Sultan II. Abdülhamit ve Theodor Herzl

Avrupa’daki güçlü Yahudi karşıtlığının din değiştirerek çözülemeyecek kadar köklü olduğunun bilincine varan Herzl, ‘Yahudi Sorunu’nun ancak siyasi yoldan çözülebileceğine kanaat getirmişti. Bölgenin, Osmanlı yönetiminde olması dolayısıyla da çözümün anahtarını elinde bulunduran kişilerin başında Sultan Abdülhamit geliyordu.

Denis OJALVO Dünya 0 yorum
3 Mayıs 2017 Çarşamba

Ulus-devlet olgusu ve Yahudi karşıtlığı (antisemitizm)

19. yüzyıl Avrupa halklarının uluslaşma sürecinin en yoğun yaşandığı devirdir. Alman ve İtalyan ulusları ulus-devletlerini büyük mücadelelerden sonra ancak 1871 yılında kurabildiler.

Milliyetçi akımlar dil ve kültür birliğini yüceltirken taraftarları, ülkelerindeki ulusal ve kültürel azınlıkları dışlama yoluna gittiler. Avrupa sathındaki Yahudiler, farklı etno-kültürel bir grup olmalarının yanında kilise tarafından hor görülen farklı bir dine sahip olduklarından dolayı zaten uzun zamandır ayrımcılığa uğramaktaydılar. Milliyetçilik akımıyla, Yahudi karşıtlığı yeni bir boyut kazandı: Irkçılık!

‘Yahudi Sorunu’na siyasi çözüm arayışı: Siyonist hareket

Macar asıllı, hukuk tahsili yapmış olan laik görüşlü Viyanalı Yahudi gazeteci Theodor Herzl, gittikçe tehlikeli bir hal alan Yahudi karşıtlığının çözümünün bunların topluca Hıristiyan dinini kabul etmelerinde görüyordu.

1894 yılında, Fransız ordusunda yüzbaşı olan Yahudi asıllı Alfred Dreyfus vatana ihanetle suçlandı. Bu davayı takip etmek üzere çalıştığı gazete tarafından görevlendirilen Herzl, Avrupa’daki güçlü ırkçılık yüzünden Yahudi karşıtlığının din değiştirerek çözülemeyecek kadar köklü olduğunun bilincine varınca ‘Yahudi Sorunu’nun ancak siyasi yoldan çözülebileceğine kanaat getirdi. Herzl, Yahudilerin kendi kaderlerini tayin edebilecekleri devletlerini uluslararası camianın desteği ile gerçekleştirebileceklerini düşündü ve Yahudi Devleti – Yahudi sorununa çağdaş bir çözüm (Der Judenstaat – Versuch einer modernen lösung der Judenfrage) adlı kitabını 1896 yılının şubat ayında yayınladı. Devletin kurulabileceği yer doğal olarak Yahudilerin tarihi anavatanı olan İsrail Topraklarıydı. Herzl, 1902 yılında İsrail Topraklarında kurulmasını düşlediği Yahudi Devleti vizyonunu işlediği Eski Yeni Vatan (Altneuland) romanını yazacaktı.

Bu özlemi özetleyen fikir akımına 1890’da modern bir isim bulunmuştu: Siyonizm.

Herzl bu amaçla 28 Ağustos 1897’de İsviçre’nin Basel kentinde 1. Siyonist Kongre’yi topladı ve bölge Osmanlı İmparatorluğu yönetimi altında olduğundan siyasi amacını, “Siyonizm, kamu hukuku güvencesi altında Yahudi halkı için Filistin’de bir yurt kurulmasını amaçlar” şeklinde yazıya döktü.

Herzl’den çok önce filizlenen ‘Siyasal Siyonizm’ olgusunun arka planındaki önemli isimlerden ikisi Roma ve Kudüs – Son Ulusal Sorun (Rom und Jerusalem die letzte Nationalitätenfrage) kitapçığının (1862) yazarı, Karl Marx’ın arkadaşı Moses Hess ve Öz Özgürleşme – Bir Rus Yahudisinin Kökenine Çağrısı olarak tercüme edilebilecek (Autoemanzipation – Mahnruf an seine stammesgenosse von einem russischen Juden) kitabının (1882) yazarı Leo Pinsker’dir.

Herzl’ı özel kılan şey ise konuyu eyleme dönük bir şekilde siyasallaştırmayı başarmış olmasıydı.

Tarihsel arka plan

Hz. Musa, 3500 yıl önce 400 yıl boyunca Mısır ülkesinde esaret altında yaşamış olan Hz. Yakup soyunu yani İsrailoğullarını oradan kurtarıp ülkelerine geri götürmüştü. Diğer bir deyişle, Yahudi halkının ata toprağıyla olan bağı ve ona dönüş özlemi oldukça eski bir olgu.

