Macaristan’da bir Türk’ün yarattığı Holokost anıtı

Can Togay, bu utanç tablosunun unutulmaması için, fikir babası olduğu ve tasarımlarını yaptığı Holokost Anıtı ‘Cipők a Duna-parton / Tuna Kıyısındaki Ayakkabılar’ı heykeltıraş Gyula Pauer ile birlikte 2005’de gerçekleştirdi.

Erdoğan MİTRANİ Dünya
21 Eylül 2016 Çarşamba

1955’te Budapeşte’de mülteci bir Türk ailesinin oğlu olarak doğan, çocukluğu Almanya’da geçen oyuncu, senaryo yazarı, şair, yönetmen (János) Can Togay, gerçek bir Rönesans sanatçısı... Togay, Eötvös Loránd Üniversitesi’nin İngilizce ve Almanca bölümlerinden mezun oldu, Sorbonne’da Almanca-Fransızca karşılaştırmalı dilbilimi üzerinde doktora yaptı, sonrasında da Budapeşte Tiyatro ve Video Sanatları Üniversitesinde Zoltán Fábri’nin öğrencisi olarak yönetmenlik eğitimi aldı. Oyuncu olarak Isabelle Huppert, Hanna Schygulla, Tom Berenger gibi ünlü aktris ve aktörlerle birlikte önemli roller oynadı, Erden Kıral’ın ‘Mavi Sürgün’ filminde Cevat Şakir’i canlandırdı, ‘Bir Sonbahar Hikâyesi’nin başrollerini Zuhal Olcay ile paylaştı.

Can Togay’ın yazıp yönettiği ilk film ‘A nyaraló / Tatildeki Adam’ (1992) Macar kırsalında bir köyde geçen deneysel bir çalışmaydı. 1999’da çektiği Egy tél az Isten háta mögött /  Gözden Irak Bir Kış’, ücra bir dağ köyünde yaşayan iki yeniyetme arkadaşın gözünden Macaristan’da komünizmin son yıllarını anlatır.

Halen yaşadığı Berlin’de, Macaristan Kültür Ataşesi olan Togay 2008’den beri, Macaristan’ın en önemli uluslararası merkezlerinden Collegium Hungaricum Berlin’in de (Berlin Macar Bilim ve Kültür Enstitüsü) yöneticisidir. 

II. Dünya Savaşı’nın son yıllarında, Yahudilerin Polonya’daki imha kamplarına trenlerle gönderilmesi yaklaşan Sovyet orduları nedeniyle imkânsız hâle geldiğinde, infazlar işbirlikçi Macaristan yönetiminin desteğiyle Budapeşte’de gerçekleştirilmeye başlanmıştı.

Faşist Oklu Haç Partisi milisleri 1944 sonu ve 1945 yılı başlarında, kış gecelerinin dondurucu soğuğunda Tuna kıyısına dizdikleri binlerce Yahudi’yi, kadın - erkek - çocuk ayırımı yapmaksızın, çırılçıplak soyarak, nehrin cesetleri kolaylıkla taşıması için ayakkabılarını çıkarttırdıktan sonra kurşuna dizmişlerdi.

“Çocukluğumda duydum, ilk kez Tuna Nehri kıyısındaki infazları... Ruhumda derin yaralar açtı bu!” diyen Can Togay, bu utanç tablosunun unutulmaması için, fikir babası olduğu ve tasarımlarını yaptığı Holokost Anıtı ‘Cipők a Duna-parton / Tuna Kıyısındaki Ayakkabılar’ı heykeltıraş Gyula Pauer ile birlikte 2005’de gerçekleştirdi.

Ayakkabıların arkasındaki 40 metre uzunluğundaki taş kaplama rıhtımın üç ayrı noktasında yine demirden üç ayrı dilde yazılmış (Macarca, İngilizce, İbranice) kitabe vardır: “Oklu Haç Partisi milisleri tarafından 1944-45’de kurşuna dizilenlerin anısına.”

Budapeşte Parlamento Binasının hemen önünde, o dönemde giyilen 60 çift ayakkabının kalıplarda dökülmüş paslı demirden kopyaları, sanki cehennem gibi yaşanmış bir dönemin ayak izleri…

 

Unutmamak… Belki de bir daha yaşanmamasının en büyük garantisi…