Eller aya, biz duaya

Meteorologlar raporlar yayınlıyor: `Türkiye`de yağışlar %43 azaldı` Akademisyenler yıllardır yazıyor: `Türkiye çölleşiyor` Çevre kuruluşları aylardır uyarıyor: `Kuraklık kapıda, acil önlem alınmalı!` Ankara`daki durumu gören Arap diplomatlar buyuruyor: `Bizde sizdeki kadar su yok ama sular hiç kesilmez.`

Haymi BEHAR Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Meteorologlar raporlar yayınlıyor: "Türkiye'de yağışlar %43 azaldı"
Akademisyenler yıllardır yazıyor: "Türkiye çölleşiyor"
Çevre kuruluşları aylardır uyarıyor: "Kuraklık kapıda, acil önlem alınmalı!"
Ankara'daki durumu gören Arap diplomatlar buyuruyor: "Bizde sizdeki kadar su yok ama sular hiç kesilmez."
Toprağın kuru, yağmurun az olduğu İsrail'de kişi başına düşen su miktarı dünya sıralamasının en alt seviyelerinde. Yaşamın ve tarım üretiminin sürekliliğini sağlamak için damla sulama yöntemi icat edilmiş. Bitkilerin doğrudan kök bölgesine yerleştirilen borularla su ve gübre damlalar halinde azar azar ve sık sık veriliyor, bu yöntemle %75'e varan su tasarrufu sağlanıyor. Kanalizasyon suları arıtılarak tarımda kullanılıyor. Deniz suyundan içme suyu üretiliyor, üstelik bu teknoloji KKTC'den Dubai'ye birçok ülkeye ihraç ediliyor.
Türkiye ise dünyanın en hızlı nehirlerinden birkaçına sahip  ama su rezervleri bakımından en alt sıralarda. Irak'ta kişi başına düşen su miktarı Türkiye'nin neredeyse iki katı.
Ülkemizde kullanılan suyun %75'i tarımda tüketiliyor, %15'i sanayiye ve yalnızca %10'u evsel tüketime gidiyor.
Yöneticilerimiz ise halka sürekli su tasarrufu yapın demekle yetiniyor.
Sait Faik "riyakarlık, aşağılığın en son haddidir" der.  Japonya'da yöneticiler yanlış işler yaptıklarında onurlarını kurtarmak için harakiri yapıyorlar, bizde ise her gün başka bir TV kanalında bahane üretiyorlar.
Yoksa bu küresel ısınma sadece Ankara'yı mı etkiliyor?
Dünya nüfusu müthiş bir hızla artıyor, içilebilir su kaynakları ise aynı hızda azalıyor. Halihazırda bir buçuk milyar insan temiz içme suyundan yoksun yaşıyor.   Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre gelecek on beş yıl içinde kişi başına kullanılabilir su miktarı % 30 azalacak. 
Bütün gelişmiş ülkeler bu tehlikeyi görüyor, Ulusal Su Politikaları belirliyor, on beş, yirmi yıllık projeler üretiyor, ülkelerinin geleceğini güvenceye almaya çalışıyorlar.
İstanbul'a Melen Çayı’ndan, Ankara'ya Kızılırmak'tan su getirilecekmiş. Peki oraları da  kurutunca ne yapacağız? Gazı, elektriği, teknolojiyi ithal ettiğimiz gibi suyu da mı ithal edeceğiz? Suya da mı muhtaç olacağız? Acaba 2020'de komşularımızın bize satacak suyu kalacak mı?
Su petrolden daha yaşamsaldır, üstelik petrolün aksine yenilenebilir bir kaynaktır, ama sürdürülebilir kalkınmayı amaç edinenlere, doğaya faydacı değil bütüncül yaklaşanlara, Entegre Havza Yönetimi'ni anlayanlara ve uygulayanlara.
Kurak geçen 2007'den sonrası için bütün hesaplar 2008 kışında yağmurların mevsim normallerinde yağması üzerine yapılıyor.
Ya yağmazsa?
Ne mi yapalım?
En iyisi şimdiden duaya başlayalım.