Olivier Laxe'ın 'SIRAT'ı Jüri Ödülü'nü kazandı

Bu dramatik yol filmi, Fas´ta kayıp kızının izini süren İspanyol bir babanın Kuzey Afrika çöllerinde geçen içsel ve fiziksel yolculuğunu konu alıyor. Bir grup dışlanmış ile yolu kesişen babanın yaşadıklarını distopik bir atmosferde izliyoruz. Olivier Laxe bu en politik filminde, tansiyonu fevkalade yüksek, cüretkar, inandırıcı, gerçekçi, özgün bir kıyamet filmine imza atıyor.

Viktor APALAÇİ Sanat
2 Temmuz 2025 Çarşamba

Apokaliptik çöl yolculuğu

Cannes’da Jüri Ödülü kazanan, Fransız asıllı İspanyol yönetmen Olivier Laxe’ın ‘Sırat’ı 78. Festival’in en özgün ve sürpriz keşfiydi. Bir dramatik yol filmi olan ‘Sırat’, kayıp kızının izinin süren bir baba-oğulun Kuzey Afrika çöllerinde geçen içsel ve fiziksel yolculuğunu konu alır. Cesur, görkemli bir görsel ve işitsel şölen olan bu film başarılı bir auteur sineması örneği. Olivier Laxe ‘Sırat’ ile insan ve doğa arasındaki bağları, içsel arayışı ve geleneklerin anılarını araştıran, zorlu bir sinemanın gelişimini sürdürüyor. Film, İslam geleneğindeki, ruhun kendi hakikatiyle ölçüştüğü cennet ve cehennemi ayıran sırat köprüsünden esinleniyor. Endişeli bir babanın, bir grup dışlanmışla yolları kesiştikten sonra yaşadıklarını apokaliptik bir atmosfer içinde izliyoruz.

Çölde doğanın acımasızlığı

İspanya ve Fas’ta çekilen, yönetmenin önceki filmlerine göre daha politik ve radikal olan ‘Sırat’, yalnız bir karakterin, gerçek olduğu kadar sembolik de olan bir çölü aşma yolculuğunu anlatıyor. Doğa ile insan arasındaki ilişkiyi ve manevi yolculukları derinlemesine işleyen bu en politik filminde Olivier Laxe, çok özgün, tansiyonu fevkalade yüksek, cüretkâr, inandırıcı bir distopik filme imza atıyor. Adını Sırat Köprüsünden alan, karakterlerin geçtikleri zorlu sınavı etkileyici bir mizansen eşliğinde anlatan İspanyol yönetmen, derin, gerçekçi bir kıyamet filmiyle övgüyü hak ediyor. Kulakları titreten ses düzeniyle, ani trajik sürpriz gelişmeleriyle, minimalizm ve mistisizmi birleştiren film, izleyicisine özgün bir sinema yolculuğu sunuyor.

Zaman zaman sert, zaman zaman büyüleyici atmosferiyle ‘Sırat’ izleyiciyi metafiziksel bir yolculuğa davet ediyor. Fas’ın Atlas Dağları ve güneyindeki çölde yasadışı ‘rave’ partilerinde kayıp kızının peşindeki babanın arayışı, mistik ve sembolik bir ‘sırat’ (İslam geleneğindeki cehennemden cennete uzanan ince köprü) yolculuğuna dönüşüyor. Kızının kayboluşunun gizemini çözmek için yola çıkan babanın öyküsüyle film, gençlik, aile bağları, rave (çılgın müzikli parti) kültürü ve içsel dönüşüm temalarını işliyor. 16 mm. film formatı ve çöl manzaraları hikâyenin atmosferine katkı veriyor. Senaryodaki minimal diyaloglarıyla, derin ışık kullanımıyla, güçlü bas sesleriyle fiziksel titreşim yaratan elektronik müziğiyle film izleyeni hipnoz eden bir ruhani deneyim sunuyor. Filmde yolcuların çöldeki mücadelesi, doğanın acımasızlığı, insanın varoluşsal çabalarıyla iç içe sunuluyor.

Agustin ve Pedro Almodovar’ın yapımcıları olduğu filmin senaryosunda, Olivier Laxe ile (kendi de yönetmen olan) Santiago Fillol’un imzaları var. Başkarakter Luis (Sergi Lopez) beş ay önce kızı Marina’nın Fas’ın güneyindeki bir parti sırasında kaybolmasının ardından, 12 yaşındaki oğlu Esteban ile birlikte onu aramaya koyulur. Çölün kalbinde gürültülü bir müzik festivaliyle açılan filmde, bir kamyon dolusu askerin, ülkenin savaşta olduğu gerekçesiyle gençlerden dağılmalarını istemesini izliyoruz. Luis ve Esteban külüstür minibüsleriyle, başka bir partiye katılmak için yola koyulan iki kamyonun peşine düşerler. Mayınla kaplı ana yol tehlikeli olduğu için patikalı dağ yolunu tercih ederler. Ancak her an uçuruma yuvarlanma tehlikesini göze alırlar. Gezici özgür rave tutkunu bir grup gençle birlikte Atlas Dağlarını aşarken başlarına gelen bir felaketin ardından, yakalandıkları çöl fırtınasıyla yolculukları kâbusa dönüşür.                                         

