Zor zamanlarda liderlik

Mois GABAY Köşe Yazısı
15 Mayıs 2019 Çarşamba

“İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır. En mükemmel adalet ise vicdandır.” Victor Hugo

Yahudi toplumunun fiziksel kurtuluşunu simgeleyen Pesah ile On Emir ve Kutsal Kitap Tora’yı alarak manevi kurtuluşlarına kavuştukları Şavuot Bayramı arasındaki 49 gün her Yahudi’nin kendini manevi anlamda saflaştırdığı bir dönemi temsil eder. Kişi bu süre içinde atalarının özellikleri olan merhamet, adalet, ahenk, azim, tevazu, bağ kurma ve yüceliğe bir de irade, bilgelik ve anlayışı da ekleyebilirse hayat ağacının kutsallığına kendini yaklaştırabilir. Tıpkı Yahudi toplumunun bu dönemde yaptığı gibi, Ramazan ayı da Müslümanlar için oruç tutarak nefs-i terbiye, ruhu tedavi ve düşünce dünyasını arındırma sürecidir. Kutsal metinler bizlere, tarih bizi değerli ve belirleyici bir ana davet ettiğinde haksızlıklara ses vermek ve toplumuna ışık olmak amacı ile her birimizin içinde yaşadığımız rahat kozalarımızı terk edip, “Hineni-Buradayım” dememizi tembihler. Bu gerek özelde kendi toplumumuzda gördüğümüz tehlikelerde genelde de ülkemiz adına gereğini yapmamız gerektiğinde geçerlidir. Tarihsel geçmişimizin öğretileri ile yeri geldiğinde hepimiz ortaya çıkabilir ve etrafımıza liderlik edebiliriz.

Bugün hem ülkemizin geçirmiş olduğu zor dönemler hem de toplumumuzun yüzleşmekte olduğu gerçekler her birimizin görev alıp tabandan gelen bir liderliği yaratmasını gerektirmektedir. Öncelikle çocuklarımıza kimliklerinden gurur duyacakları, neyi neden muhafaza etmelerini gerektiklerinin bilincinde bir donanım sağlamalıyız. Kendi gönül bağından utanmadan, yeri geldiğinde bilgisi ile savunabilecek, mirasımıza, geleneğimize, inancımıza ve kültürümüze sahip çıkabilecek bir gençliği hep beraber yaratmalıyız. Onları etraftaki propaganda ve bilgi kirliliğinden korumalı, daha aile içinden başlayarak doğruları çekinmeden öğretmeliyiz. Farklılıklarımızı zenginliğimiz olarak görerek, dışarda kalanlarımıza kim olduklarını hatırlatıp onların da zincire katılmalarını sağlamalıyız. Ancak bu şekilde her birimiz bir diğerimizin açığını kapatabilir ve birlik olabiliriz.

Bolca cesaret ve sabır gerektiren bu zamanlarda küçücük bir çocuğun “Her şey çok güzel olacak” sözlerini hatırlamalı, kararlı bir şekilde toplumumuza ve özellikle de gençlerimize umut aşılayabilmeliyiz. Bu topraklarda daha uzun yıllar var olmak adına Edirne’de Büyük Sinagogumuzda, İstanbul’da 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzemizde her hafta mucizeler yaratan gönüllülerimize destek olabilmeli, komşularımızı getirip ön yargılara karşı beraber ses verebilmeliyiz. Bizleri antisemit yayınların sunduğu hali ile ‘homojen’ bir yapıda görmelerine karşı ancak böyle mücadele edebiliriz. Yaşayan Kütüphane projesine destek olabilir, toplumda yerleşmiş genel fikirlerin doğrularını önce kendimiz öğrenip sonra da etrafımıza anlatabiliriz. Eksik gördüğümüz herhangi bir konuda görev alabilir, yöneticilerden destek isteyebiliriz. Mevcut durumun gençlerimize dayattığı kolay elde etme, hayatta kalabilme için ötekini önemsememe, bencil davranmaya karşın onlara atalarımızdan gelen vicdan ve adalet gibi ahlaki değerleri öğretebilir, önce biz bu değerlere bağlı kalarak günlük hayatlarına taşımalarını isteyebiliriz. Yeri geldiğinde birbirimizi eleştirmek için kullandığımız enerjiyi kendi toplumumuzdan esirgememeliyiz. Önem verdiğimiz her şey gibi Yahudilik için de çocuklarımızın aidiyetinden gurur duyacak Türk Yahudileri olabilmeleri ve torunlarımızın da Yahudi kalabilmeleri adına emek vermeliyiz.

Geçmişin kurallarını birebir uygulayarak geleceği inşa edemeyeceğimizin farkına vararak, çocuklarımıza aidiyetlerinin tüm yönlerini daha iyi bir dünya yaratabilmeleri için geç kalmadan aşılayalım. Haksızlıklara karşı kenetlenip, hep beraber mücadele edeceğimiz bir gelecek dileğiyle...

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün