Mevsim sonuna doğru yeni gelişmeler

İstanbul’da tiyatro mevsimi yaz tatiline girmeden bir süre önce, tiyatro adına bazı ilginç gelişmeler oldu.

Erdoğan MİTRANİ Sanat
14 Haziran 2017 Çarşamba

Bunların en önemlisi Tiyatro Festivalinin statüsünde ve tarihinde yapılan değişiklik.

İKSV’nin ilk kez 1989’da uluslararası nitelikte bir tiyatro şenliği olarak başlattığı İstanbul Tiyatro Festivali, ilk yıllarında aralıksız her yıl mayıs ayında yapılıyordu. Ekonomik krizin de etkisiyle 2001 yılının boş geçmesinin ardından 2002’den itibaren iki yılda bir yapılmaya başlandı.

Kısa bir süre önce festivalin yöneticisi Leman Yılmaz, geçen yaz yirmincisini kutladığımız etkinliğin yeniden her yıl düzenleneceği müjdesini verdi. 13-26 Kasım 2017 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. 21. İstanbul Tiyatro Festivali’nde bu yıl yurtdışından dört, Türkiye’den on gösteri yer alacak.

Aslında süresi ve izlenecek oyun sayısı yarıya indirildiğinden toplam gösteri sayısında büyük fark olmayacak ama aynen tiyatronun kendisi gibi, başlangıcından günümüze her daim gelişen, yenilenen, evrilen festival, İstanbul’da açılan yeni sahneleri, üretim yükselişini ve her yıl artan prodüksiyonları izleyicilerle sıcağı sıcağına tanıştırmak, yeni toplulukların coşkusuna kısa sürede cevap vermek amacıyla bundan böyle her yıl kasım ayında yapılacak.

Asıl önemli olan tarih değişikliği. Yabancı konuklar festivale çoğunlukla yıl boyunca sahneledikleri oyunlarla geldiklerinden, festivalin mayıs ayında yapılması onlar için sorun yaratmıyordu. Ancak yerli yapımlarda daha önce İstanbul’da sahnelenmemiş olması koşulu arandığından, Türkiye’den katılanlar zaten zorlu geçmiş bir sezonun hemen ardından, üstelik festival düzeyinde yepyeni bir prodüksiyon sahnelemek durumunda kalıyordu ki sonuçta, 20. İstanbul Tiyatro Festivali’nden örnek verirsek, birkaç tanesi hariç yerli yapımlar, tam oturmamış, ham, neredeyse genel prova seviyesindeydi. Hemen hepsi de çok sağlam metinlere dayanan bu çalışmaların ne kadar başarılı oldukları ancak bir kez daha sezonda izlendiğinde anlaşılıyordu. 

Festivalin kasıma alınması tiyatrocularımız için uzun bir hazırlık dönemi oluşturacağından, projelerini ilk sahnelemelerinde bile olgunlaştırabilecekler ve hak ettikleri alkışları festival prömiyerlerinde de alabilecekler.

DasDas Tiyatro

Bir ikinci gelişme, birçok yerleşik topluluk işletme sorunları yüzünden göçebeliğe geçer, kimi sahneler kapanırken kentin mart sonu ve nisan başında iki yepyeni sahneye kavuşması.

Birincisi mart ayı sonunda Anadolu yakasının büyük merkezlerinden Ataşehir’in ilk kapsamlı sanat merkezi olarak hizmete giren, özel tiyatrolar arasında en büyük ve en yüksek oyun alanlarından birine sahip olan DasDas. Farklı oturma düzenine göre değişken şekilde kullanılabilecek salon rahatlıkla 400 ve üzeri seyirci alabiliyor.

Didem Balçın, Koray Candemir, Mert Fırat, Harun Tekin ve Muzaffer Yıldırım tarafından, müziği, tiyatroyu ve mutfağı aynı noktada buluşturmak, sahne sanatlarıyla mutfak sanatlarını aynı çatı altında harmanlamak amacıyla kurulan, ilk olarak prodüksiyonunu üstlendiği oyunlar ve konuk topluluklarla tiyatro ağırlıklı olarak faaliyete geçen DasDas Tiyatro’da, stand-up gösteriler, çocuk oyunları yer alacak, rock, caz ve bağımsız müziğe de yer verilecek. Yeni açılan restoran/kafesinde, kahvaltıdan akşam yemeğine, kahvaltıdan kokteyllere günün her saatinde her türlü lezzete ulaşılabiliyor.

Baba Sahne                                                                                                             

İkinci mekân, nisan başında Bahariye’de hizmete giren Baba Sahne.1967’de tiyatro olarak açılan, çok sayıda ustanın sahne almış olduğu, sonraları sinema, atari salonu, oyun alanı olarak tekrar kullanılan mekânı bir Dünya Tiyatro Gününde, 27 Mart 2015’de satın alan Şevket Çoruh, iki yıl süren zorlu inşaat süreci sonunda, ilk rölöve çizimlerine uygun olarak mücevher kutusu gibi bir tiyatroya dönüştürmüş. Ustasının anısına da sahnesine Baba Sahne Savaş Dinçel Salonu adını koymuş.

Bu iki sahnenin bir ortak özelliği de, hem kendi prodüksiyonlarına, hem de misafir topluluklara açık oluşları. Tiyatro yapmak ve yaptırmak için, büyük maddi ve manevi riskler alarak yola çıkan bu idealist gençlere bir tiyatro sever olarak teşekkür eder, yollarının açık, başarılarının daim olmasını dilerim.

Yeni mekânlar

Bu sezonun bir diğer oluşumu, prodüksiyon tiyatrosu olmayan, ancak sayıları giderek artan seyyar tiyatroların oyun sahnelemesine uygun yeni mekânların devreye girmesi.

DOT’un Maçka g-mall’deki eski mekânı, Toy Sahne adıyla yeniden düzenlenerek farklı bir yönetimle hizmete girdi. Misafir toplulukların sahnelediği oyunlarla paralel olarak atölyeler ve seminerler de düzenleniyor.

Maslak Mashattan Sitesinin içinde kurulmuş olan, 341 kişilik tiyatro salonu ve her türlü sergi ile kurumsal etkinlik için kullanılabilecek fuaye alanıyla MASSK Sahne, bu mekânların bir diğeri.

Maslak UNİQ İstanbul içinde açılan, 1150 seyirci kapasiteli UNİQ Hall, geçen yaz başında ilk açıldığında 20.İstanbul Tiyatro Festivali’nin açılışına ve yabancı oyunlarına ev sahipliği yapmıştı. Bu tip büyük mekânların en önemli sorunu olan akustik ancak headset veya koro mikrofonuyla temin edileceğinden büyük prodüksiyonlar dışında küçük ve orta boyutta sahnelemelere pek uygun değil.

Yersizlik, pek uygunluğa bakmıyor. Levent’teki eski yeriyle anlaşamayınca Tatbikat Sahnesi geçen sezon boyunca burayı mekân tuttu. Ancak UNİQ Hall’ün bir ikinci sorunu da pahalılığı. Önden ilk 7-8 sırada oturmak isteyen bir tiyatro sever için bilet başı 130 küsur TL. bence fahiş. Bir iki sıra geride otursun derseniz, büyük mekânda izlemek ve duymak için pek de uygun olmayan yerlere kişi başı 80 küsur TL ödemek gerek. Bu sebeple bu sezon UNİQ Hall’den uzak durdum. 

Açıldığından beri kendi prodüksiyonlarıyla birlikte az sayıda misafir topluluğa da yer açan Zorlu Performans Sanatları Merkezi, bu yıl müthiş bir atılım yaparak tüm sahnelerini İstanbul Tiyatrolarına açtı.

İki balkonlu yapısı, 2.190 kişilik kapasitesi, 500 m2’lik sahnesi, zenginleştirilmiş akustiği ileri teknolojik donanımlarıyla dünyanın en gelişmiş sayılı performans sanatları merkezlerinin arasında yer alan Ana Tiyatro, bu yıl hem Caz hem Opera Festivaline ev sahipliği yapacak hem de sezon boyunca İstanbul Devlet Opera ve Balesini misafir edecek.

678 koltuk kapasitesi, 150 m2’lik sahnesi, doğal akustik özelliği, benzersiz ses, ışık ve video ekipmanıyla sofistike bir tiyatro ve konser salonu olan Drama Sahnesi’nde, sezon boyunca ‘yılın oyunu’ olarak gördüğüm 20.İstanbul Tiyatro Festivali’nin açılışını yapmış olan ‘Godot’yu Beklerken’ sahnelendi. Bir başka önemli oyun ‘Kozalar’ da dönüşümlü olarak, Drama Sahnesi ve Stüdyo’da oynandı. Bu yıl İKSV Müzik ve Caz Festivallerinin birçok konseri burada yapılıyor.

Aya İrini yakında uzunca sürecek bir onarıma gireceğinden hem Ana Tiyatro, hem Drama Sahnesi İKSV Festivallerinin Ana Mekânları arasına girecek. Her iki salon da, farklı fiyat skalaları, yaşlılarla öğrencilere özel indirimleriyle, her yaşa ve her keseye uygun.

Zorlu PSM’nin çok amaçlı mekânı Stüdyo, değişik düzenlemelere, özellikle tiyatro oyunlarının blackbox tarzı sunumlarına uygun, 100 ilâ 150 kişi kapasiteli bir salon. Yüksek donanımlı kontrol ve kurgu odaları ile çok sayıda farklı aktivite için kullanılabilen Stüdyo, bu yıl başta Moda Sahnesi ve tiyatro.in olmak üzere Anadolu yakasının birçok tiyatrosunu bu yakanın seyircisiyle buluşturarak sezon boyunca çok sayıda topluluğu misafir etti.

Yeni mekânlar konusunu kapatmadan, Cemal Toktaş ve Nergis Öztürk tarafından 2015 yılında bir kültür ve sanat yapım merkezi olarak kurulan ve Ağustos 2016’da kendi mekânına kavuşan Taşra Kabare’den de kısaca söz etmek isterim. Önümüzdeki mevsimde bu iki katlı mekânın hem yemekle sanatı buluşturan Kabare Katından, hem de sahnelenen oyunlarından ayrıntılı olarak söz edeceğim ama makul fiyatlara kaliteli yemek yenilebilen üst kattaki keyifli kafe-restoranın yaz boyunca açık olduğunu haber vermek isterim.

Tiyatro sezonu bitiyor ama, İstanbul’da festival mevsimi başlıyor. Önümüzdeki haftalarda festival izlenimlerimi paylaşmak üzere hepinize iyi seyirler.