Soğomon Kevork Soğomonyan’ı tanıyor musunuz?

Sami AJİ Köşe Yazısı
23 Ocak 2019 Çarşamba

Hemen söyleyeyim. Bendeniz tanımıyordum. Yine bir tesadüf eseri, (bugünlerde de tesadüfler çoğalıyor zahir…) öğrendim.

12 Ocak’ta, sevgili eşimle birlikte, Harbiye’deki St. Esprit Katedraline, İstanbul Avrupa Korosu’nun konserini izlemeye gittik. Programı gözden geçirirken Gomidas Vartabet’in  ‘Badarak’1 adlı eserinin icra edileceğini gördüm.

Samimiyetle itiraf edeyim Gomidas adını 15 veya 16 yıl kadar önce duymuştum. Paris’te bir heykeli dikilmiş ve bu heykelin açılış töreni dolayısıyla, Fransa ile Türkiye arasında bir gerginlik oluşmuştu. Hayal meyal da bir bestekâr olduğunu hatırlıyordum. Hepsi o kadar.

Yine merakla sıranın o parçaya gelmesini bekledim ve sonra da pür dikkat kesildim.

Ermenicem sıfır olduğu için, ne söylendiğini anlamıyordum ancak melodisi, ritmi, armonisi muhteşemdi. Bir an, Borodin’in veya Verdi’nin operalarından bazı korolar dinlediğim hissine kapıldım. Çok etkilenmiştim.

Tahmin edebileceğiniz üzere eve döner dönmez hemen internete sarıldım.

Edindiğim bilgileri paylaşacağım; ilginizi çekeceğini umarım.

Gomidas’ın asıl adı ‘Soğomon Soğomonyan’dır. 1869 yılında Kütahya’da doğdu. Çok küçük yaşta anne ve babasını kaybeden, Soğomon 12 yaşında, Ermenilerin dinî merkezi sayılan Ecmiadzin’e götürüldü. O yaşına kadar sadece Türkçe konuşabiliyordu. Ermenicedeki eksikliğini kısa zamanda gideren çocuk, müzik eğitimini sürdürür ve birkaç sene içinde öğretmenlik yapmaya başlar.

Hayatını bir rahip olarak sürdürme kararını alınca da ismini 1893 yılında ‘Gomidas’ olarak değiştirir. İki yıl sonra da kendisine papaz anlamına gelen ‘Vartabet’ unvanı verilir. Bundan böyle ‘Gomidas Vartabet’ olarak anılacaktır.

1896 -1899 yılları arasında Berlin’e giderek eğitimini geliştirmesine izin verilir. Orada teorik bilgiler (felsefe, genel tarih, estetik dâhil olmak üzere), piyano kompozisyon ve orkestrasyon üzerinde kendini geliştirir. Böylece çok sesli batı müziğinde uzmanlaşır.

99 yılı sonunda Ecmiadzin’e döner ve müzik araştırmalarına devam eder. Anadolu’yu adeta köy köy dolaşarak 4000 kadar Türkçe, Ermenice, Farsça, Kürtçe ve Arapça halk şarkı ve türkülerini derleyip notalara geçirir. Ezanları da dinleyerek bir derleme yapmıştır. (Lütfen Gomidas ezanını Google’a girip dinleyiniz). Bununla yetinmez, şarkı türküler üzerinde makaleler yazarak, tüm Avrupa’da tanınmalarını sağlar.

1910 yılında İstanbul’a yerleşir. Üç yüz, evet, üç yüz kişilik bir koro kurar. Yepyeni besteler yapar, çevresini geliştirir. Bu koro artık Saray erkânı dâhil olmak üzere, tüm sanat çevrelerinde ünlenmiştir. Halide Edip (Adıvar), Hamdullah Suphi ( Tanrıöver) ve Mehmet Emin (Yurdakul) yakın arkadaşları arasındadır.

Nisan 1915 başlarında Türk Ocağında, Talat Paşa’nın da katıldığı bir konser verecektir. İttihat ve Terakki’nin ileri gelenleri de oradadır. Hamdullah Suphi, sanatçıyı ve Osmanlı İmparatorluğu’nun her tarafında yerleşmiş Ermenileri öven bir takdim konuşması yapar. Bu girizgâhtan sonra, Gomidas piyanosunun başına geçer. Konser bittiğinde tüm salon ayaktadır. Müthiş bir tezahürat kopar ve şu slogan yankılanır “Tanrı, Şeytan’ın gözlerinden korusun Gomidas’ı”2.

Bu olaydan birkaç gün sonra, 24 Nisan 1915’te, Gomidas 250 Ermeni aydını ile beraber tutuklanır ve Çankırı’ya sevk edilir.

Bu haberi alan arkadaşları derhal Hükümet nezdinde girişimlerine başlarlar, Halide Edip ve Mehmet Emin, ilgili makamlarla temas ederler. Diğer taraftan haber, zamanın ABD büyükelçisi Morgenthau’ya da iletilir. O da Talat Paşa’dan yalnız Gomidas için değil birkaç kişinin serbest bırakılmasını mizahi bir şekilde rica eder3.  Bu temaslar sonucu sanatkâr serbest kalır önce Ankara’ya ve sonra İstanbul’a getirtilir.

Ancak, çok hassas ve duygusal bir kişiliğe sahip Gomidas’ın yaşadığı travma onun tamamen akli dengesini kaybetmesine yol açmıştır.

Önce İstanbul’da ‘La Paix’ hastanesinde yatar daha sonra da Paris’te bir huzur ve bakım evine yerleştirilir ve orada 22 Ekim 1935 yılında vefat eder.

Cenazesi Erivan’a getirilir ve Erivan Pantheonuna gömülür.

“Şimdi eğri oturup doğru konuşalım”. Türkiye’de doğmuş, büyümüş,  ünü bütün dünyaya yayılmış bu toprakların ürünü olan Soğomon Soğomonyan veya Gomidas’ı tanımak ve hatırlamak için hiç değilse Kütahya’da bir heykeli dikilemez mi? Niçin heykeli yalnız Erivan’da veya Paris’te veya Detroit’e bulunsun4.

Gomidas Enstitüleri ve müzeleri, Erivan’da var. Berlin’de var; Michigan’da var ve daha birçok ülkede var. Bizde olması gerekmez mi?

Kütahya’da doğduğu ev hala ayakta; orası müze yapılamaz mı?

Özetin özeti,  etnik kökeni ne olursa olsun, bu topraklarda yetişmiş büyümüş aydınlarımızı önce kendimiz tanımalı ve sonra da dünya ile paylaşmalıyız. Ülkemizin gerçek zenginliğinin, en az tabiat kadar nitelikli insanlarımız olduğunu da daima hatırlamamız gerekir kanaatindeyim.

Son zamanlarda bu yönde atılan önemli adımları da takdirle karşıladığımı da ifade ederek yazımı sonlandırıyorum.

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün