Kötü, karanlık ruhlu deha

Yaşamını petrol bulmaya adayan bir adamın öyküsünde, Amerikan başarı öykülerinin karanlık yüzünü izliyoruz. Geleceği görme yetisine sahip bu Teksaslı petrolcu, acımasız, sevgisiz, yüreği nefret dolu, ketum, zalim, kötü ve karanlık ruhlu bir dehadır. Anderson, filmini tıpkı kahramanın iç dünyası gibi, az ipucu veren, sır saklamayı bilen, karanlık bir atmosfer eşliğinde anlatıyor. Bu kasvetli, gri tonlu filmi sevmek zor, ama hayran olmak çok kolay.

Viktor APALAÇİ
27 Şubat 2008 Çarşamba

Etkileyici ve sarsıcı epik filme görkemli kompozisyonuyla Daniel Day-Lewis damgasını vuruyor

P. T. Anderson  “KAN DÖKÜLECEK”te kapitalizmin yükselişini ve dinsel fanatizmi anlatıyor.

Özgün, çizgi dışı ilk üç filmi (Manolya, Ateşli Geceler, Aşk Sarhoşu) ile hayranlık uyandıran genç yazar / yönetmen Paul Thomos Anderson, “Kan Dökülecek”te bizlere Amerikan başarı hikayelerinin karanlık iç yüzünü sergilemeye çalışıyor.

Başarma ve iktidar hırsının bir insanda yaratabileceği tahribatı gözlere seren, vahşi kapitalizmi eleştiren romanlarıyla tanınan, sosyalist yazar Upton Sinclair’in (30 yıl önce yazılmış) “Petrol / Oil” adlı eserinin senaryolaştırmak ve sinemaya aktarmak cesaret işi.

Anderson bu zor romanı doğru yorumlayarak, görkemli bir epik film formatında uyarlamasına saygı duyuyor, bu titiz çalışmasını takdir ediyoruz, ama ne yazık ki eski filmlerinin tadında bulmadığımızı eklemek durumunda kalıyoruz.

Bu kasvetli, karanlık, gri tonlu filmi sevmek zor ama, hayran olmak çok kolay. Yaşımını petrol bulmaya adayan olağanüstü dirençli ama yalnız bir adamın gösterdiği sebat ve hırs sayesinde, John Rockefeller gibi tarihe geçmiş bir işadamı haline gelmesini anlatan film, alışılagelmiş bir “başarı öyküsü” formatında anlatılmıyor.

Anderson, filmin tıpkı kahramanının iç dünyası gibi, bizlere az ipucu veren, sır saklamayı bilen, ketum bir sinema diliyle anlatıyor. 1898’de başlayan “Altına Hücum” dönemini, ABD’de yeni doğan kapitalizmi, 1929’daki ekonomik çöküntünün öncesini, Anderson bizlere bir bilmece gibi sunuyor.

Ancak Pulitzer ödüllü Upton Sinclair’in yarattığı karakterler o kadar zengin ve renkli ki, 160 dakikalık uzun bir bilmece formatında anlatılan film, izleyiciyi etkilemeyi, hatta sarsmayı başarıyor.

Kapitalizmin yükselişini, örgütlü işçi sınıfının doğuşunu ve dinsel fanatizmi romanlarında anlatmakla ünlenen Upton Sinclair’in (1828-1968) “Petrol’u, sinemaya, adını Tevrat’taki bir ayetten olarak, “Kan Dökülecek” olarak uyarlanmış.

PETROL ÇIKACAK, KAN DÖKÜLECEK

Filmde, Teksaslı petrol arayıcılarının, hırs ve ihtiras dolu hayatları var, yoksul ve sömürülen toprak sahipleri var, holdingleşen kapitalistler var, din bezirganları var, ama romanda önemli bir yer tutan sendikalar, işçi sınıfı ve grevler yok. Senarist-yönetmen Anderson, başrol oyuncusu Daniel-Day Lewis’in karizmasına güvenerek, enerjisini bu kaba saba madencide odaklıyor. Daniel Plainvtew’u öykünün merkezine yerleştiriyor.

Çevresiyle diyalog kurmaktan hoşlanmayan, geleceği görme yetisine sahip Teksaslı Daniel Plainview (Daniel Day-Lewis), acımasız, ketum, sevgsisiz, yüreği nefret dolu, zalim, kötü ve karanlık ruhlu bir dehadır. Elinde hiçbir şey yokken bile, aradığı gümüş madeni veya petrol sayesinde, günün birinde zengin olacağından adı gibi emindir.

Kendisini petrol bulmaya adamış bir öncünün, bulunması ve çıkarılması son derece zor olan petrol sayesinde zengin olmasının ve tüm hayatının değişmesine tanık oluyoruz.

Güce ve iktidara tapan Daniel için, gayeye ulaşmak adına her yol mübahtır. Altında bir petrol okyanusunun olduğuna inandığı, tarım için verimsiz toprakları fakir köylülerden ucuza kapatmak için her türlü hileye başvurur, din bezirganlarının kuklası olmayı onuruna yedirir, hayattaki tek varlığı oğluna, bir kaza sonrası sağır-dilsiz kalmasından sonra ihtiyacı olan yakınlığı gösteremez.

