Kötü iyiyi kovar!

Avram VENTURA Köşe Yazısı
19 Şubat 2020 Çarşamba

Bir arkadaşımla, benim de bildiğim bir dernek üstüne söyleşiyorduk. Söz arasında yaptıkları etkinliklerden çok, içeride yaşanan çekişmeleri anlatmaya çalıştı. Özellikle kimilerinin yönetime katılmak, başkan olmak için kıyasıya mücadele etmelerini… Hani maddesel bir çıkar olsa, harcadıkları bu çabayı anlarım, diyordu arkadaşım; oysaki kendilerinin yeterli olup olmadığını düşünmeden, amaçları bir sıfat, bir mevki kapmak!

Konuştuklarımız, sürekli her gün yaşadığımız konular. İçinde yer aldığımız ya da bildiğimiz birçok toplulukta, ister tutkularının, isterse egolarının dürtüsüyle hareket eden bu tür insanlar her zaman vardır ve olacaktır.

Üniversite yıllarımı anımsıyorum, ekonomi dersinde okuduklarımın çoğu kitabın satırları arasında kaldı. Öğrendiklerimin bir kısmını ya gerçek hayatta bulamadım, ya da birçoğu için kuramların değil deneyimlerin yol gösterici olduğunu gördüm. Bu derste geçen bir yasa var ki bunca yıldır hiç aklımdan çıkmadı: Gresham Yasası! Bu da kısaca şöyle ifade ediliyor: Kötü para iyi parayı kovar!

Sözünü ettiğim ekonominin bir konusu olmasına karşın, bu yasanın her alanda etkin olduğunu görüyoruz. Öyle ki kötü olan, iyiyi bir şekilde bulunduğu ortamdan geriye itiyor, kovuyor; sanatta, toplumda, derneklerde, siyasette… İnsan ilişkilerinin olduğu her yerde… Bir bakmışız, o işe hiç layık olmayan, yeteneksiz ya da bilgisiz bir kişi, aradan sıyrılarak diğerlerini yöneten bir konuma geçmiş. Televizyonları açıyoruz, adını duymadığımız ya da değeri tartışılabilir kimi isimler, programlarda baş tacı edilmiş, bilgisizlikleriyle toplumu olumsuz bir şekilde etkiliyor. Kuşkusuz bu sözlerimle tüm kurumların, toplumların öne çıkan insanlarını hiçbir şekilde karalamak istemem; ancak kimlerden söz ettiğimi hepimiz biliyoruz.

Kutsal Kitap’ta geçen Kral David’in söylediği şu sözler nerdeyse üç bin yıldır güncelliğini koruyor: “Yapıcıların reddettiği taş / Köşenin baş taşı oldu.”

Bu sözler yorum gerektirmeyecek kadar açık. Kuran’da yer alan, bunun daha kesin bir ifadesi olarak, her işin ehline verilmesi gerektiği hükmünü anımsatabilirim.

Yeri geldiğinde bu soru da aklımıza gelmiyor değil: Ehil olmayanları neden köşe başlarında görüyoruz? Kendimce şöyle açıklayabiliyorum: Nitelikli, yetenekli insanlar her şeyden önce kendi değerlerini bilirler ve alçakgönüllü olurlar. Bir görev verilmediği sürece önde görünmek, seçilmek, yönetmek gibi bir tutkuları yoktur. Bu yüzden bu insanlar kadar, toplumlar da kendi değerlerini yitirmekte, kötünün yönetimine istemeseler de katlanmak zorunda kalmaktadır.

Bilmem bu noktada ünlü Fransız düşünürü Jean-Paul Sartre’a hak vermek gerekir mi? Şöyle diyor: “İnsan bir kötülüğün üstesinden ancak bir başka kötülükle gelebilir.” Oysaki bu güne değin tüm paylaşımlarımda, kötülüğe karşı iyiliğin erdemlerini savunmuş ve her birimizin buna örnek olması gerektiğini söylemişim. Ben mi yanılıyorum, yoksa gerçekler mi beni yalanlıyor, bilemiyorum; ama yaşadıkça Gresham Yasasının her alanda geçerli olduğuna inanıyorum:

Kötü iyiyi kovuyor!

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün