Sansür!

Köşe Yazısı
18 Mayıs 2011 Çarşamba

15Mayıs günü Cihangir tarafında yaptığım keyifli bir kahvaltının ardından arkadaşlarımla arabada iken, kendimi Taksim Meydanı’nda İnternet sansürüne karşı yapılan mitingde buldum. İlk düşüncem beni bu kadar ilgilendiren bir konudaki mitinge katılma cesaretini göstermediğim için duyduğum utanma hissi oldu; apolitik yetişen bir nesle klostrofobisi olan bir kişilik ve bir de azınlık psikolojisi eklenince insan çekinebiliyor, fakat yanlış. Eğer sansür insanın ifadesinin ve edinmek istediği bilgilerin kontrol altına alınması ise, buna karşı tepkisini göstermeli. “Benim oyumdan ne olacak?” deyip oy vermeye üşenen bir insanın, mevcut iktidar hakkında sızlanma hakkı olmadığı gibi… Fikrini beyan etmeyen insan, beyan edenlerin fikirleriyle yaşamak zorunda kalır.

“Kendiniz için düşünün ve diğerlerinin de bu ayrıcalığa sahip olma zevkine izin verin” demiş Voltaire. İnternet paketlerinin filtrelenmesi, bu ayrıcalığımızın yavaş yavaş kaybolacağı korkusu uyandırıyor çoğumuzda. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu Başkanı Tayfun Acarer, Hürriyet Gazetesi’nde çıkan demecinde Standart Paket’te mevcut filtreden başka bir filtre olmayacağını belirtse de, 138 kelimelik yasak listeleri, dns değiştirmenin, filtre dışına çıkmanın suç sayılacağı bir uygulama, kısıtlamanın yavaş yavaş geleceğinin ilk işaretleri. Bugün İran’da İnternet üzerinde din, politika ve seks ile ilgili hiçbir web sitesi görüntülenemiyor. Küba’da sosyalist ideolojiye karşı politik siteler, Avustralya’da ise federal polisin istediği tüm web siteleri engelleniyor. Dünyada her filtrelenen site, düşünce özgürlüğünü de filtreleme yönünde bir adım oluyor.

***

Pazar günü İnternet mitinginin önünden geçerken, on yıldır ilk defa Türkiye’ye gelen ve bir fotoğraf sanatçısı ustalığında kareler yakalayan arkadaşım, mitingden de ilginç kareler yakaladı. En hoşuma giden fotoğraflardan biri ise; elinde “Çocukları filtre değil, aileler korur.” pankartını tutan bir adamınki oldu. İnternet’te çocuklar pornografik sitelerde rahatça dolaşsın demiyorum muhakkak, sözlerim yanlış anlaşılmasın fakat İnternet ve televizyon sansürlense de çocuklar ilkokula başladıkları anda her şeyi duyacaklar. İstanbul’un en köklü ilkokullarında birinde okuyup hayatımda duyduğum küfürlerin çoğunu on yaşına gelmeden sınıf arkadaşlarımdan öğrendiğim gibi. Çocuk ailenin koruyucu balonundan dışarı attığı ilk adımda, faydalı olmayan her çeşit bilgiye maruz kalacak; İnterneti olsa da, olmasa da… Yasak bilgiye erişmek ne kadar zorsa, o kadar ilgisini çekecek. Birazcık araştırmacı ruhlu olan zaten öğrenmenin yolunu bulacak.

***

Hele 138 kelimelik kısıtlama yürürlüğe geçerse vay halimize… Telekomünikasyon İletişim Bakanlığı’nın sakıncalı gördüğü kelimeler listesindeki kelimeleri -kısmen de olsa- içeren domain isimleri web siteleri için alınamayacak. Bu listede günlük hayatta kullandığımız birçok kelime var; baldız, homemade, gay, liseli, hikâye, şişman, nefes gibi… Yani şişman veya nefes kelimelerini kullanarak tıbbi bir web sitesi açmak isterseniz, örneğin dogrunefesalin.com adında bir domain almak isterseniz, bu yasak olacak.

Mesela ben bir gün eğlencesine sarisinyazar.comadlı bir domain almak istesem… Olmaz! Sarışın da yasak. Çok çok ayıp!