Yedi uyurlar, cesaret ve ne idüğü belirsizlik fobisi

Bahar FEYZAN Köşe Yazısı
8 Mayıs 2019 Çarşamba

Hikâye çok eski. Üç yüz yıllık ölümsüzlük uykusu. Dünyanın değişik kültürlerinde izlerine rastlanan ve halkını bırakıp mağaraya kapanan yedi kişiyi anlatır. Birçok dinde ve toplumda farklı anlatılsa da uzunca bir süre uykuya dalmış olmalarıyla bilinirler. Konuyu dini açıdan tartışmak niyetinde değilim. Sadece her meselenin içeriğine olan ilgim sebebiyle, yedi uyurların çeşitli devirlerde olabilme ihtimaliyle ilgiliyim. Sonuçta, yüzyıllar boyunca uyuyarak kendini kurtarmış lakin yıllarca hükümdarın zulmüne nasıl dayanabildiği belirsiz olan bir halk da konuya dahil. Sadece biz o detayları bilmiyoruz.

Zaten mesele onların tutumlarını doğru ya da yanlış olarak algılamak değil. Mesele başka bir “yedi”nin, 6 Mayıs 2019 akşamı çıkıp, tarihi bir karara imza atmaları ve hiç unutulamayacak olmaları. Ayrıca demokrasinin yedi uyurları olarak tarihe geçmeleridir!

Çünkü kararı alan YSK üyelerinden hiçbiri böyle bir vebali almak yerine, istifa ederiz demeyi tercih etmedikleri için saygımızdan zerre hak ettiklerine dair inancım yok.

Bizim cesarete ihtiyacımız var. Bizim el ele vermiş insanlardan oluşan bir cesaret anıtına ihtiyacımız var. Bizim kesinlikle cesur duruşlara ihtiyacımız var.

Biliyorsunuz cesaretin anıtları halkına ilham vermek için yapılır. Hep öyle oldu. Ve cesaret, geleneksek olarak soylulukla, ağırlıklı olarak da erkeklikle ilgili bir erdem sayılır. “Azıcık delikanlı ol” ve benzerleri gibi argo olan başka söylemleri de var, malum. Fakat artık bu çağda at üstünde ve şehre tepeden bakan mermer erkek heykellerinden ziyade el ele vermiş kadın, erkek, çocuk, hatta sokak hayvanlarını temsilen bir cesaret anıtı dikilmeli İstanbul’a. Belki çiçek desenli ya da başka bir şey fakat ne olursa olsun yıkıcı değil birleştirici cesareti anlatan… Öyle ki devirler değişirse diye hikâyesini yerinde durarak dahi herkese hatırlatan…

Cesaret; ihtiyat, adalet, ölçülülük ve metanet gibi dört temel erdem etrafında gelişir. Metanetin bir sarsılmazlık içerdiği, kararlı duruş sergilediği, her durumda umutlu olabilme gücü sağlayan azamet hissi olduğunu bilerek. Yine kavramların içeriğini daha iyi anlayarak cesur olalım. Cesaret saldırmak değil göze alabilmekle ilgilidir. Dışlanmak, baskı altında sesini çıkarmak, doğru bildiğini savunmak. Yani cesaret sadece at üstünde erkekler için değil, hepimizin erişebileceği bir şeydir.

Ancak en önemlisi, elbette bizim o heykeli dikebilecek aşamaya gelmemiz. Yoksa bugünden, böyle bir şey söz konusu bile değil. Lakin 23 Haziran 2019 İstanbul seçimlerine kadar gösterilecek cesur duruşun böyle bir eseri olabilir.

Benim henüz hayalini kurduğum “o cesaret anıtını” yerine koyduracak kadar cesur olacak bizler, sadece bir seçim değil, demokrasi duruşu sergilediğimizin bilincinde olalım. Biz bir partiyi seçmenin çok ötesinde; canı istedikçe seçim yapan, yaptığı seçim sonuçlarını beğenmeyen, seçimlerimize saygı duymayan, irademizi yok sayanlara karşı ve onların rahatlarını bozmamak uğruna hepimizin geleceğini karartmayı göze alan gidişlerine dur diyeceğiz. Bugüne kadar kime oy vermiş olursan ol, sen de bu ülkenin, sadece bir kişinin sözüyle eğilip bükülebilen bir yer olmasını istemiyorsun. Bunu hepimiz biliyoruz. Ama korkunu cesarete dönüştüremezsen belki şimdilik hala işini korumaya devam edersin, buna rağmen bil ki çocukların, onlara bırakamadığın gelecek için seni çok da iyi anmayacaklar. Çünkü haklarını savunamadıkları bir yerde, birilerinin adamı olmak zorunda kalacaklar. Haliyle yutkundukları yer, onlara büyüklerinden kalan acı bir miras olacak. Bedelini ağır şartlarda ödeyecekler... Ben hangi yaşam tarzından gelirse gelsin hiç kimsenin böyle bir geleceği kendine layık görmediğine eminim. Ve gelecek nesillere de…

Ekrem İmamoğlu 31 Mart akşamından beri mücadele veriyor. Sağlam duruyor ve sinirlerine hakim oluyor. Böyle bir durumun psikolojisini yönetmek hiç kolay değil ve olağanüstü bir şekilde sokaktan besleniyor. Çocuklar kendisine slogan veriyor. “Ekrem Abi her şey çok güzel olacak” ufacık bir çocuğun ona seçim sonrası cesaretle bağırdığı bir cümleydi. İmamoğlu da “Çocuğa bak her şey güzel olacak diyor ya, bu inanç yeter bize” diyerek slogana sahip çıkıyor. Aslında insanların cesaretinden aldığını tekrar onlara veriyor.

Şöyle düşünün, çağı harekete geçiren ilkeler değil, kesinlikle kişiliklerdir. Ve biz bu kişiler olabilme şansına sahibiz.

Aksi halde cesaretin kaçtığı yere, ne idüğü belirsiz her şey yerleşir.

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün