Kulağını kesen adam…

Köşe Yazısı
7 Mart 2012 Çarşamba

Bazen sanat eserleri hakkında istediğim kadar bilgi sahibi olmadığımı düşünüp üzülürüm. Özellikle de ressamlar hakkında. Etkileyici sanat eserlerinin ruh hali tam tabiriyle ‘normal’ olmayan kişilerden de çıktığını düşünürdüm her zaman; uç duygular, aşırı üzüntüler, aşırı sevinçler veya aşırı karamsarlığın daha unutulmaz sanat eserleri çıkardığına inanırım…

***

Van Gogh Alive Digital Sanat Sergi’ne gitmeden çevremden çok yorum aldım. Yorumların çoğu olumluydu, olmasaydı da konseptinden dolayı mutlaka görmek istemiştim. Teknolojiye meraklı bir bayan olarak, ünlü ressam Vincent Van Gogh’un yüzlerce eserinin dijital yorumlarının 40 projektör yardımıyla dev ekranlarda, kolonlarda, tavanlarda hatta yerde klasik müzikle ve duvar yazılarıyla senkronize bir biçimde sergilenmesi görmek istememe yetti. Antrepo 3’te yer alan dijital sanat sergisinde, etkileyici dijital sunum kadar hoşuma giden yönlerden birisi de ön salonda Van Gogh’un en ünlü eserlerinin altında verilen kısa hikâyeleri idi. Sanat çok göreceli bir kavram muhakkak. Bana iki hafta önce Van Gogh’un eserlerinden en çok hangisinden etkilendiğimi sorsalar, hiç düşünmeden görsel olarak en çok hoşuma giden Yıldızlı Gece veya Badem Çiçekleri cevabını verirdim. Bugün, iki hafta sonra, ünlü eserlerinin altında yazan kısa hikâyeleri okuduktan sonra sorarsanız eğer sol kulağının kesik olduğu bandajlı portresi cevabını veririm. Altında yatan hikâye ise daha tüyler ürpertici; arkadaşı ünlü ressam Paul Gauguin’e kızan Van Gogh, sinirinden kendi kulağının bir kısmını kesiyor. Ondan sonra eserlerin altındaki özetleri daha bir ilgiyle okumaya başladım. Her birinde Van Gogh’un ruh halinin ne kadar kötü olduğunu, kendinden yedi yaş büyük dul bir kadına âşık olup reddedilmenin verdiği acısını, benim çok beğendiğim çiçekli tabloları akıl hastanesinin bahçesinde görüp yaptığını, kendini cezalandırmak için paltosuz sokağa çıkacak kadar kendine acımasız ancak sadece ekmek peynir yiyecek kadar fakir olmasına rağmen bir hayvanın acı çekmesine kıyamayacak kadar merhametli olup,  son kuruşunu açlıktan ölen bir köpeğe yardım etmek için harcadığını öğrendim. Etkilendim. 

***

Bu çerçevesiz etkileyici sergide dikkatimi çeken bir başka unsur ise grup grup küçük çocukların öğretmenler ve gözetmenler eşliğinde sergiyi ziyaret etmesi oldu. İlk reaksiyonum onların sergiyi anlamak için çok küçük olduğunu düşünmek oldu. Bir de öğretmenlerin işinin ne kadar zor olduğu… Ancak birkaç dakika sonra benim neslime göre çok şanslı çocuklar olduğunu düşündüm. Van Gogh sergisi veya başka bir sergi o 30 çocuktan bir tanesini bile renkleriyle, klasik müziğiyle, dijital yorumuyla ve öğretmenlerinin verdiği bilgilerle etkilese, bizim neslimize göre bir adım öndedirler demektir…