Günlerce yol aldıkları macerada rastladıkları tek canlı olan bir çoban korkudan kaçar, yardım isteyecekleri birine rastlamazlar. Bu yolculuk sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal ve ruhsal bir keşif halini alır. Kızından beş aydır haber alamayan İspanyol baba, yabancısı olduğu bir coğrafyada, izini bulmak için her türlü fedakârlığı yapmaya razı olduğunu görürüz. Uyuşturucuyla beslenen gençlerin bir rave partisinde başlayan kaotik yolculuk, yaşanan olumsuzluklarla mistik bir yolculuğa dönüşür. Çöl ortasında altı kişilik grubun mayınlı bir sahaya girmeleriyle felaket serisi devam eder. Ana yoldan geçen askeri konvoyları dağ yolundaki tepeden görmeleri, kendilerini mayınların döşeli olmadığı patika yoluna mahkûm eder.

Metafiziksel yolculuk

Film grubun bireylerini kendi sınırlarıyla yüzleştiren, kumdan bir ayna olan Sahra Çölünün derinliklerine doğru ölümcül yolculukla devam eder. Film konusuyla Paul Schrader’in, kaçak kızını bulmak için Kaliforniya’nın porno dünyasına karışan dindar bir babanın yaşadıklarını anlatan ‘Hardcore’a (1979) benziyor. Tehlikeli bir yol filmi olan ‘Sırat’, William Friedkin’in ‘Sorcerer’ (1977) ve George Miller’in ‘Mad Max’ serisini akla getiriyor. Türün en önemli örneği Henri-Georges Clouzot’nun, Berlin Altın Ayı Ödüllü unutulmaz ‘Dehşet Yolcuları / Le Salaire De La Peur’ (1953) başyapıtıdır.

Cannes’da sayısız filmi gösterilen Barselona doğumlu Katalan aktör Segi Lopez (60), Dominik Moll’un ‘Harry, Un Ami Qui Vous Veut Du Bien’ filmiyle En İyi Erkek Oyuncu César Ödülünü kazanmıştı. Filmin tek tanıdık oyuncusu olan Sergi Lopez, bilinen rahatlığı, deneyimi ve oyun gücü ile ustalığını kanıtlıyor. Oyuncu kadrosunda biri kolu kesik, diğeri takma bacaklı iki engelli oyuncu filme gerçeklik katıyor. Beraberlerindeki iki kadının da eksantrik tiplerden seçilmesi de bir casting becerisi. Bu ilginç tiplerin sırat köprüsünden geçiş yolculuğu kasvetli, kaotik, mistik bir hesaplaşmanın ve yüzleşmenin hikâyesine dönüşüyor.

Fransız asıllı, Galiçya kökenli, 1982 Paris doğumlu İspanyol yönetmen ve senaryo yazarı Olivier Laxe Cannes Film Festivali’ne ilk gelişinde, ‘Vous Etes Tous Des Capitaines’ (2010) adlı belgesel ile ‘Yönetmenlerin 15 Günü’ bölümünde FİPRESCİ Ödülünü kazanmıştı. Macera draması ‘Mimosas’ (2016) ‘Eleştirmenler Haftası’nın En İyi Film Ödülü’nün sahibi oldu. Üç yıl sonra cinayet draması ‘Viendra Le Feu’ ile Cannes’ın Belirli Bir Bakış Bölümünde Jüri Ödülünü kazandı. Yönetmen, dördüncü filmi ‘Sırat’ ile Cannes’da ilk kez katıldığı ana yarışmadan eli boş dönmedi. Jüri Ödülü’nü Alman yönetmen Mascha Schilinski’nin ‘Sound of Falling’ filmiyle paylaştı. ‘Sırat’ ile Carla Simon’un ‘Romeira’sı, Pedro Almodovar’ın 2019’da Cannes’da Antonio Banderas’a En İyi Erkek Oyuncu Ödülünü getiren ‘Acı ve Zafer / Dolor y Gloria’nın ardından, İspanyol filmlerinin dünyanın en prestijli film festivalindeki resmi yarışmaya dönüşünü simgeleyen iki film. Cannes Film Festivali Direktörü Thierry Frémaux ‘Sırat’ filmini bu cümlelerle takdim etti: “Bu bir yol filmi, ama sıra dışı ve ötekileştirilmiş insanlar hakkında bir yol filmi, toplumun dışında yaşamayı denemek ve yaşamak isteyen insanlar, onları yoğun bir yolculuğa çıkaracak kamyonlarda”. Kapanış Galası’nda ödülünü almak için sahneye çıkan Olivier Laxe genç kızların kalbini hoplattı. Çünkü uzun boyu, aslan yelesini andıran saçları ve karizmasıyla, kendisi bu yıl Cannes’ın gördüğü en yakışıklı sinema adamıydı.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün