Geleceğe bakış…

Sami AJİ Köşe Yazısı
14 Kasım 2018 Çarşamba

Bugüne kadar yazılarımda, hep geçmişe bakarak günümüzdeki bazı olayları yorumlamaya çalıştım. Şimdi ise, zamanımızın gelişmelerini ve bilhassa bu gelişmelerin hızlarına bakarak geleceği tahmin etmeye çalışacağım. Kahve falı açmayacağım, mümkün olduğu kadar ayaklarımı yere basarak, gerçekçi ve geçerli senaryolar kurmaya gayret edeceğim. Başlayalım…

2050 yılında dünya nüfusu 10 milyarı geçecek. Yani, yanlış hesaplamamışsam,  yıllık nüfus artış hızı yüzde 1,3 – 1,4 olarak görülmektedir ki, aşırı bir rakam değil.

Bu nüfusun beslenmesi de bir problem olarak görülmüyor. Yeni çeşit tohumlar, tarım teknolojilerinin muazzam bir hızla gelişmesi, her türlü hava tersliklerine karşı anında müdahale imkânlarının artması, nihayet topraksız tarımın müthiş bir ivme kazanmaya başlaması, beslenmeyi bir sorun olmaktan çıkarmakta.

Daha önemlisi,  bugünlerde ortaya atılan bir düşüncenin tatbik edilmeye başlandığını da 2050 yılından belki daha da evvel görebileceğiz. Ana fikir şu: Sağlıklı beslenmek doğumundan itibaren her insanın hakkı. Herkes düzenli ve gerekli gıdaya hiçbir sıkıntıya düşmeden ulaşmalı. Diğer bir deyimle gerçek eşitlik önce eşit beslenmeyle başlar.

Temel tarım ürünlerinin, tüm dünyada nerede, nasıl hangi randımanlarla üretildiği biliniyor. En geniş anlamıyla her coğrafi bölge, en iyi yetiştirdiği maddede ihtisaslaşacak. Yapay zekâ ile mücehhez robotların desteğiyle, zirai faaliyetlerde insan emeğine hiç ihtiyaç duyulmadan yüksek verimler elde edilecek. Hatta su kullanımı ve güneş enerjisini istediğimiz gibi yönlendirebileceğimizden aynı tarladan yılda üç ürün de elde edilebilecek.

Üretilen mallar süratle işleme merkezlerine aktarılacak ve gerekli işlemlerden geçtikten sonra tüketim merkezlerine sevk edilecek. Oradan da marketlere yine robotlar vasıtasıyla yerleştirilecek. Özetle, gıda öylesine ucuzlayacak ki, bizler hiç ücret ödemeden dilediğimizi alabileceğiz. Dünya çapında yaratılacak ‘Gıda Fonu’, masrafları kolaylıkla karşılayabilecek.

Ancak, “Nasılsa bedava bol bol al” diyemeyeceksiniz. Raflarda sizleri yüzünüzden tanıyan optik tarayıcılar olacak. Yaşınıza, ihtiyacınıza, faaliyetlerinize göre size hem tavsiyelerde bulunacak ama aynı anda alacağınız miktarı da sınırlayacak. (Bugün dahi ABD de hiçbir personelin çalışamadığı sadece kredi kartınızı raflara gösterip alışverişlerinizi yaptığınız merkezler açılmakta.)

Başka seçeneğiniz de var. Bulunduğunuz yerden sizi ve ailenizi tanımlayan bir kodla marketlere siparişinizi geçeceksiniz. Teslim edilmesini istediğiniz yer ve saati belirleyeceksiniz. Paketleriniz drone ile adresinize teslim edilecek. (Şimdilik, sınırlı sayıda olmakla birlikte drone ile pizza siparişleri teslim edilmekte. Yani motosiklet canavarlarından kurtulmamız yakındır.)

İkinci hedef sağlık. Herkesin, sağlık hizmetlerinden serbestçe ve hiçbir maddi sıkıntıya düşmeden istifade etmesi insan hakları çerçevesine girer. Bunun da çözümü 30 yıllık planda öngörülüyor.

Bir kere soluduğumuz hava katlanarak temizlenecek. Fosil yakıtlarının kullanımı tamamen lüzumsuz hale gelecek. Güneş panellerinden elektrik üretmek o kadar ucuzlayacak ki, barajlardan hatta nükleer santrallerden elde edilen enerjilere ihtiyaç kalmayacak. Temiz hava ile hijyenik bir ortam yaratılacak.

Sağlık sektöründe bugün gördüğümüz gelişmelere bakarak, 30 yıl sonra nerelere varabileceğimizi kolaylıkla tahmin edebiliriz. Önce suni kan üretimi yaygınlaşacak. Bir anlamda, belli sürelerle, tıpkı arabamızın yağını değiştirir gibi kanımızı tazeleyebileceğiz.

Aksilik bu ya, herhangi bir uzvunuzda bir arıza belirdi. Hiç telaşlanmayın. 3D teknolojisiyle o uzvunuzun aynısını yapıp değiştirebilecekler. İç organlarınıza gelince, daha evvel Şalom’da yazdığım bir makalede belirttiğim gibi1, ileri genetik teknolojisi ile üretilen Gal-ko domuzlarından organları alıp vücutlarımıza nakledebileceğiz. Şimdilik bazı organların reddedildiği görülse de yakında bu problemin de üstesinden de gelinecek.

İyi beslenen, temiz hava soluyan ve her zaman dinç bir vücuda sahip fertlerin barınma sorununa da kolaylıkla çare bulacağını öngörmek herhalde falcılık değildir. Daha bugün 1000 metre yüksekliğinde kule yapıyoruz. Buna paralel olarak, ucuz, konforlu ve hatta kolaylıkla taşınabilir evler üzerinde çeşitli çalışmalar yapılmaktadır.

Ulaşım ve iletişim sektörlerindeki ilerlemeleri sıralamak ise bu sütunların hacmini fersah fersah aşar.

Özetle yaşamımız kolaylaşacak, ömrümüz uzayacak ve bol vaktimiz olacak.

Ne mi yapacağız? Yapay zekânın yardımıyla evreni dolaşmaya başlayacağız. (Şimdiden, uzay asansörü projesi Japonya’da gündemde; Mars’a yolculuk ve yerleşim de neredeyse başlıyor. Nihayet Ay’a makul fiyatlara turistik seyahat planlanıyor.)

Başka orijinal fikirleriniz olabilir. Hepsinin gerçekleşmesi veya sizin gerçekleştirmeniz mümkündür. Bunu asla unutmayın.

Hayal mı diyorsunuz? 30 yıl sonra oturur hep beraber tekrar konuşuruz.

 

1 Üç Küçük Domuzcuk (Şalom,  21.10.2015)

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün