatıyormuş gibi bir de maçın ardından kendisiyle yapılan röportajda, “Azıcık yüreği varsa, gelsin bu küfürü bana dışarıda etsin. Bu küfürler adam öldürme sebebidir” deme hayasızlığını gösteriyor!.. Futbolcular olarak takıldıkları yerler zaten üç aşağı-beş yukarı belli, bekleyip göreceğiz bakalım adam öldürme gayretinde bulunacak mı birileri?.. İşin garibi bu futbolcu ulusal takımın kalesini korumakta!.. Yani Avrupa Şampiyonası’nda oynanacak maçların birinde ona bir küfür edilse, yandı gülüm keten helva!.. Bir anlasa şu insanlar, düşünmeden konuşmanın değil, konuşmadan düşünmenin erdem olduğunu...

Benim derdim mantık hataları... Lafım, “Bu sözler adam öldürme sebebidir” sözlerinin sahibini yüceltenlere... Onun bu hitabının ardından formasının üzerindeki armayı öperkenki fotoğrafını kulübün resmi sitesine açılış sayfası olarak koyanlara... İnsanları suça mı teşvik etmiş, birini hedef mi göstermiş, kan davası mı başlatmış, “kendi hesabımı kendim keserim” felsefesini mi övmüş; ne gam!.. Varsın duyulsun intikam çığlıkları, varsın “yanlış” yapanlar kulübün medar-ı iftiharı olarak ön plana çıkarılsın!..

Benim derdim mantık hataları... Bir kulübün basın sözcüsü haksızca gördüklerini öne sürdükleri kırmızı kartların ardından hak-hukuk arayışında olacak, maçı yöneten hakemin Türk futbolundan silinmesini isteyecek... Tıpkı fair-play yönüyle övülen bir kulüp başkanının önceleri başka bir hakemin kellesinin uçurulmasını istediği ve sonunda emeline ulaştığı gibi... Bu hak-hukuk arayışında olan kişi de, bir ihalede yolsuzluk yapmakla itham edilen bir işadamı olacak ve 30 yıla kadar hapis istemiyle mahkemede yargılanmasına rağmen, Türkiye’nin en önde gelen kulübünün “konuşan adamı” olacak!..

Benim derdim mantık hataları...