Hoş geldin

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
2 Ağustos 2017 Çarşamba

Nasıl bir yolculuktu benim için bugüne kadar hayat, nasıl bir bekleyiş; paylaştım sizinle…

Her gün, yaşadığı her yenilikle başka bir şey öğreniyor insan…

Çok yakın bir arkadaşım, üniversiteden mezun olur olmaz evlenmiş ve çocuk sahibi olmuştu. Bir gün konuşurken, Tülay hayatta en çok kimi seviyorsun, diye sordu bana, annemi, dedim. Çocuk sahibi olduğun zaman anlayacaksın. Annen seni senin onu sevdiğinden daha çok seviyor.

Nasıl olabilir, diye düşünmüştüm. O kadar çok seviyordum ki annemi, bundan daha büyük sevgi yoktu benim için…

Varmış.

İnsan sevebilme sınırlarının ötesine, anne olunca geçiyormuş meğer…

En sevdiklerinin sevgisinin bile üstünde bir sevgiyle tanışıyor, kendi sevebilme gücünün büyüklüğünü ve derinliğini keşfediyormuş.

Hayatta sanki yalnızca kendisi bu sevgiye sahipmiş gibi hissediyormuş, yalnızca onun çocuğu var, yalnızca o bilir bu sevgiyi… 

Anestezinin etkisiyle her şey yarım yamalakken kafamda, onu kucağıma verdikleri ilk an, hep onu beklediğimi bir kere daha fark etmiştim. Uykusunun ağırlığında, dünyadaki ilk nefeslerini alıp verirken, etrafımızda aile büyüklerimizin tatlı sesi, babasının sıcak şefkati, güler yüzü, mutluluğu bizi sarıp sarmalarken ben yalnızca onun kokusunu içime çektiğimi hatırlıyorum.

Küçük ellerini, minicik burnunu, kiraz dudaklarını tek tek incelediğimi…

Dualarımı kabul ettiği için ağlayarak Tanrı’ya nasıl şükrettiğimi…

Hayatımızın merkezine gelip oturan bu küçük hanım, pazartesi günü bir haftalık oldu. Dünyanın düzenine ayak uydurmaya çalışıyor. Kendi prensipleri var bizler gibi, onlardan taviz vermiyor. Uygun olanları öğrenmeye çalışıyor. Bayağı farkında her şeyin… İstemediğini yapmıyor, istediğinin peşinden ayrılmıyor.

Ben tamamen ona amade…

Süt yapacak sıvı gıdaların tamamını tüketmeye, bol bol su içmeye, ona iyi bir anne olmaya çalışıyorum.

Kendimi bir tarafa bıraktım, tamamen onun sağlığına odaklı yaşıyorum. Onun beslenmesi, onun banyosu, onun gazı…

Ve onun geleceği…

Güzel hayaller kurup daha çok dua ettiğimi fark ediyorum.

Bir bebek, insanı Allah’a bir adım daha yaklaştırıyormuş demek ki…

Bir bebek, insanı insana da bir kere daha yaklaştırıyormuş.

Hatta bir bebek, insanı kendine daha yakın kılıyormuş.

Babaannesinin ve anneannesinin adlarını taşıyan bu küçük kız, ailemizin en büyük neşe kaynağı, yaşama sevinci oldu.

Bense başıma gelen bu şahane mucizeye bakarken, gençler ve çocuklarla bu kadar haşır neşir olmanın bana verdiği hazzı bir kez daha hatırlayıp asla tesadüfen öğretmen olmadığımı düşünüyorum.

Bebeğimin yüzündeki o masum ifadeyi zaman zaman, özellikle de sınav olurlarken öğrencilerimin yüzünde çok önceden yakaladığımı fark ediyorum.

Ve hiçbir şey tesadüf değil hayatımızda, diyorum kendi kendime.

Her şey doğru zamanı bekliyor, gelip bizi bulmak için.

Biz, kendimizi Allah’a bırakalım.

İstemekten asla vazgeçmeyelim.

Gerisine karışmayalım.

Bu, masala benzer güzel yolculukta yanımda olan herkese çok teşekkür ediyorum. Mutluluğumuzu paylaşan, bu sevince ortak olan herkese…

Hoş geldin Nermin, hayatımıza ve bize…

 

*Kızımız Nermin’in doğumu vesilesiyle başta Sayın Hahambaşımız Rav İsak Haleva’ya, Cemaat Başkanımız Sayın İshak İbrahimzadeh’e, Başkan Vekili Sayın Jojo Nassi’ye, Onursal Başkanımız Sayın Bensiyon Pinto ve Değerli Eşleri Sayın Eti Pinto’ya, Ulus Özel Musevi Lisesi Vakfı Eş Başkanları Sayın İzi Aşkaner ve Sayın Erdal Frayman’a ve şahıslarında tüm vakıf yönetim kurulu üyelerine, Vakıf Eski Başkanı Sayın Şapat Aviyente ve Değerli Eşleri Sayın Viki Aviyente’ye, Golden Age Komisyonuna; okuluma bağış yapan, bizi telefonla arayan, ziyaretimize gelen, sosyal paylaşımdan bize güzel dileklerini gönderen tüm dostlarımıza, okul arkadaşlarıma ve öğrencilerime çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız…