Kısa günün kârı

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
4 Mayıs 2016 Çarşamba

Aziz Nesin, ‘Şimdiki çocuklar bir harika’ dediği zaman gelecek nesillerin neye benzeyeceğini hayal bile etmemişti. Aslında sadece kulak misafiri olduğum, çocukların ‘yuva’yla başlayıp ilköğretimle devam eden okul serüvenleri tam manasıyla bir kaos. Bir buçuk veya iki yaşında haftanın iki yarım günüyle başlayan süreç gripler ve virüslerle devam ediyor. Annelerin büyük çoğunluğu çalıştığı için o yaş grubu çocuklar Filipinli bakıcılar, Olgalar, Anahit’lerin gözetimi altında. Bu arada yuva seçimi için yapılan ‘ansiklopedik’ araştırmalara hiç değinmeyeceğim. Herkes çocuğu için şartlar elverdiğince en iyisini seçmeye çalışır. Yabancı dil de ister, en güncel eğitimi de ister… Ancak velilerin tanıtım günlerinde yetkililere yönelttikleri soruların saçmalıklarını öğrendiğimde, okullarda pedagogların yanı sıra psikiyatrlara da gereksinim olduğuna inandım.

Okul öncesi eğitim çok önemli bir konu. Yıllar önce Ulus Özel Musevi Okulları açıldığında, yuva sınıflarının bir an önce hayata geçmesini en çok savunanlardan biri Klara Perahya’ydı. ‘Bir çocuğun ufku ne kadar erken açılırsa, sonraki dönemlerde o kadar verimli olur’ demişti Perahya.

***

Ne var ki eğitim sistemi ülkemizde çok sık değişiyor. Veliler şaşkın, eğitimciler şaşkın. Veliler akıl almaz ücretler karşısında en akılcı yolu bulmaya çalışıyor. Kendimiz de, çocuklarımız da şu veya bu şekilde eğitim ve öğretimimizi tamamladık. Ama alt yapı sağlamdı. Dilerim Aziz Nesin yine haklı çıksın ve ileride biz de ‘Şimdiki çocuklar bir harika’ diyebilelim.

***

1 Mayıs’ı evde dinlenerek ve de televizyonu açmayarak geçirdik. Bir an için nüfus sayımı için evlere kapandığımız pazar günlerini anımsadım. O gün sokağa çıkmak yasaktı. Oysa bu kez özgür irademizle yerimizde kaldık ki bence daha üzücüydü. Televizyonu açmamak da bir çözüm getirmedi. Zira WhatsApp’tan anında mesaj geldi. ‘Mecidiyeköy, Şişli ve Beyoğlu’nda olaylar var...’ Öğleden sonra saat dört sularında birden içim daraldı. Sokak kapısına çıkıp caddeye bakayım dedim. İki üç taksi ile bir özel araba Valikonağı’ndan aşağı iniyordu. Sokakta üç- dört kişi… Birden evin önünde bir taksi durdu. Çok sevdiğimiz bir komşumuz eşiyle arabadan indi. ‘Sen ne yapıyorsun kapıda?’ ‘Siz ne yapıyorsunuz sokakta?’ muhabbetinden sonra komşum, ‘Sıkıldık evde; sabah saat onda taksiye bindik. Açık hava yürüyüş alanı olan bir AVM’ye gittik. Önce güzel bir yürüyüş yaptık. Ardından sinemaya girdik. Çıkışta da bir yemek yedik. Sonra yine bir taksiyle eve döndük’ dedi. Onların namına sevindim. Huzurlu ve memnundular. Kendi namıma üzülmedim. Hazır evdeyken birkaç çekmeceyi gözden geçirip kaybettiğimi sandığım ıvır zıvırı buldum. Kısa günün kârı…