Karşitliklar

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
-Belki söyleyeceklerimi bir ütopya ya da bir düşlem diye nitelendireceksin, ama bir an için toplumdaki olumsuzlukların olmadığını düşünelim. Yoksulluk, kötülük, baskı, savaş ve her türlü toplumsal acı, bir şekilde ortadan kalkmış!
-Gerçekten de ütopya! Olmayacak duaya amin demek gibi... Oturup da bu konu üstünde kafa mı yoruyorsun?
-Sözümün başında, böyle bir düzenin bir düşlem olarak nitelenebileceğini zaten söylemiştim; ama öyle de olsa, gerçekleşmesi olanaksızdır diye düşünmekten geri kalamayız. Tarih boyunca düşlem diye görülen kimi düşüncelerin, nasılsa bir gün somut olarak karşımıza çıktığını görmedik mi?
-Sen, teknolojik gelişimle, insanın yapısal değerlerini karıştırıyorsun gibime geliyor. Bilim, her alanda üst üste elde edilen buluşlarla, gerçekten sınır tanımıyor; ama konu insan ve onun sosyolojik durumu, erdemsel yaklaşımları olunca, bir öngörüde bulunmamız güç olduğu kadar, sağlam bir veriye ulaşmaktan da uzak kalırız.
-Söylemek istediğini anlıyorum: İnsanoğlunun her türlü bilgiyi elde edebileceğini, ama nedense kendini tanıyamadığını da biliyorum; ama onun daha iyiye, daha doğruya ve daha güzele ulaşma umudu yoksa, yaşamanın da bir amacı kalmayacaktır.
-Kişilerin bireysel gelişimi için söylediklerin doğru; ancak onların ilişkiler açısından yaklaşımına katılamıyorum. Bence karşıtlıklar, doğal olduğu kadar, yaşamın temelidir. Bunlar, insanın var oluşu ile birlikte nasıl başlamış ve günümüze kadar nasıl gelmişse, bundan sonra da bu karşıtlıklar sürecektir. Senin görüşlerin doğrultusunda düşünelim: Kötülüğü yeryüzünden kaldırdığımızda, iyiliğin bir anlamı olabilir mi?.. Mutsuzluğu bilmeden, mutlu olabilir miyiz?.. Nefret olmasaydı, nasıl bilirdik sevginin değerini?.. Karşıtlıklarla ilgili bütün örnekler, beğensek ya da beğenmesek de, bize onların gerekliliğini kanıtlayacaktır. Hepsinin ötesinde, doğum-ölüm karşıtlığını da tartışabilirdik ki, bu konuya girmek istemiyorum. Belki kurguladığın ütopyanın içinde ölümü de kaldırırdın!
-Doğrusu konuyu istediğin şekilde saptırıyorsun. Ben yalnızca bir toplumdaki olumsuz öğelerin, yok olması bir yana, elden geldiğince azaltılması umudunu dile getirmiştim. Yoksa benim bir başka gezegende yaşadığımı ya da her konuya bir kör veya bir sağır gibi yaklaştığımı mı sanıyordun?
-Nerdeyse öyle düşünecektim! İşin şakası bir yana, bazı olguları kabullenmek istemesek de, gerçek, en olmadık bir zamanda yüzünü gösteriyor. Bu yüzden doğada, nasıl ki doğum-ölüm, soğuk-sıcak, gece-gündüz, karanlık-aydınlık gibi değişmesi ya da değiştirilmesi olanaksız karşıtlıklar varsa, insan da benzer bir yapıdadır.
-Farklı bir şey söylediğimi sanmıyorum! Doğal olan ve dünyanın düzenini sağlayan hiçbir şey, elbette ki değişmez; ama ben, insanın hangi nedenle olursa olsun, kendi seçimi ya da çevresinin etkisiyle itildiği olumsuzluklardan sıyrılarak, yeryüzünün daha yaşanacak bir ortama kavuşma dileğini anlatmaya çalışmıştım.
-Gerçekleşmesinin olanaksızlığını bilmemize karşın, bu dileğine katılmayacak kimse yoktur, sanırım.