AVUSTRALYA KRALI…

Yazının başlığı aslında bana ait değil. Bu başlığı Australian Open organizasyonu atmış çünkü AO tarihinde hiçbir erkek tenisçi on şampiyonluk görmemiş.

Mete YAYLALI Spor
1 Şubat 2023 Çarşamba

Federer altı ve Nadal iki defa kazanmış bu turnuvayı. Nadal’ın son şampiyonluğu geçen yıl ve Djokovic’in alınmadığı bir turnuva. Elbette Nadal bir toprak ustası olduğu için sert zemin başarısından fazla söz edemiyoruz fakat dört defa da sert zeminli US Open kazandığını not edelim.

Klasik bilgiler olsun ve kenarda dursun.

111. kez kapılarını açan sezonun ilk major turnuvasında aslında sürpriz falan yoktu. Fikstürler belli olduğunda finali kimlerin oynayacağının hesapları da yapılmıştı bile.

Kadınlar turnuvasında 1 numara Iga Swiatek ile 2 numara Ons Jabeur finale kadar gider hesabını yapanlar çok yanıldı. Henüz ikinci turda Jabeur kalktı 86 numara Çek Marketa Vondrousova’ya sadece bir set direnip mağlup oldu. Marketa’yı küçümsemek doğru değil elbette. 23 yaşındaki sporcu 2019 Roland Garros finalisti olduğunda henüz 19 yaşındaydı. Beklenen ilerlemeyi gösteremedi ama olsun. Markete da üçüncü turda başka bir Çek ama bu defa 17 yaşında 82 numara bir underdog, Linda Fruhvirtova’ya elendi. Bu genç sporcuya özellikle dikkat edilmesi gerek. Linda’nın 15 yaşındaki kız kardeşi Brenda da 130 numara olarak kariyerinde ilk defa bir major ana tabloda yer aldı. Yaşlarına ve klasmanlarına lütfen dikkat.

Kadınlar fikstürü sürprizlerle şaşırtı

Üçüncü tur oynanırken fikstürün altında Jabeur gidince biraz karışıyordu ama yukarıda da benzer bir durum yaklaşıyordu sanki. Üçüncü turda 7 numaralı seribaşı 18 yaşındaki Amerikalı Coco Gauff final için umut vaat ediyordu. İkinci turda mağlup ettiği 2021 Amerika Açık şampiyonu 20 yaşındaki İngiliz Emma Raducanu motivasyonu ile vatandaşı Bernarda Pera karşısında zorlanmadı ama onun da yolculuğu dördüncü turda Letonyalı 17 numara Jelena Ostapenko tarafından kesilecekti. Dördüncü turda fikstürün tepesi karıştı. Dünya 1 numarası Polonyalı Swiatek bütün hesapları bozdu. 2020 ve 2022 Roland Garros ile 2022 Amerika Açık şampiyonu Swiatek’in şampiyonluk hesaplarına Rus asıllı Kazak sporcu Elena Rybakina çizgiyi çekti. 23 yaşındaki Rybakina’nın 2022 Wimbledon şampiyonu olduğunu hatırlayalım. Sürpriz miydi? Evet sürprizdi. Swiatek’in oyun tarzını bilenler Rybakina’ya şans vermediler ama kadın tenisi böyle bir şey. Bu arada da fikstürde sessiz sedasız, gözlerden uzak ilerleyen Belaruslu 5 numara Aryna Sabalenka adını finale yazdırırken rakibini de hepimiz takip ettik, Elena Rybakina. Bana göre son yıllarda kadınlar Grand Slam turnuvalarındaki en güzel final maçıydı. 2 saat 28 dakika süren üç setlik bol mücadeleli ve denk bir maç izledik. Sabalenka daha iyi bir oyuncu ve fizik olarak da gücünü gösteriyor. Rybakina Kazak değil de orijinali gibi Rus kalsaydı geçen yıl Wimbledon oynayamayacaktı, Sabalenka’nın oynayamadığı gibi. Spora siyaset bulaştıranlara Sabalenka en güzel cevabı verdi fakat adının yanında ülkesinin bayrağını taşıyamadı.

Djokovic 22’ye ulaştı

Erkekler fikstüründe 1 numaralı seribaşı Rafael Nadal henüz ikinci turda Amerikalı 65 numara Mackenzie Mcdonald’a elenirken sakatlığının nüksettiği fakat herseye rağmen maçı bırakmayıp devam ettiği görülüyordu. Böylece yarı finalde Nadal-Djokovic maçı izleme şansı yok oldu. Halbuki geçen yıl Djokovic’in sınır kapısından döndürüldüğü turnuvanın şampiyonu Nadal olurken Grand Slam sayısında 22 ile öne geçmişti. Acaba bu yıl bir hesaplaşma olacak mıydı dedik ama olamadı.

