29,5. gün…

Köşe Yazısı
29 Aralık 2010 Çarşamba

Ayın evreleri vardır. Yeni ay ile döngü başlar. Bazı günlerde bir hilal gibi gözükür cılız, yarı ışıltılı… Bazen ise yarısı yenmiş bir pizza gibidir. İçinin dolması, etrafı aydınlatması için gün sayarız adeta. Dolunay güzeldir, romantiktir, dünyadan ayın tam ve ışıltılı olarak görülebildiği, güneşin aydan 180 derece mesafede olduğu zamandır. Ayın tam gözüktüğü üç gecenin ikinci gecesidir dolunay. Ay evresinin 29,5 günüdür.

Bir de dolunayın hoş olmayan bir yüzü vardır, insanlar ve hayvanları agresif yapan yanı. İngilizce’de kullanılan lunatic (deli) veya lunacy (cinnet, delilik) kelimeleri de anlamlarını tam da bu sebepten dolayı Romalı Ay Tanrıçası Luna’dan alır. Sinemasever veya televizyon seyreden biri iseniz, mutlaka bir Kurt Adam filmi tecrübeniz vardır. En çok versiyonu yapılan gerilim filmlerinden biri olsa gerek; ben sadece bir tane seyrettim ama İspanya’da geçeni var, İngiltere’ye seyahate gideni var, İtalya’da olanı var… “Efendi bir adam” diyebileceğimiz birçok adamın dolunay evresinde ‘kurt adam’a dönüşmesi tek bir ‘kurt adam’ filmi seyretmiş olsanız bile saçma ama ürkütücü olarak anılarda kalır.  Efendi adam kurt adama, kurt adam da bir nevi seri katile dönüşür…

Son on yılda insanlar ve ayın evreleri üzerine yapılan araştırmalar oldukça çelişkili; bazı araştırmalar cinayetlerin en çok dolunay zamanında işlendiğini ortaya çıkarsa da, hırsızlık, travma ve çeşitli şiddet vakalarının ayın evresiyle çok da bağlantılı olmadığı ortaya çıkıyor. Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar ise daha kesin; hastanelerin acil odalarından alınan kayıtlara göre kedi tırmalamaları ve köpek ısırmalarının en çok görüldüğü vakit dolunay. Aralık ayının son dolunayında, ay evresinin 29,5. günü ben de bir hayvanın sinirinden nasibimi aldım; halk arasında Sibirya kurdu olarak anılan haski cinsi bir köpek sağ elimi ısırıp beni hastanelik etti. Hayatı köpeklerle geçmiş ve köpekler tarafından çok sevilen biri olarak, bir köpeğin beni ısırabileceği aklımın köşesinden bile geçemediği için bir arkadaşımın evinde ilk defa gördüğüm köpeğe “Aa Lena” diye yaklaşınca, dokunmadan, okşamadan, hiçbir harekette bulunmadan ısırılıverdim.

Olayı önce on dört yaşına yakın olan dişi köpeğin, üç yaşında olacak genç ve yakışıklı köpek oğlumun kokusunu sevmemesine yordum. Isırması için hiçbir sebep yoktu çünkü. Daha sonra bir arkadaşımın aklına dolunay geldi. Olabilir miydi?

***

Gazeteyi elinize aldığınız bugün de 29,5. gün, yani Aralık ayının 29’u. Bu 29,5. gün benim için çok daha güzel çünkü gönüllü yazarlarımızın büyük emekleriyle çıkan yılın son Şalomist’i bugün okuyucusuyla kavuşuyor. 2011’e iki gün kala yayınlanan Şalomist’te Hindistan’dan Erzurum’a, tablet bilgisayarların savaşından yılın en çok ses getirecek filmlerine kadar birçok güncel konu sizler tarafından okunmayı bekliyor. 29,5. günde sizi keyifle okuyacağınız bir dergiyle baş başa bırakırken, sağlıklı, keyifli, şanslı bir 2011 diliyorum.

Bu arada ister batıl inanç deyin, ister bilimsel makaleleri okuyun ama siz yine de 29,5. gün biraz dikkatli olun…