Son 2700 yıl zarfında Yahudiler topraklarından birkaç kere sürüldüler: MÖ 722’de Asurlular, MÖ 587’de Babilliler, MS 70 ve MS 135’te Romalılar tarafından…

Romalılar MÖ 63 yılından itibaren bölgede egemenlerdi. Bölgeyi Provincia Judea yani Yahudiye Eyaleti adıyla bir Roma’ya bağlamaları MS 6 yılında gerçekleşti. Romalılar MS 132 yılındaki Yahudi isyanını 135 yılında kanla bastırıp Yahudi halkının büyük çoğunluğunu sürgün ettikten sonra ülkenin Yahudi halkı ile olan bağını ortadan kaldırıp unutturmak için başkent Yeruşalayim’in (Kudüs) ismini Aelia, bölgenin ismini de Provincia Syria Palaestina (Filistin Suriyesi Eyaleti) olarak değiştirdi.

Bununla beraber, Bizanslılar ve daha sonra Haçlılar tarafından kesintiye uğratılmasına rağmen bölgede her zaman küçük de olsa Yahudi varlığı hep oldu. Bizans dönemi ertesinde Hz. Ömer, Haçlı dönemi ertesinde Selahaddin Eyyubi, Memluk dönemi ertesinde Yavuz Sultan Selim ve Kanunî Sultan Süleyman ülkedeki Yahudi varlığının güçlenmesine katkıda bulundular.

Modern zamanlar

1850’lerde Kudüs nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Yahudiler, İsrail Topraklarına ve Kudüs’e orada son günlerini geçirip ölmek için geliyorlardı.

Yahudi kökenli İngiliz siyasetçisi Sir Moses Montefiore’nin 1860 yılında şehir surları dışında yeni bir mahalle kurmasıyla ülkeye başlayan Yahudi göçü 1870’te Mikveh Israel Ziraat Okulunun kurulması ve 1882’de yoğunlaşan Rusya’daki pogromlarla (Yahudileri hedef alan talan ve kıyım eylemleri) hız kazanmıştı.

Herzl’in temasları

Herzl, bu amaçla din adamları, devlet başkanları ve imparatorlarla görüştü. Bölgenin 1517 yılından beri Osmanlı yönetiminde olması dolayısıyla çözümün anahtarını elinde bulunduran Sultan Abdülhamit bu devlet adamlarının en önemlisiydi.

Devir çok uluslu imparatorlukların devri olduğundan bu talebin o rejimle yönetilen devletler nezdinde özel bir direnç yaratmadığını not etmek gerekir.

Herzl’in geneldeki ve özellikle Sultan Abdülhamit’le olan temasları konusundaki temel kaynaklardan biri onun hatıratıdır.

Yabancı dilde kaynaklara erişimi olmayanlar Ergun Göze’nin ‘Siyonizmin Kurucusu Theodor Herzl’in Hatıraları ve Sultan Abdülhamid’ (1995), Vahdettin Engin’in ‘Pazarlık’ (2010) ve Prof. Dr. Mim Kemal Öke’nin Herzl’den Yahudi Türkolog Arminius Vambery bağlamında bahsettiği ‘Saraydaki Casus’ (1991) isimli eserlerini okuyabilir.

Görsel ve yazılı medyamızda Herzl: Bir kronoloji

Medyamızdaki tüm saçmalık ve dezenformasyona tek tek cevap vermektense okurlara eksiklerini yukarıda mezkûr kaynaklara rücu ederek tamamlayabilecekleri kısa bir kronoloji ve buna ilişkin yorumlarımı paylaşmayı uygun buluyorum:

28 Mart 1896 – Herzl, Viyana’da, Sultan Abdülhamit için çalışan ve onunla iyi ilişkileri olan Polonyalı asilzade Philip Michael Ritter von Newlinski ile tanıştı.

18 Haziran 1896 – Herzl, Kont Newlinski ile beraber ve onun aracılığıyla Sultan Abdülhamit’le görüşmek ümidiyle İstanbul’a geldi.

19 Haziran 1896 – Newlinski Herzl’e Sultan Abdülhamit’in kendisiyle görüşemeyeceğini ve Osmanlı’nın dış borçlarını üstlenmesi karşılığında Filistin’e Yahudi göçüyle toprak verilmesi konusundaki isteklerini kabul edemeyeceğini iletti.

Herzl, anılarında Abdülhamit’in Newlinski eliyle ilettiği mesajı paylaşıyor:Eğer Sayın Herzl sizinle benimle olduğunuz kadar dostsa ona bu konuda başka girişimde bulunmamasını telkin ediniz. Bir adımlık toprak bile satamam, zira bu topraklar bana değil, milletime aittir. Milletim bu imparatorluğu savaşarak ve kanıyla sulayarak kazandı. Bizden ancak kanla koparılabilir…  Yahudiler milyarlarını saklasınlar. İmparatorluk bölüşüldüğünde Filistin’i bedavaya alabilirler. Ancak cesedimiz paylaşılabilir canlıyken parça koparılmasını kabul etmeyeceğim.”

