Son umut, Cengiz Ünder

Rudi DİRİMAN Köşe Yazısı
19 Temmuz 2017 Çarşamba

Türk futbolunun üç büyükleri yine yerlerini kaybetme tehlikesi içinde bulunuyor. Daha önce Vestel ve Manisaspor ile sponsor akımı ortaya çıkmıştı; sonrasında futbolun görünmez eli Vestel’i ve gelebilecek bütün markaları bu oyunun dışına itti. Böylece üç büyükler ve değişmeyen yönetici yapısı yerlerini korudu. Bakalım bu yeni durum neleri ortaya çıkaracak?

Şimdiki tehdit çok daha farklı… UEFA’nın mali denetim yapısı, gelir/gider dengesini tutturamayan, devlet tarafından desteklenen kulüplere transfer yasağı, UEFA organizasyonlarına katılmama gibi şartlar getirebiliyor. Bu Türkiye’de olduğu gibi dünya futbol piyasasının dengelerini değiştiriyor. Mevcut durumda kulüplerin yaptıkları;

  1. Kadrodaki futbolculara değer katıp satmak,
  2. Altyapıdan futbolcu çıkarmak, ucuz maliyetli futbolcu bulmak ve A takımda oynatmak, satmak.
  3. Kasadaki nakit, devlet desteği veya sponsor yardımı ile yüksek bütçe ile futbolcuları transfer edip başarı beklemek.

Bu üsteki seçeneklerden birinci ve ikinci seçenekleri gerçekleştiren kulüpler uzun dönemde daha başarılı olacaklar, üçüncü seçenek biraz karmaşık. Çin’de devlet ve özel firmalar gerçekten futbolu destekliyor fakat ne kadar sürdürülebilir o belli değil. Manchester United veya City her yıl pahalı transferler yaparak üst seviyede kalmaya çalışıyorlar. Türkiye’de ise kaynak yaratmak için, kulüplerin taşınmaz malları satılıyor. Beşiktaş bunu yaparak batmanın eşiğinden döndü. Şimdi Galatasaray aynı duruma geliyor. Uzun vadede bu tarz harcamalar sürdürülemez. İflas veya kulübün anahtarının verilmesi ile son bulacaktır. Buna karşılık doğru modeller azda olsa Türkiye’de halen yapılmaya çalışılıyor. Beşiktaş’ın kısmen yaptığı gibi veya daha ötesi Altınordu’nun futbolcu yetiştirme vizyonu.

Altınordu hikâyesi özetle, 2007’de Bucaspor Akademisini kuran ekibin, 2012'de Salih Uçan'ın Fenerbahçe'ye transferi sırasında anlaşmazlığa düşerek Bucaspor ile yollarını ayırması ile başlıyor. Anlaşmazlığın sebebi de yine altyapının gelişimiydi. Bucaspor yönetimi Salih'ten gelen paranın belirli bölümünü altyapıya yatırma sözünü tutmamış ve parayı A takıma harcamıştı. Seyit Mehmet Özkan ve ekibi de bunun üzerine Altınordu'nun yolunu tuttu.

İzmir'in önemli işadamlarından olan Seyit Mehmet Özkan, her yıl cebinden para harcayarak bu kulübü kuruyor. Kulübün, en önemli hedefi yerli futbolcu yetiştirmek. Bunu yaparken de kulübü ‘ekonomik model kullanan bir sosyal girişim’ olarak tanımlıyor… Altınordu’nun A takımında yabancı oyuncu bulunmuyor.

Altınordu, bugüne kadar birçok futbolcu yetiştirdi. En bilinenleri Çağlar Söyüncü’nün Freiburg transferi ve Cengiz Ünder’in önce Başakşehir sonra Roma transferi. Bu transferlerin başarılı olması, dünya futbolunun gözünü bu kulübe çevirecek. Türk futbolu için basit bir transferden çok daha önemli bu transferler ve bu futbolcuların başarısı. Dünyada yetenekli futbolcuları ucuza alıp satmak şu an ki aklı başında kulüplerin en çok önem verdiği ve yapmaya çalıştığı bir durum. Bu transferlerin başarılı olması ile belki de Altınordu ismini daha çok duyacağız, belki de Türk futbolu için önemli bir değişimin başlangıcı olacak. Zaten bu elimizde kalan son umudumuz.