Başka şeyler konuşuyoruz

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
6 Ekim 2016 Perşembe

İnsan, yaşının ilerlediğini, sohbetlerinin içeriği değişince anlıyormuş meğer… Eskiden annem ve arkadaşları bir araya geldiklerinde, ailelerden, evlilik seçimlerinden, ayakkabı ya da örgü modellerinden konuşurlardı. Sonraları bu sohbetlerin konusu, tansiyon ilaçları, eve kaç günde bir kadın alınacağı ve yürüyüş programları yönünde değişime uğrayınca annemin yaşının ilerlediğini anlamıştım.

Benim başımda kavak yelleri esmeye devam ediyordu o sıralarda. Hâlâ canlı müzik yapan yerlerde geç saatlere kadar kalabiliyordum. Hâlâ yediklerime çok dikkat etmesem de birkaç gün yemesem, aldığım kiloları verebiliyordum ve hâlâ arkadaşlarımla üç programı yanı gün içinde yapıp gün sonunda yorulmuyordum. Rahmetli babam, bütün bunları genç olduğun için yapabiliyorsun, sonrasında eleyeceksin, önce ikiye sonra bire düşüreceksin, diyordu. Pek de kulak astığım söylenemezdi o zamanlar bu sözlere.

Gençtim çünkü…

Elli yaşın altında olan herkes, bir grup insana göre hâlâ gençtir. Ama ben biliyorum ki yirmili yaşların altında olanlara yaşı benim gibi kırk beş olanlar, oldukça büyük sayılır. Ben de küçükken benim yaşta olanlara, kocaman kadın olmuş gözüyle bakardım.

Öyledir bu işler…

Şimdi yavaş yavaş babamın lafına geldiğimi anlıyorum. Üç programım ikiye inmiş durumda… Dinlediğim müzikten, gittiğim mekâna, okuduğum kitaplardan, işte şimdi olduğu gibi yazdığım konulara kadar her şey değişti. Ve işin tuhaf tarafı, ben bu değişimden son derece memnunum.

Hayat, şahane bir biçimde kaliteli ve sakin bir hale geldi. İstediğimi yapıyorum, istemediğimi asla yapmıyorum. Birileri kırılır mı diye dertlenmeyeli epey oluyor. Çünkü çevremdeki hemen herkes benim gibi düşünüyor, benim gibi hissediyor. Gereksiz kuruntuları, fuzuli sıkıntılardan sıyrılalı çok oldu. Önceliklerim değiştikçe hayatın tadına daha çok varır oldum.

Böylelikle büyümek dediğimiz durumdan olgunlaşmak dediğimiz safhaya ben de herkes gibi yumuşak bir geçiş yaptım. Sen daha küçüksün, cümlesinin yerini sen daha gençsin aldı ki bu duruma göre değişiyor, günler çok daha nitelikli oldu.

Ve elbette başka şeyler konuşur olduk arkadaşlarımla... Benden biraz daha büyüklerin çocukları evleniyor. Benden küçüklerin çocuklarına okul seçiyoruz beraber. Dünün kucağımda büyüyen bebekleri, bugün çocuk büyütür oldu. Hayat, kendi hızında akıp gidiyor, küçük, tatlı sürprizler getirerek, bazen de yazmak istemediğim ayrıntıları önüne katarak geçiyor gözlerimizin önünden…

Ama yine de güzel…

İnsanın neler biriktirdiğiyle, kurduğu sağlam dostluklarıyla, kendini geliştirdiği yönleriyle katlanarak güzelleşiyor. Aşk ve sevgi, daha da anlam kazanıyor, hep yeni tanımlar ekleniyor ikisine de… Onlar da hayat gibi zenginleşiyor.

Biz, bilmediğimiz yarınlara ümitle yürüdüğümüz sürece mesele yok, diye düşünüyorum.

Nasılsa öyle de böyle de geçecek hayat, hepimiz belli bir sona doğru yürüyeceğiz nasılsa… O zaman bize bahşedilen bu mucizenin içini istediğimiz şekilde, yaşımıza uygun bir biçimde, sağlık ve mutlulukla doldurmak en iyisi, diye düşünüyorum.

Okuldan mezun olan öğrencilerimin düğünlerine gitmek, onları okulun koridorlarında veli olarak görmek, anne ve babalarına bir yerlerde rastlamak, bana sonsuz keyif veriyor. Hemen hepsi, oturdukları sıralarda bir anda gözümün önünde canlanıyorlar. İçimdeki o hiç bitmeyen yaşama sevinci var oldukça hayatın her zaman, iyilikler ve güzellikler getireceğini düşünüyorum.

Varsın başka şeylerden konuşuyor olalım.

Dostlarımız yanımızdaysa, sevdiklerimiz sağlıklı ve hayattaysa, aramızdan ayrılmış olanlarla güzel anılar biriktirebilmişsek, ne mutlu bize…

Tabii çocukların arada bir, hocam siz de hiç değişmiyorsunuz, demeleri hoşuma gitmiyor değil…

O da kadınca bir ihtiyaç ve mutluluk galiba, insanın peşini hayat boyu bırakmayan…