VAYİGAŞ - Gelecekte sırlar aydınlandığı zaman

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
4 Ocak 2017 Çarşamba

Yosef, Binyamin’i ellerinden alarak, “bu benim kölem olacak ama siz evinize dönebilirsiniz” dediğinde Yeuda Yosef’e yaklaşır ve ona sertçe hitap eder: “Binyamin’i elimizden almakla babamızın evinde nasıl barış olacağını düşünüyorsun”. Son derece güçlü bir sesle bağıran Yeuda’yı Kenan topraklarında bulunan Dan’ın sağır oğlu Huşim bile duyar. Eğitimsiz, cahil hatta duyma özürlü olan Huşim aynı odada olanları bile duyamazken nasıl Mısır’da amcasının sesini duyabilmektedir?

Huşim sözcüğü aynı zamanda duygular anlamına gelmektedir. Son derece gelişmemiş ve derin duygulara ve hislere sahip biri olan Huşim Mısır’da olan olayları hissetmiş ve bir şeylerin ters gittiğini anlamıştır.

Avne Azal adlı kaynak bu midraşı farklı bir yönden ele alır. Oniki kardeşin en küçüğü olan Binyamin, Yisrael toplumunun arasından çekilerek başka toplumlar içinde kalmaya veya asimile olmaya zorlanan bir kişiyi veya kişileri temsil eder. Bu problemin farkında olan ancak harekete geçmeyi geciktiren veya istemeyen sağır gibi davranan kişilerin varlığı da aşikârdır.

Sadece Yeuda kraliyet asasının gerçek sahibi bu durumun vahametini ve Yahudilerin birbirlerinden sorumlu olduğunu anlayabilir ve Yosef’e ‘kulun bu çocuktan sorumludur’ diyerek problemi ortaya koyabilir. Bir çocuğun dolayısı ile Bene Yisrael’in asimilasyon denen tehlike ile karşı karşıya olduğunu, bu problem çözülmeden rahat uyku uyumak şansının olmadığını sadece Yeuda bilebilir. Çünkü Bene Yisrael şalem yani tam olmadığı zaman baba evinde şalom yani barış olmayacaktır. Yeuda bunun verdiği bilinçle Yosef’e yaklaşır.

Yeuda’nın Yosef’e olan yaklaşması hem tehdit, hem yakarış, hem izah hem de dua olarak yorumlanabilir. Aslan ile temsil edilen Yeuda ailesinden biri tehlikeye düştüğü zaman gerçekten kahramanca davranarak sorunun üzerine gitmeyi başarır. Bu nedenle Yeudalar haykırırlar. Sesleri o kadar yüksek çıkar ki Kenaan’da bulunan Huşim gibi duyma özürlüler bile bu çağırıyı duyabilirler.

Avne Azal’ın bu benzetmesi hem çok ilginç hem de günümüzde hala güncelliğini koruması açısından son derece önemlidir. Problemleri görmezden gelen, onu çözmeye yanaşmayan bir Yahudi aynı Huşim gibi sağır durumdadır.  Problemi bizler anlamıyorsak bu problemi bize anlatanlara kulak vermemiz sağır bile olsak onu hissetmemiz gerekir.

Yahudi kimliği Yahudi eğitimi olmadan sadece yüzeysel bir anlam taşır. Bu nedenle kendimizin ve çocuklarımızın, ulaşabildiğimiz her kişinin bu eğitimi alması ve sorunlara açık bir şekilde bakarak onu çözmek için girişimde bulunması esastır.

Kardeşler, Mısır ülkesine geldikleri andan itibaren son derece garip olaylar zinciri başlamaktadır. Paro’nun başbakanı onları casuslukla suçlamakta, Binyamin’i getirme garantisi için Şimon esir alınmaktadır. Daha da garibi yiyecek için verdikleri para olduğu gibi cüzdanlara geri dönmüştür. Kimse bir yanlış yapmamıştır ama olan olayları da kimseler açıklayamamaktadırlar.

Mısır’a ikinci gelişlerinde olaylar daha da garipleşir. Parayı iade etmek istemeleri saçma bir mazeretle ama nazikçe geri çevrilir. Mazeret babalarının Tanrı’sının verdiği hediye şeklinde açıklanır. Mısır Başbakan’ı ile birlikte yemek yenir. Olaylar tam yoluna girmişken Kenaan’a dönüş yolunda bu sefer işlemediği bir suçtan dolayı Binyamin tutuklanır. Bundan sonra da Yeuda ile Yosef arasındaki o konuşma yaşanır. Her şey karmakarışıktır, hiçbir şeyin ne olacağı belli değildir ama iki kelime her şeyi bir anda yoluna koyar. Ben Yosef’im.

Yosef’in kardeşleri gibi bizler de etrafımızda olan bazı olayları mantığımız ve düşüncelerimizle açıklamaya çalışırız. Bilmeliyiz ki yaşadığımız her şeyin mutlak bir açıklaması vardır ve bu açıklamanın sırrı sadece ama sadece Tanrı’da gizlidir. Tanrı, dünyayı yönetirken olaylara bizim baktığımız gibi tek veya kısıtlı yönlerden değil çok ama çok geniş bir pencereden bakar ve kararını buna göre verir. Beezrat Aşem zamanı geldiğinde bizler de Yosef’in kardeşlerinin yaşadığı gibi bütün sorularımızın cevaplarını bulabileceğiz.

Hafets Hayim’in deyimiyle nasıl ki Yosef iki kelime ile bütün anlamsız soru ve sorunları çözdü ise gelecekte de Tanrı iki kelime ile hayatımızda açıklayamadığımız bütün soruların yanıtını verecektir. O’nun teleffuz edeceği iki kelime ‘Ben Aşem’im olacaktır. Yosef kendini tanıttığı zaman kardeşler karşılarında duran en küçük kardeşlerden biri olmasına rağmen ondan korkarlar. Çünkü ona karşı suç işlemişlerdir. Gelecekte Tanrı bizlere Kendini tanıtacağı zaman neler hissedebileceğimizi düşünmek bu dünyadaki davranışlarımıza yön vermesi açısından çok isabetli olacaktır.