Herzl, anılarında, bu söylem karşısındaki hissiyatını şöyle ifade ediyor: “Sultanın samimî ve yüce sözleri beni duygulandırdı ve sarstı. Bütün ümitlerimi söndürmesine rağmen ölümü ve parçalanmayı tahmin eden ama buna rağmen son nefesine kadar pasifçe de olsa mücadele etmeye kararlı kaderciliğinde trajik bir güzellik vardı…”

Pekiyi, sonrasında ne oldu?

23 Haziran 1896 – Herzl gazeteci kimliğiyle Sadrazam Halil Rifat Paşa ile yaptığı mülakatta Filistin’de Yahudiler için toprak konusunu açtı.

27 veya 28 Haziran 1896 (16 Muharrem 1314) – Saray Herzl’e Üçüncü Dereceden Mecidiye Nişanı verilmesine karar verdi! 

29 Haziran 1896 – Newlinski Mecidiye Nişanı’nı Herzl’e takdim etti.

Neticede, huzura kabul edilmeyen Herzl’in apar topar gittiği söylenemez.

Eylül 1898 – Herzl - Osmanlı lobicisi/İngiliz ajanı Macar asıllı Yahudi Türkolog Arminius Vambery mektuplaşması.

16 Ekim 1898 – Herzl, Almanya İmparatoru II. Kaiser Wilhelm karşılaşabilmek için İstanbul üzerinden Filistin’e doğru yola çıktı.

18 Ekim 1898 – Herzl, İstanbul’da Alman İmparatoruna Yıldız Sarayında tahsis edilen köşkte, kendisiyle yüz yüze görüştü ve Yahudilerin Filistin’e yerleştirilmesi gereğini anlattı. İmparator Herzl’e, “Bana tek kelimeyle Sultan’dan neyi istemem gerektiğini söyle” dedi. Herzl’in cevabı, “Bir arazi şirketi, Alman himayesi altında bir arazi şirketi” oldu.

29 Ekim 1898 – Herzl, Kudüs’e gitmekte olan Alman İmparatorunu yolu üzerindeki ziraat okulu Mikveh İsrael’de bando mızıkalı törenle karşılattı.

1 Nisan 1899 – Herzl ile Abdülhamit arasındaki teması sağlayan Newlinski İstanbul’da öldü.

16 Haziran 1900 – Herzl Newlinski’den boşalan yeri Abdülhamit’in Avrupa’daki lobicisi Vambery ile doldurmak için Vambery’yi Güney Tiroller’deki Mülbach kentinde ziyaret etti.

18 Eylül 1900 – Herzl Vambery’yi Macaristan’daki Peşte’de ziyaret etti. Vambery ona Abdülhamit’in kendisini 1901 Mayıs’ında huzura kabul edeceğinin sözünü verdi.

13 Mayıs 1901– Herzl İstanbul’a geldi.

17 Mayıs 1901– Herzl Abdülhamit’in huzuruna çıktı.

Sultan ona, “Ben daima Yahudilerin dostu olmuşumdur, daima da öyle kalacağım. Gerçekten ben sadece Müslümanlara ve Yahudilere dayanmaktayım. Diğer tebaam hakkında aynı emniyeti besliyorum diyemem” dedi. Abdülhamit zulüm gören Yahudilerin iltica edebilmeleri için imparatorluğun bütün sınırlarını Yahudilere açık tuttuğunu söyledi. Bu da Sultan’ın 1896 yılındaki meşhur tutum beyanının aralarındaki dostluğu zedelemediğine işaret ediyor.

18 veya 19 Mayıs 1901 (29 Muharrem 1319) – Saray Herzl’e Birinci Dereceden Mecidiye Nişanı verilmesine karar verdi! (5 sene arayla verilen ikinci nişan)

21 Mayıs 1901 – Herzl İstanbul’dan ayrıldı ve günlüğüne Abdülhamit’e ilişkin şu notu düştü: “Sultan’ın benim üzerimde bıraktığı intiba onun zayıf, gevşek fakat tamamen iyi bir insan olduğudur. Onun korkunçluğuna da inanmıyorum, sinsiliğine de. Onu daha çok soyguncular ve reziller, dejenerelerden müteşekkil bir çemberin içinde derinden bedbaht bir mahpus gibi görmekteyim. Bu çevredir ki her türlü rezilliği yapmakta ve onun namına yapmış gözükmektedir. …Yıldız Sarayı kliği tam bir mücrimler çetesidir. İcra ettikleri her cürümden sonra şuraya buraya dağılıyorlar ve sanki her şey hükümdar adına yapılmış gibi hiç kimse mesul olmuyor.”