İşine ve intikam almak istediği insanları mahvetmek için harcadığı zamanı, oğludan esirger. Ve bu sevgi özürlü insan tek başına ömrünü tüketir. Filmin muhteşem finalinde, sonunun geldiğinde kabul eder.

YÜREĞİNDE SEVGİYE YER YOK

“Kan Dökülecek”, sinema tarihinin en büyük filmi sayılan, “Yurttaş Kane” ile akrabalıklar taşıyor. Paul Thomas Anderson, potrel kralı kahramanını, Orson Welles’in gizemli kahramanı, basın kralı Charles Foster Kane’i anlattığı gibi anlatıyor.

Her iki filmde aynı ortak temaları (inanç, güç, hırs, hızlı kapitalistleşme süreci) işliyor.

Filmde Daniel Plainview’un en zorlu düşmanı, fakir bir köylü ailesinin oğlu, Evangelist rahip Eli Sunday. “Little Miss Sunshine / Küçük Günışığım”dan tanıdığımız Paul Dano’un başarıyla canlandırdığı bu karakter, Plainview’un sefil köylüleri aldatıp topraklarını satın almasına karşı koyar. Hastalıklar iyileştirme yeteneği olduğuna inanılan bu çılgın vaiz, dinsel fanatizmiyle halkı etkiler, Plainview’u müşkül durumlara sokar.

Eli Sunday karakteri, “Petrol” ile aynı yılda yazılan, Sinclair Lewis’in “Elmer Gentry” romanının rahip kahramanını akla getiriyor. Kendisine Oscar ödülü getiren din bezirganı rolünde Burt Lancester harikalar yaratmıştı.

Ağır aksak yürüyen, sürekli pipo içen, alkol bağımlısı, muhtemelen iktidarsız, her zaman huysuz Plainview rolünde, Daniel Day-Lewis, Oscar kazandığı “Sol Ayağım / My Left Foot” filminden bu yana, en görkemli kompozisyonunu yaratıyor.

Film, insanları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmakta çekinmeyen bu bencil, kurnaz kahramanının şahsında, açgözlülük, ticaret etiği, sevgisizlik, baba-oğul ilişkileri gibi değişik temaları işliyor.

ÖRTÜLÜ IRAK GERÇEĞİ

Brain De Palma’nın Irak’ta 2006 yılında yaşanmış gerçek bir trajediden yola çıkılarak yaptığı “Örtülü Gerçek / Redacted” bir mockumantary (sahte / kurmaca belgesel). Geçen yıl yönetmenine VenedikFilm Festivali’de En İyi Yönetmen ödülünü kazandıran film, Mahmudiye’de bir grup Amerikan askerinin, bir eve baskın düzenleyip, bir gün önce babası tutuklanmış 15 yaşındaki bir genç kıza tecavüz edip, ailesiyle birlikte öldürmelerini anlatıyor.

İçlerinde “Scarface”, “Snake Eyes”, “Carlito’s Way” gibi seviyeli yapıtların bulunduğu 20’yi aşkın filmlik kariyeriyle, günümüzün saygın senaristi / yönetmenlerinden biri sayılan Brian de Palma, evvelce “Casualities of War” ile Vietnam Savaşı’ndan alınması gereken dersler olduğunu iddia etmişti.

ABD’nin askeri politikası hakkında eleştirel filmler yapmayı “Örtülü Gerçek” ile sürdüren ünlü yönetmen, 6 yıldır Bush yönetiminin gerçek ile ilgisi olmayan görüntülerle Amerika toplumunun beyninin yıkadığını ileri sürüyor. “Tashih edilmiş” olarak tercüme edilebilecek “Redacted”, düzeltilmiş, baskıya hazır hale getirilmiş anlamına geliyor. Amerikan askerlerinin Irak’ta yaşadıklarını ve Irakıları yaşattıklarını gözler önüne serme iddiasında olan film, sinema okulu adayı bir erin dijital amatör kamera görüntüleri eşliğinde anlatılıyor.

Irkçı, tecavüzcü ve katil bir er ile iri kıyım arkadaşının gerçekleştirdiği ırza tecavüz ve katliam ABD’deki askeri mahkeme tarafından 110 yıla varan hapis cezalarına çarptırılmıştı. Brian De Palma mizansenini, bir Fransız haber filminden derlediği parçalar, yerel haber ve savaş görüntüleri, internetten alınmış videoları harmanlayarak oluştururken, sinemadaki ilk deneyimlerini yaşayan aktörler kullanmış.

İşgal ettikleri topraklarda, intihar komandolarının ve direnişçilerin ölüm tehdidi altında kimyası bozulan Amerikan askerlerinin psikolojisi, savaşın sebep olduğu trajediler, inceleme konusu yapılmış. Irak’taki gerçeklerin medya tarafından çarpıtılarak yansıtıldığını iddia eden film, Amerika’nın bu ülkedeki varlığını eleştirel bir bakış açısıyla ele alıyor.