Sünnet akdi ve sayımın 33. günü (Brit Meila ve Lag BaOmer)

Yedi sayısının mistisizmi birçok anlatıya ilham ve konu olur. İçinde bulunduğumuz günler de yedi kez yedi günlük hafta döngüsünü saydığımız Omer dönemi. Bu dönem, tarihimizde sabırsızlıkla geçen ve batıni bir süreç olması yanı sıra, tarih boyunca birtakım felaketler yaşanmıştı.

Nesim ŞALOM Perspektif
3 Mayıs 2023 Çarşamba

İmparatoru Hadrianus’a karşı başlatılan büyük bir isyandı.

Tek Tanrı’ya adanmış ilk mabet sayılan Süleyman Tapınağı, yıkılıp tekrar inşa edildikten sonra, bölgedeki Zealot’ların başkaldırısının bastırılması amacıyla, MS 70 yılında Romalı Titus Flavius Vaspasianus tarafından yıkılmıştı. İmparator demiyorum çünkü bu icraatı esnasında henüz imparatorluk tahtına oturmamış, sadece başarılı bir generaldi. Bu yıkım, MS 66-73 yılları arasında gerçekleşen 1.Roma-Yahudi Savaşı’nın aşamalarından biriydi. Sürgüne gönderilen halkın yanı sıra, Yahuda Bölgesinde kalmaya devam eden büyük bir nüfus da vardı. Titus’un MS 81 yılında, genç sayılacak yaştaki ölümünden sonra, aynı hanedan soyundan, sırasıyla Flavius Domitianus, Marcus Nerva ve ardından Ulpius Trajan hüküm sürdü ve 10 Ağustos 117 tarihinden itibaren, bu yazıma konu Aelius Hadrianus imparatorluk tacını taktı. Evet hani şu adının Adrianopolis‘ten geldiği şehir Edirne; adına inşa edilen üç bölmeli kapının bulunduğu Antalya; adına bir tapınağın olduğu Efes antik kenti; koca bir adayı doğudan batıya bölen kalın savunma duvarlarının inşa edildiği İngiltere ve daha bunun gibi onun adını taşıyan nice eserlerini bildiğimiz imparator.

Hadrianus'un döneminde Yahuda Eyaletini Romalılaştırma girişimleri büyük ölçüde artmıştı. Bölgede daha önceki zamanlarda hüküm süren başka devletler gibi, o da Yeruşalayim’i (Henüz Kudüs adı ortada yok) bir Roma metropolüne dönüştürmeyi amaçlıyordu. Bu uygulamaları çerçevesinde, öncelikle Süleyman Mabedinin yıkılmış kalıntıları üzerine, Roma Tanrısı Jüpiter’in adına bir sunak dikti. Onun adı olan Aelia ismini bu şehre verdi ve bölgenin başkenti olarak bundan sonra şehrin adını Aelia Capitolina olarak değiştirdi. (Akabe Körfezinde bulunan Eilat şehrinin adı da Aelia’dan gelmektedir.) Hapiste tutulan Yahudi mahkumları köle olarak sattı, Tevrat öğrenimini yasakladı. MS 132 yılında, Yahudiliği diğer toplumlardan ayıran en büyük farkındalık olan sünneti yasakladı. Bu uygulama uzun süreden beri baskı gören ve gerginlik altındaki halk için fitili ateşleyen son girişim oldu.

Bölgedeki halktan savaşçı ruhlu Şimon Ben Koziba bu baskılara baş kaldırmak amacıyla halk arasında örgütlenmeye başladı ve kısa sürede lider konumuna geldi. Halk onu bir kurtarıcı olarak görüp adını “Yıldızlara Hükmeden” manasında Bar Kohba lakabıyla çağırmaya başladı. Hatta daha ötesinde onu Mesih olarak görmeye başladı.

Bar Kohba'nın başlattığı isyan hızla genişleyerek, şehirlerin dışarısında kalan Yahuda topraklarını ele geçirdi. Eyalet valisi Roma’dan destek gücü istemek zorunda kaldı. Savaşın kötüye gittiğini gören Hadrianus, 134 yılı yazında bölgeyi bizzat ziyaret etti. Hadrianus isyanı bastırmak için aralarında, en iyi generallerinden Britanya Valisi Gaius Julius Severus’un da bulunduğu 35 bin kişilik 10.Lejyonun da aralarında olduğu imparatorluk ordularını bölgeye gönderdi. Üç lejyon ve en az 17 destek biriminden oluşan güçler bölgede Bar Kohba’nın kuvvetleri ile karşı karşıya geldi.

Bu lejyonlardan 12.Deiotariana adlı bir Mısır Lejyonunu, Bar Kohba’nın güçleri bozguna uğrattı. Ama Bar Kohba'nın ordulara karşı çatışmaya girmeye çok istekli olmadığını gören General Julius Severus, daha zalim bir savaş stratejisi izledi. İsyancı askerlerinin olduğu birçok köy ve garnizonları yıkıp halkı sıkıştırarak toprak altında açtıkları tünel ve sığınaklara girmeye zorladı. Sığındıkları bu yerlerin girişlerini tutarak önce aç ve susuz bıraktı sonra dışardan içeriye attığı ateşlerle yaktı.