Kasım 1901 – Herzl Abdülhamit’e hediye edilmek üzere ilk Eski Türkçe harfli daktiloyu imal ettirdi. 

26 Aralık 1901 – İsviçre’nin Basel kentinde 5. Siyonist Kongre başladı. Ergun Göze’nin kitabının 320. sayfasında 1902 yılının ocak ayındaki Kongre’den Sultan Abdülhamit’e bağlılık telgrafı gönderildiği, Herzl’in başkan sıfatıyla çektiği telgrafa Sultan’ın teşekkür ettiği ve bunun Herzl’in Kongre nezdindeki durumunu kuvvetlendirdiği kayıtlı.

5 Şubat 1902 – Herzl’e acilen İstanbul’a gelmesi için telgraf çekildi.

15 Şubat 1902 – Herzl dördüncü kez İstanbul’a geldi.

19 Şubat 1902 – Saray, Yahudilerin Anadolu, Suriye ve Mezopotamya dahil ancak Filistin hariç her yerde yerleşim faaliyetinde bulunabileceğini ifade etti.

Neticede Herzl, Yahudilerin Filistin’e yerleştirilmesini gözetecek ve Osmanlı adına madenleri işletip borçlarını üstlenecek bir Osmanlı-Yahudi şirketinin kurulması konusundaki teklifini kabul ettiremeden İstanbul’dan ayrıldı.

3 Mayıs 1902 – Herzl, Abdülhamit’e Kudüs’te bir İbrani Üniversitesinin kurulmasını önerdi. Böylece Osmanlı talebelerinin tahsilleri için yurt dışına gitmeleri gerekmeyecekti. (Bu üniversite 1918 yılında kurulacaktı. Hayfa kentindeki Teknik üniversitenin kuruluşu ise Osmanlı idaresinde 1912 yılında gerçekleşecekti)

5 Temmuz 1902 – Londra’daki Türk Büyükelçiliğinden Herzl’e derhal İstanbul’a gitmesi söylendi.

25 Temmuz 1902 – Herzl tekrar, beşinci ve son kez, İstanbul’a geldi.

28 Temmuz 1902 – Herzl Abdülhamit’e verdiği raporda Osmanlı borçlarının yapılandırılmasına yönelik 30 milyon Sterlinlik bir anlaşma karşılığında (Sultan’ın en başta önerdiği) Mezopotamya ve Filistin’in bir parçasında iskân (yerleşme) izni veya ayrıcalığı talep etti.

2 Ağustos 1902 – Tecrübeli siyasetçi Abdülhamit Herzl’i Fransızlarla yürüttüğü pazarlıklarda bir koz gibi kullandı.

Neticede, Fransa Maliye Bakanı Maurice Rouvier Abdülhamit’e uygun şartlarla anlaşmaya varınca Herzl’in girişimleri boşa çıkmış oldu.

Mabeyin teşrifatçısı İbrahim Bey İstanbul’u terk etmeye hazırlanan Herzl’e “Size Zat-ı Şâhânenin son derece sempatisi ve hürmeti vardır. Sizin kavminiz için yapmak istediğiniz asil bir şeydir. Siyonizm esasen asildir” dedi.

Epilog

Abdülhamit Siyonistler için “Teklifleri devletin Düyun-u umumiyesini (genel borçlarını) kâmilen deruhte (tümüyle üstlenmek) etmek idi. Güzel bir şey. Zira Düyun-u Umumiye bir gün gelip de borçlarımızı ödeyemezsek devletin maliyesini murakabeye (denetime) almak gibi bir tehlike mevcuttur” demişti.1

Abdülhamit, tahttan indirilişinin ikinci yılında (1911) doktoru Atıf Hüseyin’e “Eminim zamanla (Yahudiler) Filistin’de kendi devletlerini kurmayı başaracaklardır” sözüyle gidişatın nereye varacağını görmüştür.2

Umarım medyamız yukarıdaki gerçekleri okurlara ve seyircilere çarpıtmadan iletme dürüstlüğünü gösterir.

 


---

1ÖKE, Mim Kemal, Saraydaki Casus, İstanbul, Hikmet Neşriyat 1991, s.215

 2ÖKE, Mim Kemal, “The Ottoman Empire, Zionism, and the Question of Palestine (1880¬1908)”, International Journal of Middle East Studies, 14 (1982), s. 338.  ‘de alıntılanmıştır. in https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=283571

KAYNAK: GÖZE, Ergun, Siyonizmin Kurucusu Theodor Herzl’in Hatıraları ve Sultan Abdülhamit, İstanbul, Boğaziçi Yayınları 1995.

 

3 Yorum