Djokovic çeyrek finalde 25 yaşındaki 5 numaralı seribaşı Rus Rublev’i üç sette yedi oyun kaybedip kolayca geçip yarı finalde 25 yaşında 35 numara Amerikalı Tommy Paul karşısına geçtiğinde dedim ki Novak bu çocuğu ham yapar! Rublev’e kortu dar eden ve gözünü 22 sayısına dikmiş bir Djokovic için Paul sadece basit bir çerez olabilirdi. İlk set gerçekten de öyleydi. 5-1 ve 40-40 durumda bir şey oldu. Djokovic oyunu başlatma süresi konusunda hakemle tartışmaya girdi. Kuralı uzun anlatmayayım. Süre hakem anons ettikten sonra başlar fakat Djokovic o sırada havlusuna gidince süre tartışması oldu. Sonuçta örneğini bunca yıl defalarca gördüğümüz şey tekrarladı. Djokovic o kurala takıldı, tribünler Djokovic’e her zamanki gibi tepki gösterdi, Paul bu gazla maça sarıldı ve durum aniden 5-5 oldu. Neyse ki Sırp raketin mental gücü gecikmeli de olsa devreye girdi ve seti 7-5 alırken sonraki sette de adeta yürüyerek maçı bitirdi. Fakat Djokovic final maçı için işaret fişeğini atmıştı. Tribünler, bayraklar, tezahüratlar, puan bitmeden bağırıp çağıranlar, hakemin sık sık uyarması yani adeta bir futbol maçı havasında Djokovic ile Tsitsipas karşı karşıya geldi. Djokovic’in bir makine gibi oynadığına hiç şüphe yok. Çok büyük bir atlet ve bana göre mental olarak çok güçlü. Bütün bir turnuva boyunca senden nefret eden ve bunu da avaz avaz haykıran bir kalabalık önünde sağlam kalmak çok zor. Bu şartlar eğer Tsitsipas için ortaya konsaydı eminim ilk setin ortalarında maç bitmişti. Novak ilk seti yine adeta yürüyerek 6-3 kazanınca zevksiz bir maça hazırlandık ama öyle olmadı. Seyirci desteğini arkasına alan ile, seyirci baskısını finalde yönetmekte zorlanan arasında çok çekişmeli iki tie-break setinin sonunda 10. Avustralya Şampiyonluğu ve 22. Grand Slam Şampiyonluğu ünvanlarını kazanan 35 yaşındaki Novak Djokovic oldu. Hem de dünya 1 numara koltuğuna yeniden oturuyordu.

Djokovic’in görevleri

Skorun eşit gibi gösterdiği ama aslında dengesiz bir maçın son vuruşunda Tsitsipas’ın forehandinden çıkıp havada süzülerek dışarı giden topun ardından Novak ailesinin ve takımının olduğu locaya döndü bakıp güldü. Önce başını, sonra kalbini, daha sonra da bel altını işaret etti. Gece sabaha dönerken, pazar gecesi kazanan her şeyi alıyordu.

Novak Djokovic dünyaya hem kendi hem de ekibinin kodlarını duyurdu aslında “Zafer büyük bir zihinsel güç, büyük bir yürek ve başka şeyler de gerektirir!” Bu son hareketi biz cesaret olarak yorumlayalım tabii!

Sonra biz ne izledik?

Ailesinin ve takımının locasına koşup annesine sarılarak dakikalarca hıçkıra hıçkıra ağlayan bir genç adam. Çoğu insan ondan nefret etti, aşı karşıtı olması nedeniyle çarmıha gerdi, Avustralya’ya geldi kapıdan kovdular, Amerika vize vermedi. Makine gibi işleyen bir sporcunun ardındaki çocuğu gördü aslında dünya. Korta geri döndüğünde bile havlusunu yüzüne kapatıp bağıra bağıra ağlıyordu.

Şimdi makarayı geri sarıp bakalım.

Novak Djokovic Avustralya’ya bir görevle, hatta birkaç görevle geldi.

Turnuvayı daha önce dokuz defa kazanmıştı ve on yapmak istiyordu. Geçen sene bu fırsatı elinden aldıklarını düşünüyordu.

22. Grand Slam şampiyonluğunu kazanıp, yokluğunda geçen yıl Nadal’ın oturduğu koltuğa ortak olmak istiyordu. Belki de geçen yıl oynamasına izin verilseydi kendisi 22 olacak, bu yıl da 23 kovalayacaktı.

Dünyanın son on yıldaki en baskın oyuncusu olduğu ve dünya erkek tenisinin ondan sorulduğu konusunda bütün şüpheleri ortadan kaldırmak istiyordu.

Novak Djokovic’in bir turnuvada şampiyon olmasını engellemek için onu turnuvaya sokmamak dışında başka bir yol olmadığını göstermek istiyordu.

Hepsini yaptı.

Turnuvada yedi maçta tek bir set verdi. Dördüncü tur, çeyrek ve yarı finallerde rakiplerini adeta süpürdü.

Seversiniz ya da nefret edersiniz bilmem ama bana göre çok inatçı ve çok ilkeli bir sporcudur. Elbette itiraz edilen hareketleri vardır sonunda o bir insan.

Son olarak bu turnuva gösterdi ki 1980’lerin jenerasyonu olan Nadal ve Djokovic tenisi bıraktığında 1990’ların jenerasyonu asla yerlerini dolduramayacak.

Umudumuz 2000’li yıllarda doğan sporcularda.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün