İdeal dünya

Alber NASİ Köşe Yazısı
29 Mayıs 2019 Çarşamba

Çin ile ABD arasında ticaret anlaşmasının gerçekleşmemesi ve tarafların birbirlerinin ürünlerine gümrük vergisi koyması, adı konulmasa da bir ticari savaşın başladığının hatta farklı bir şekilde söylemek gerekirse bir soğuk savaşın başladığının göstergesi.

Çin ile ABD arasındaki gerilim veya savaş, ticari bazlı görünse de olayın siyasi olduğu aşikâr. Çin ticari başarısını bir anlamda siyasete de taşıyarak dünya liderliğine soyunmak istiyor. Oysa ticaretteki en önemli kuralı unutuyor. Müşteri daima haklıdır. Bu durumda da müşteri ABD.

Ticari savaş gündemden düşürülmeye çalışılsa da, dünyanın yeni gerçeği olarak karşımızda duruyor. Dünyanın henüz hazır olmadığı bu savaş şimdilik görmezden gelinse de, hâlihazırda ABD’nin ve Çin’in teknolojik şirketlerini vurmaya başladı bile. ABD Başkanı Donald Trump Çin’in teknoloji devi Huawei’ye açıkça savaş açarken, dünyanın en değerli şirketlerinden biri olan Apple’da da kayıplar devam ediyor. Her halükarda ticari savaşın bir kazananı olmayacak. İki devin kapışmasıyla dünya ticaret hacminin düşeceği ve dünya üzerindeki özellikle teknoloji şirketlerinin önemli ölçüde değer kaybedeceği bir savaş bu.

Şirket hisse senetlerinin değer kaybetmesi ise paranın buharlaşması gibidir. Oluşan değer kayıpları kimsenin kâr hanesine yazılmaz, sadece kredinin yani güvenin kaybolmasına sebep olur. Oysa borsaların yükselmesi bir anlamda parasal genişleme yaratır, buna bağlı olarak tüketicinin harcama iştahını arttırır. Tersi durumda ise parasal genişleme yapılsa dahi tüketicinin güvenini yitirmesiyle ekonomi daralır ve ekonomik kriz yaşanır. Taraflar arasında bir uzlaşma sağlanmazsa, dünyayı ekonomik ve siyasi olarak pek parlak günlerin beklemediği görülüyor.

Diğer yandan Trump İran ile de dikleşmeye devam ediyor. ABD bölgeye savaş gemileri gönderiyor. İran, saldırgan bir tavır takınılması durumunda Hürmüz Boğazını kapatmakla tehdit ediyor.

Normal koşullara Çin ile ABD arasında ticari bir savaşın tırmanması veya İran ile ABD’nin sıcak bir temasa girmesi beklenmez. Ancak, Trump farklı sonuçlar almak için farklı yöntemler denemekten kaçınmayacak biri. ABD’ye zarar verecek olsa dahi, ABD ile Çin arasında ticaret savaşı başlamıştı ve bu durum her geçen gün dünyayı daha fazla etkileyecektir.

ABD-İran savaşı ise sadece Trump’ın elinde olan, sırf onun karar verebileceği bir konu değil. Kaldı ki İran’ı konvansiyonel bir savaşla İran toprakları üzerinde ABD’nin yenmesi sanılandan çok daha güç. ABD füze ve bombardıman uçaklarıyla İran’a saldırmayı deneyebilir. Ancak bu, İran’ı yıpratsa bile sonu gelmeyecek başka bir savaşın başlaması anlamına gelir.

İran’dan İsrail’e geçersek, seçimden geçen onca zamandan sonra hükümet hâlâ kurulamadı. Netanyahu hükümet kurma şansını kaybediyor. Sağ kanatta yer almakla beraber Lieberman dini esaslı partilere fazlasıyla taviz verilen bir hükümette yer almak istemiyor. Lieberman eleştirilse bile yaptığı prensipli bir duruş sergilemek. Yanlış temeller üzerine kurulu bir hükümet, hükümetsiz kalmaktan veya yeni genel seçimlerden daha zarar verir. Netanyahu’nun sırf iktidar olmak adına gereksiz ve haddinden fazla taviz vermesi de şimdiye kadarki başarılarına gölge düşürecek nitelikte. Elbette ideali merkez sağın ve merkez solun birleşerek özellikle Filistinlilerle kalcı barışı ön planda tutan bir hükümet kurması. Ancak günümüzde birçok konuda ideallerden gittikçe uzaklaşıyoruz.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün