Nükleer tehlike

Alber NASİ Köşe Yazısı
6 Mart 2019 Çarşamba

ABD’de Donald Trump yönetiminin orta menzilli nükleer silah anlaşmasından çekilmesinin ardında Rusya Lideri Putin de bu anlaşmayla gelen yükümlülüklerini askıya aldığını bildirdi.

Söz konusu anlaşma, iki ülkenin orta menzilli karadan karaya nükleer silahlarının yok edilmesini öngörüyordu. Zaman içerisinde taraflar konu nükleer füzeleri kaldırdılar.

Anlaşma 1988 yılında ABD yönetimi ile zamanın Sovyetler Birliği arasında imzalanmıştı. 1988 yılında ABD’de başkan efsanevi Ronald Reagan, Sovyetler Birliğinde ise Gorbaçov görevdeydi... Aktör kökenli Cumhuriyetçi Başkan o zamanlarda komünist olan Sovyetler Birliği için her fırsatta hakaret dolu sözler sarf ederdi. En popüler ifadesi “şeytan imparatorluğu”ydu. Komünist Sovyetler Birliğinin şeytan imparatorluğu olduğunu sık sık diler getirirdi. 

Yine de Cumhuriyetçi Başkan Reagan şeytan olarak gördüğü Sovyetler Birliği ile böylesine kapsamlı bir anlaşma imzalamaktan geri durmazken 30 sene sonra yine Cumhuriyetçi olan bir başka ABD Başkanı konu anlaşmayı rafa kaldırdı.

Gün itibariyle SSCB’nin yerini almış olan Rusya Federasyonu’nun komünizmle yönetildiğini söylemek imkânsız. Ancak bugün gün yüzünde olmayan bir sebepten dolayı iki ülkenin böylesine önemli bir anlaşmadan çekilmesi pek de önemsenmişe benzemiyor. Oysa dünya nükleer bir felakete son otuz yıl öncekinden daha yakın.

Nükleer bir felaket yaratma konusunda başka bir çekişme ise Pakistan ile Hindistan arasında yaşanıyor. İki komşu ve düşman ülke de nükleer silaha sahip. Bağımsızlıklarını kazandıkları 1947 yılından bu yana Keşmir bölgesi sebebiyle dört kez savaşan iki ülke aslında aynı etnik kökene sahip. Ancak İngilizler bölgeden çekilirken aynı Ortadoğu’da ve Kıbrıs’ta olduğu gibi barış tesis ederek bölgeden ayrılmamış. Bu durum her yerde olduğu gibi sorunların düşmanlığa dönüşmesine sebep olmuş.

Kaldı ki Pakistan’ın isteyerek veya istemeyerek El Kaide başta olmak üzere bazı aşırı gruplara ev sahipliği yaptığı zaten biliniyor. Son sürtüşme ise karşılıklı olarak yapılan nükleer denemelerin ardından Pakistan’da konuşlanmış terörist grupların Hindistan’da bulunan Keşmir bölgesine saldırı düzenlemesinin ardından yaşandı. Terörist grupları temizleme bahanesiyle Pakistan hava sahasına giren Hint uçaklarına Pakistan ateş açtı.

Hindistan’ın haklı olması muhtemel ancak bu sürtüşmenin Hindistan seçimlerine bir ay kala yaşanıyor olması, olayların Hindistan seçimlerinde iç politika malzemesi olarak kullanılacağı izlenimini yaratıyor. Hindistan Başbakanı Modi bu oyundan galibiyetle çıkabileceği gibi bölgeyi nükleer bir felakete de sürüklüyor olabilir.

Seçimler demokrasilerin vazgeçilmezi olduğu gibi gerek iktidar gerekse de muhalefetin değişik oyunlarla sandığı etkileme çabalarıdır aynı zamanda. Hindistan Başbakanı Modi son derece tehlikeli bir oyun oynarken İsrail’de seçimler öncesinde mevcut başbakan ve önümüzdeki ay yapılacak seçimlerin favorisi Binyamin Netanyahu aleyhinde İsrail Başsavcısının rüşvet ve yolsuzluk suçlamasıyla dava açması oldukça manidar.

Netanyahu’nun suçlu olup olmadığına elbette İsrail mahkemeleri karar verir. Siyaseti ve üslubu oldukça sert olan Netanyahu’nun İsrail’i yönetmekteki becerisi inkâr edilemez. Her ne kadar barış sürecine zerre kadar katkı sağlamamış olsa da İsrail’i ekonomik olarak kalkındırdığı bir gerçek.

Seçime bu kadar kısa süre kala İsrail Başsavcılığının ortaya attığı iddialar ispatlanamazsa Netanyahu’yu karalama kampanyasının bir parçası olduğu sonucu ortaya çıkar ki bu da adalete olan güveni sarsar. Söz konusu dava seçimlerden sonra gündeme gelseydi her halükarda Netanyahu cezalandırılırdı. Kaldı ki Netanyahu’nun suçlu bulunması halinde partisi kendisini dışlayacağı gibi hükümet olması durumunda kurmuş olduğu koalisyon da dağılırdı. Başsavcılığın bu hamlesinin Netanyahu’yu yıpratmaya yönelik olduğu aşikâr.

Velhasıl kelam demokrasi artık toplumların ve bireylerin ihtiyaçlarından ziyade türlü yönlendirmelerle bazı menfaat gruplarının lehine çalışmakta. Barışı tesis edeceği yerde Hindistan-Pakistan sürtüşmesinde olduğu gibi nükleer bir felakete sürüklemenin eşiğine de getirebilir. Nükleer silahlar bir kez havada uçuşmaya görsün kimin kime fırlatacağı da belli olmaz…    

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün