Etkileyici burjuvazi eleştirisi

Paul Verhoeven ‘O KADIN’da cesur ve kışkırtıcı filmlerin aranan yönetmeni olduğunu kanıtlıyor

Viktor APALAÇİ Sanat
9 Kasım 2016 Çarşamba

78 yaşında olmasına rağmen dinamizminden, üretkenliğinden ve formundan bir şey kaybetmediğini gösteren Hollandalı usta, olgunluk dönemini taçlandıran bir psikolojik gerilime imzasını atmış. Film, yalnız yaşayan, başarılı bir iş kadınının, evinde bir yabancının tecavüzüne uğramasının ardından yaşadıklarını anlatıyor. Toplumumuzun ahlak limitlerini sorgulayan film, pamuk ipliğine bağlı evlilikleri, ekonomik bağımsızlığını kazanmış kadınların erkek egemenliğine karşı başkaldırışını, her iki cinsin kendilerinden çok genç partnerlerle birlikte olma arzusunu, eğlendirici bir üslupla anlatıyor. İhanet, cezalandırma, fırsatçılık ve güç temalarını işleyen ‘O Kadın’da Isabelle Huppert’in performansı olağanüstü.

‘ELLE’

Yön: Paul Verhoeven

Sen: David Birke

Müz: Anne Dudley

Gör: Stephane Fontaine

Kurgu: Job Ter Burg

Oyn: Isabelle Huppert- Laurent Lafitte- Anne Consigny- Charles Berling- Virginie Effira- Christian Berkal- Judith Magré- Alice Isaaz

Paul Verhoeven, ‘Temel İçgüdü/Basic Instinct’ten 24, ‘Showgirls’den 21 yıl sonra yaptığı ‘O Kadın/Elle’ ile kışkırtıcı filmlerin yönetmeni olduğunu kanıtlıyor.

Hollandalı usta, Fransız lisanında, Fransız oyuncularla çevirdiği bu filmde, hâlâ tartışma yaratacak, cesur filmlerin yönetmeni olmayı sürdürdüğünü gösteriyor.

78 yaşında olmasına rağmen, dinamizminden, üretkenliğinden, formundan bir şey kaybetmediğini gösteren Verhoeven, ‘O Kadın’ ile olgunluk dönemine yakışan bir psikolojik gerilime imzasını atmış.

Film, boşanmış, yalnız yaşayan, başarılı iş kadını, işindeki sert ve profesyonel tutumunu özel hayatına da yansıtan bir kadının, evinde bir yabancının tecavüzüne uğramasının ardından yaşadıklarını anlatıyor.

Verhoeven, kariyerinin bu 15. filminde, hayatı boyunca yaptığı gibi, toplumumuzun ahlak limitlerini sorgulamayı sürdürüyor. ‘O Kadın’da, günümüz toplum hayatında pamuk ipliğine bağlı evlilikler, ekonomik bağımsızlığını kazanmış kadınların erkek egemenliğine başkaldırışı, çamaşır değiştirir gibi sevgili değiştiren erkek ve kadınlar, her iki cinsin kendilerinden çok genç partnerlerle birlikte olma arzusu, eğlendirici bir üslupla anlatılıyor.

Filmin kahraman Michèle, çocukken yaşadığı korkunç bir olayın hayatını mahvetmesine izin vermemiş, bu büyük travmayı soğuk ve acımasız bir karakter geliştirerek atlatmıştır.

 Kontrol düşkünü ve tavizsiz bir iş kadını, kocasını kapıya koymuş, fırsatçı, ileriyi gören, acımasız, taviz vermez Michèle karakterinin şahsında, film vahşi kapitalizme de göndermede bulunuyor.

Philippe Dijan’ın 2012 tarihli ‘Oh…’ adlı zengin konulu romanından Amerikalı David Birke’nin senaryolaştırdığı ‘O Kadın’ Michèle’in kendisine tecavüz eden erkek ile hesaplaşmasına odaklanıyor.

Kurban rolünü kendisine yakıştırmayan kadın avcı olmayı seçer, tecavüzcüyü kendi yöntemleriyle bulmaya ve intikam almaya kalkışır.

İhanet, cezalandırma, fırsatçılık ve güç temaları etrafında dönen konusuyla, filmde Verhoeven’ın, toplumumuzun ahlak limitlerini zorlama konusunda meslektaşlarını cüretiyle bir hayli geride bıraktığı söylenebilir.

 

 

HER YAŞA, HER ZEVKE HİTAP EDEN KALİTELİ FiLM

‘Temel İçgüdü’de Sharon Stone’un bir sorgulama sırasında bacak bacak üstüne attığı cüretli sekans, sinema tarihi arşivlerindeki yerini çoktan aldı.

Kocası Richard’ı (Charles Berling) kendisini dövdüğü için terk eden, karısının elinde oyuncak olan kişiliksiz oğluna hayatın zorlukları karşısında dirençli olmayı öğreten, en yakın arkadaşı Anna’nın (Annie Consigny) kocası Robert’i (Christian Berkel) acımasızca baştan çıkaran, komşusu Rebecca’nın (Virginie Efira) yakışıklı kocası Patrick’e (Laurent Lafitte) kur yapan Michéle (Isabelle Huppert) her türlü zorluğu göğüsleyebilen, kuvvetli, dirençli bir iş kadınıdır.

Demir bir iradeyle video oyunlarıyla ilgili bir şirketin sahibi ve yöneticisidir. Duygusal hayatını aynı kararlılıkla sürdürmektedir. Kendi evinde bir yabancının saldırısına uğrayınca, düzenli hayatının sarsıldığını görür.

Bu tecavüzün ardından kendine ve hayatına dair bildiği her şey değişir. Polise haber vermeyen Michéle, durumu sineye çekmeyi reddeder ve tecavüzcüsünün peşine düşer.

Düzeni bozan yabancının kimliğine ulaşıp misilleme yapmaya karar verir. Aralarında her an sonu kötü bitebilecek gizemli bir oyun başlar.

Paris’in şık bir banliyösünde, konforlu bir villada yaşayan Michèle, saldırıya uğrayıp iğfal edildikten sonra, hiçbir şey olmamışçasına, olaydan kimseye bahsetmeksizin günlük hayatını sürdürür.

Kendisi başka kadınlara benzemez. Henüz 10 yaşındayken, seri katil babasının işlediği cinayetlerin izlerini silmesine yardımcı olmuştur. Michéle aşığına seks oyuncağı muamelesi yapar, hayatta bir baltaya sap olamamış yazar kocasını herkesin huzurunda aşağılar, koyu Katolik komşusunun seksi kocasını yatağa atmak için her çareye başvurur ve bunda da başarılı olur.

Michèle’in tecavüzcüsünü arayışı zamanla hem kurban hem de saldırgan için her an kontrolden çıkabilecek bir kedi-fare oyununa dönüşür. Film sıra dışı bir kadının psikolojik gerilim yüklü hallerini başarıyla aktarıyor.

ŞiDDET, EROTiZM, ENTRiKA

Michèle, bir gecede 27 kişiyi katletmiş bir babanın kızı. Polis babasına yardım ettiğini kanıtlayamamıştı. Çocukluğunda yaşadığı bu travmanın etkisi geçince, Michèle hayatındaki zorlukları tek başına göğüslemede bir direnç kazanır.

Bir gece yüzü kar maskeli biri tarafından tecavüze uğramasının ardından, internet üzerinden taciz mesajları almaya devam eder.

Verhooven bu karanlık ve cüretkar öyküyü bir intikam hikayesi şeklinde değil, erotizm ve şiddet soslu bir burjuvazi eleştirisi olarak işlemeyi tercih ediyor. Film, üst sınıfa mensup bir kadın üzerinden, modern insanların tekinsiz hayatlarından ilginç bir kesit sunuyor.

‘O Kadın’, insanın kötücül yanını sinemada en iyi sergileyerek, kimsenin kolayca ve içi rahat bir şekilde seyredemeyeceği filmlerin yönetmeni Michael Haneke’yi akla getiriyor. Avusturyalı usta ilk başarısı ‘Ölümcül Oyunlar/Funny Games’ ve ‘La Pianist’ ile başarılı iki psikolojik gerilim filmine imzasını atmıştı.   

Sözünü geçirmeye, tüm isteklerini gerçekleştirmeye, tahakküm etmeye alışık, otoriter ve agresif Michéle rolü için Nicole Kidman, Marion Cotillard, Diane Lane gibi prestijli oyuncuların adı geçmişti.

‘Temel İçgüdü’ ile ünlenen Sharon Stone ve ‘Kara Kitap’ ile Verhoeven tarafından keşfedilen Carice Van Houten de adaylar arasındaydı.

Aralarından sıyrılan İsabelle Huppert, sürprizlerle dolu, yaratıcı Michéle karakterini son derece güçlü ve gerçekçi bir performansla canlandırıyor.

Cannes’da 19 kez yarışıp, 2009’da jüri başkanlığı yapan, ‘La Pianiste’ ve ‘Violette Noziére’ ile iki kez En İyi Aktris Ödülünü alan Huppert, kariyerinin en iyi ve en cüretkâr oyunlarından birini ortaya koyuyor.

Filme kaynaklık eden romanın yazarı Philippe Dijan’ın sinemaya uyarlanan romanları arasında Jean-Jacques Beinax’ın  ‘Betty Blue’ (1986), André Téchinénin ‘Impardonnables’ı (2011) ve Larrien Kardeşlerin ‘L’Amour Est Un Crime Parfait’si (2013) var.

Cannes Film Festivali’nde bu yıl yarışıp, eli boş gönderilen ‘O Kadın’ı ödül listesinin dışında bırakmak, George Miller başkanlığındaki jürinin ayıbı olarak kalacak.