İkinci Yeni’nin büyük kalemi Cemal Süreya

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
8 Mart 2017 Çarşamba

9 Ocak 1990’da kaybettik usta şairi… Ölümünün üstünden tam 27 yıl geçmiş. Bu hafta onu usta kalemiyle yazdığı, birbirinden güzel şiirleriyle anarken bir yandan da 2.Yeni ekolünün Türk şiirine katkılarına da bakacağız beraber…

1931’de Erzincan’da doğan Cemal Süreya, çocukluğunun ilk yıllarını Erzincan’da geçirdikten sonra ilkokula İstanbul Beyoğlu’nda başlamış. Ardından Haydarpaşa Lisesi ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümünden mezun olmuş.

Bir müddet, maliye bakanlığında müfettişlik ve darphane müdürlüğü, kültür bakanlığında kültür yayınları danışma kurulu üyeliği, Orta Doğu İktisat Bankası yönetim kurulu üyeliği ve 25 yılı aşkın Türk Dil Kurumu üyeliği yapmış.

Edebiyatta tam da o dönemde ortaya çıkan ve 1.Yeni’ye, bir başka deyişle Garip Akımına şiddetle karşı çıkan 2.Yeni hareketinde şair olarak adını duyurmuş. 2.Yeni sanatçıları; aklın mantıksal işleyişine sırt çevirdiler, gerçeküstücülüğü daha bilinçli benimsediler, anlama değil imgeye kapılarını açtılar, konuşma diline uzak kaldılar, edebi sanatlara özgürlük tanıdılar, 1.Yeni’nin tam tersi noktadan yola çıkarak halk kültüründen uzaklaştılar, anlamı karartan ve gizleyen bir tavır takındılar. Sözcüklerin çağrışımlarla derinleşen ve çoğalan değerine önem verdiler, folklorik malzemenin şairin kişiliğini ezeceğini savunduklarından “Folklor şiire düşman” sloganını geliştirdiler, kentli küçük insan tipinin çizilmesine ve bu tipin ‘Süleyman Efendi’ tiplemesinde olduğu gibi idolleştirilmesine son verdiler, duyguya ve çağrışıma dayanarak şiirin içsel zenginliğini daima yeni yorumlara açık bıraktılar, Garip Şiiri yoksul çoğunluğun yaşama koşullarını ve zevk anlayışını dikkate alırken, 2.Yeniciler, daha çok aydın kesimin ve elit tabakanın zevkine hitap ettiler, şiiri diğer sanatlarla yakın ilişkiye soktular, şiiri aklın, ahlaki endişelerin, yasaların ve alışılmış her türlü baskıcı düzeneklerin dışına çıkarmak istediler, biçimin içerikten önce geldiğini savundular ve siyasetin dışında kaldılar.

Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin birikimiyle, duyarlı, çarpıcı, yoğun, kimseye benzemeyen, okuru saatlerce hatta günlerce düşündürebilen imgeleriyle dolu şiirleriyle bir döneme damgasını vurdu. Şiir dilinin üstü bu kadar örtülmüşken Cemal Süreya, kendi imgeleriyle şiire yeni bir yön verdi. Adeta kendine özgü bir şiir dili yarattı. Onun şiirleri, altında adı yazamasa da okunduğunda anlaşılır oldu. Anlaşılır olması da şairinin üslubundaydı yoksa anlam tamamen kapalıydı: ‘Biliyorum Sana Giden Yolar Kapalı’ şiirini okuyup yorumlamaya kalktığınızda yapacağınız yorumun tamamen size ait olacağını, şairin düşündükleriyle ya da hissettikleriyle çok da örtüşmeyeceğini göreceksiniz ve şaşıracaksınız. Bu şaşkınlık ve alışılmamışlık, 2.Yeni’nin ve Cemal Süreya’nın en önemli özelliğiydi:

Biliyorum sana giden yollar kapalı / Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni Ne kadar yakından ve arada uçurum; / İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi Uyandım uyandım, hep seni düşündüm / Yalnız seni, yalnız senin gözlerini Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım / Ben artık adam olmam bu derde düşeli Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya / Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi / Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda; / Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor / Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu; / Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım / Bu böyle pek de kolay değil gerçi… Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya; / Bunun verdiği mutluluk da az değil ki Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa, / Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem, / Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi: Bir gece yarısı yazıyorum bu mektubu / Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri

Neden bu şiiri okumanın yasak olacağı gün çarşambadır ya da neden kenarı kesilmiş ekmeğe dayanamamaktadır şair, bilemezsiniz. Bu ayrıntılar Süreya’da saklı kalmıştır.

Daha lise yıllarında edebiyat dünyasının içine giren şair, her şeye rağmen eski şiirle bağını sesle değil imgeyle kurar. Kendi şiirini, ‘şiirim erotik bir şiirdir’, diye tanımlar. ‘Beni Öp Sonra Doğur Beni’ şiirinde sevgiliye seslenişi, ondan beklentileri bambaşkadır:

Beni Öp Sonra Doğur BeniŞimdi / utançtır tanelenen / sarışın çocukların başaklarında.

Cemal Süreya, kendi imgeleriyle şiire yeni bir yön verdi. Adeta kendine özgü bir dil yarattı. Şiirleri, altında adı yazamasa da okunduğunda anlaşılır oldu. Anlaşılır olması da şairinin üslubundaydı yoksa anlam tamamen kapalıydı.
Gözü bağlı bir leylâk kokusu ovadan / çeviriyor o küçücük güneşimizi. / Taşarak evlerden taraçalardan / gelip sesime yerleşiyor. / Sesimin esnek baldıranı / sesimin alaca baldıranı. / Ve kuşlara doğru / Fildişi: rüzgârın tavrı. / Dağ: güneş iskeleti. / Tahta heykeller arasında / denizin yavrusu kocaman. / Kan görüyorum taş görüyorum / bütün heykeller arasında / karabasan ılık acemi / -uykusuzluğun sütlü inciri- / kovanlara sızmıyor. / Annem çok küçükken öldü / beni öp, sonra doğur beni.     

Eserlerini, Yapı Kredi Kültür Yayınlarından okuyabilirsiniz. Şiirin tadına varacak, şiiri iliklerinizde hissedeceksiniz.