Uzun soluklu bu isyan MS 135'te bastırıldı. Bu üç yıllık sürede her iki taraf da çok büyük kayıplar verdi. Romalı tarihçi Dion Cassius’a göre, açlık ve salgın hastalıktan ölenler hariç, Yahudi savaş kayıplarının sayısı 580 bin olarak geçer. Bu esnada bölgedeki binden fazla köy ve kasaba yakılıp yıkıldı. Hadrian, bölgenin Yahuda adını unutturmak için coğrafi olarak yakınında bulunduğu Suriye ve burada dağınık yaşayan halklardan biri olan Filistlerin adlarını birleştirip Syrian-Palaestina adını koydu.

Hadrianus, tarihe geçen bu büyük ayaklanmayı bastırmak suretiyle büyük bir zafer kazanmış ve Roma’ya dönüşünde imparatorluk nişanıyla onurlandırılmıştı. Bundan sonra hayatının son üç yılını Roma aristokratlarının yazlık evlerinin bulunduğu yer olan İtalya’nın Baiae şehrindeki villasında geçirdi; 138 yılında 62 yaşındayken öldü.   

Bar Kohba ayaklanmasından sonra Yahudiler, 1800 yıldan daha uzun bir süre, bu topraklara yapılan münferit göç ve yerleşimler dışında, organize bir şekilde geri dönemedi.

 Polonyalı Sanatçı Arthur Szyk’in 1927’de yaptığı Bar Kohba isimli suluboya eseri

İlginçtir, 1952’de ve 1960-61'de Yehuda Çölünde yapılan arkeolojik araştırmalarda, Bar Kohba'nın kendi eliyle asker ve komutanlarına yazdığı bir dizi mektup bulundu. Romalılara karşı savaş taktikleri veren bu mektuplar slenk diliyle yazılmıştı ve günümüzde kullanılan gündelik İbranca konuşma lisanı ile aynı kalıplarda ve sıradan normal bir İbranca bilen herhangi biri tarafından kolaylıkla anlaşılabilir üsluptaydı. Görseller arasında yer alan bu örnek mektup da Yahuda Çölündeki Nahal Heber vadisinde bulunan İgeret Mağarasında bulundu. Mektup Yeruşalayim’in 12 kilometre güneyinde kalan ve Ar Odion Kalesinin kumandanı Yeşua Ben Galgola’ya yazılmıştı ve mektubun başındaki “Şimon Ben Koziba tarafından” yazısı okunabilmektedir.

Şimon Bar Kohba adına bastırılmış antik sikkeler

Bar Kohba’nın saflarında, ayaklanmaya katılan halkın arasında birçok haham ve din alimleri de yer almıştı. Bunlardan biri de Rabbi Akiva idi. İsyanın sonunda, Bar Kohba ile birlikte yakalanarak öldürülen birçokları gibi Rabbi Akiva da ölüme mahkûm edilmişti.

 

Kudüs Kneset binası önündeki Menora anıtı üzerindeki Bar Kohba ile ilgili rölyef detayı

Roma’da, imparatorluk tarihini görsel anlatan Traianus Sütunu (veya Trajan Sütunu olarak da bilinir) üzerindeki Bar Kohba savaşı ile ilgili rölyef

Rabbi Akiva’nın ekolünde yer alan birçok öğrencisi ve onu mürşit benimsemiş takipçileri vardı. Bu esnada yaşanan bir diğer acı olay ise, yukarıda bahsi geçen ayaklanma esnasında ortaya çıkan salgın hastalık Rabbi Akiva’nın da kıymetli öğrencilerinden 24 binini etkilemiş ve öldürmüştü.

Tiberya, Rabi Akiva’nın mezarı

Yazımın başında sözünü ettiğim 7 kere 7 günlük, toplam 49 günlük periyodun tam 33 gününde mucizevi bir şekilde salgın sona erdi ve ölümler kesildi. Rabbi Akiva’nın öğretilerini alan ve devam ettirip büyük ölçüde günümüze kadar da ulaşmasını da sağlayan beş kıymetli öğrencisi vardı: Rabbi Meir, Rabbi Yehuda Ben İllai, Rabbi Yosi, Rabbi Elazar Ben Şamoah ve Rabbi Şimon Bar Yohay.

Bar Kohba’nın, kumandanı Yeşua Ben Galgola’ya kendi eliyle yazdığı mektuplardan biri

Bunlardan Rabbi Şimon Bar Yohay’ın ölümü daha ileriki yıllarda ve ilginçtir ki, aynı tarihte, Hamursuz’dan itibaren Tevrat’ın alındığı güne kadarki bu 49 günlük sayma döneminin 33. gününde gerçekleşti. Şimon Bar Yohay, bilge kişiliği ile ölüm gününün yas olarak tutulmamasını ve bu tarihin, bir bayram şeklinde sevinilecek bir gün ile anılmasını vasiyet etti. Bu sebeple Lag BaOmer Bayramı’nın kabul görmüş kutlama şekli, gece yakılan ateşler etrafında düzenlenen eğlenceler iken bu kutlamaların en talihsizi, herhalde iki sene önce Rabbi Şimon Bar Yohay’ın türbesinin bulunduğu Moşav Meron Dağına gelen ziyaretçi akının, spor salonunun tribünlerinde sebep olduğu izdiham ile ölen ve yaralanan onlarca insandı.

Dileyelim, yakılan ateşler, Lag BaOmer gibi bayram kutlamalarında patatesler kavurup eğlenmek için olsun.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün