Dedeler ve torunlar

Avram VENTURA Köşe Yazısı
28 Eylül 2016 Çarşamba

Dört torunum ile birlikte çektirmiş olduğum bir fotoğrafa bakarken, uzun bir süre dalmış, kendi çocukluğuma gitmişim. Bu arada anılar bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyor, kimi karelerin karanlıkta kalmış olduklarını görüyorum. Sanki geçmişimden gelen bir boşluk algısı, bugün kendini duyumsatıyor.

Beni bu denli düşünmeye yönlendiren nedir, sorusuna gelince: İlginçtir, dedelerimle birlikte hiç fotoğrafım olmamış! Yalnızca annemin babası olan dedemle, hepimizin yer aldığı topluca bir tane var. O kare içindeki halimle 3-4 yaşlarında olmalıyım. Zaten fotoğraftaki dedem, ben yedi yaşımdayken ölmüş. Anımsayabildiğim, onunla olan ortak anılarım o denli sınırlı ki… Sürekli hasta ve yaşlı duruşu geliyor gözlerimin önüne… Ne onun dizlerine oturmuşum, ne söylediği herhangi bir söz kulaklarımda… Babamın babası olan dedem ise ben doğmadan önce ölmüş. Nasıl onunla aynı kare içinde olacaktık ki?.. Yalnızca bir adı kaldı, benim de taşıdığım... Silik bir fotoğrafını göstermişlerdi çok uzun yıllar önce, o da tümüyle belleğimden silindi. Sanki benim hiç dedem olmamış!

Şimdi yaşanmamış o günleri, bir anısı bile kalmamış yakın çevremdeki o insanları düşünüyorum. Geçmişimde tanımlanmayan bir boşluk olarak duruyorlar. Zihinsel de olsa bu ilişkiyi koruyan bir kuşağın aramızdan ayrılmasıyla, bir bağ tümüyle kopuyor. Bugüne kadar hiç düşünmediğim bu konunun, ancak torunlarla olan ilişkilerimde su üstüne çıktığını görüyorum.

Kimi eski öğretilerle birlikte, yaşamı anlamaya çalışan kimi bilgeler, insan hayatını bir göz açıp kapama süresi olarak görüyorlar. Kendi geçmişime baktığımda, bir film bobini içindeki birkaç kareyi, bir başka deyişle yaşanmış bazı anları anımsayabiliyorum. Yaptığım uzun bir yolculuk sonrası, belleğimde canlılığını korumuş birkaç ayrıntı gibi… Nereleri gezmişim, kimlerle birlikte olmuşum, hangi güzellikleri paylaşmışım, hangi olaylar içimi acıtmış… O anımsadığım birkaç ayrıntı dışında tümü silinmiş; tüm bir yaşam yolculuğunda, kendini anımsatan anlık fotoğraflar gibi… Onların içinde dedem hiç yok!

Çocukluğumda bir dedenin eksikliğini duyumsadım mı, anımsamıyorum. Hani uzun yıllar birlikte bir insanla paylaştıklarınız olur, sonra bir anda yaşamınızdan çekilmiştir, o zaman onu ya da onları ararsınız. Belki de ailemin bu boşluğu doldurmuş olmasıyla, bir eksiklik duymadım, bir özlemim olmadı.

Torunlarımla olan fotoğrafıma bakarken şunu düşünüyorum: Ben bir bakıma şanslıyım. Bu gün bulunduğum ortamda, tüm aile bireylerine ulaşılabilir uzaklıktayım; oysa yakın çevremin, arkadaşlarımın bir kısmının, ya ayrı bir kentte ya da yurt dışında yaşayan torunları var. Onlara olan özlemlerini, bir araya geldiğimizde sürekli dile getiriyorlar. Elektronik ortamlarda birbirlerini görerek, konuşarak hasret gideriyorlar, büyümelerini ekranlardan izliyorlar. Benim dedelerimle hiçbir ilişkimin olmadığından yakınırken, farklı ülkelere dağılmış ailelerin çocukları, yakın bir gelecekte yalnızca ekrandan gördükleri dedelerini anımsayacaklar. İçlerinde tatillerini birlikte geçirmiş şanslılar dışında…

Görüyorsunuz, anne, baba, çocuk ilişkilerini artık geride bıraktık, torunlarla olanları sorgulama dönemindeyiz!