10 Kasım 1483’ten 10 Kasım 1938’e

10 Kasım 1938, Yahudilerin Soykırım tarihinde bir dönüm noktası olarak tarihe geçmiştir. Bu dönüm noktasında, tam 455 yıl önce doğan Martin Luther’in etkisi ne kadar oldu?

Metin DELEVİ Perspektif
11 Kasım 2015 Çarşamba

10 Kasım 1483 tarihinde, Saksonya bölgesinin Eisleben kentinde, Hans Luther ve Marguerite Zidler çiftinin bir oğlu dünyaya geldi: Martin Luther. Baba Hans Luther çalışma hayatına çiftlik işçisi olarak başladı, daha sonra bir bakır madeninde madenci olarak çalışmaya devam etti. Zaman içinde bakır madeni sahibi oldu. Refah düzeninin gelişmesi sayesinde burjuva sınıfında yerini aldı; hatta kent yönetiminde söz sahibi oldu.

 

 

Martin Luther

Hans Luther’in büyük oğlu için gelecek planları hazırdı: Martin hukukçu olacaktı. Bu plan uyarınca, Martin’i ilk ve orta eğitimi için Mansfeld, Magdebourg ve Eisenach’ın en prestijli okullarına gönderdi. Martin ise hatıralarında bu eğitim dönemini önce ‘Araf’ daha sonra ‘Cehennem’ olarak adlandırdı.

1501 yılında, 18 yaşında, Erfurt Üniversitesine kaydoldu. 1502’de ilk diplomasını aldı. 1505 yılında ise yüksek lisansını tamamladı. Babasının arzusuna uyarak, ihtisaslaşmak için aynı üniversitede hukuk eğitimine başladıysa da kısa bir süre sonra okulu terk etti. Martin’in ilgisi daha çok felsefe ve ilahiyat yönündeydi. Aynı zamanda büyük bir Aristo hayranıydı. Ancak kısa bir süre sonra, mantık açısından yeterli ancak Tanrı sevgisi ile hiç bağlantısı olmadığını düşündüğü felsefeden de koptu. Artık geleceği şekillenmeye başlamıştı. Üniversiteden ayrılıp, 17 Temmuz 1505’te Aziz Augustin tarikatına bağlı bir manastıra girip ilahiyat eğitimine başladı ve aynı yıl manastırda rahip oldu. Martin Luther, bu ani kararı hatıralarında şöyle anlatır:

“2 Temmuz 1505 günü, at sırtında Erfurt’a dönerken fırtına çıkar ve bir yıldırım çok yakınına düşer. Ölüm korkusuyla, içinden ‘Azize Anne imdat, beni bu badireden kurtarırsan yemin ederim ki keşiş olacağım’ diye geçirir ve bu verdiği söze sadık kalarak manastıra girer”

Manastırda keşiş iken aynı zamanda ilahiyat eğitimine devam etti. 1507 yılında resmen rahip oldu ve Erfurt Manastırında felsefe eğitmeni olarak görevlendirildi. 1512’de ilahiyat profesörü olduktan sonra Wittenberg Üniversitesinde İncil Eğitimi Kürsüsünün başına getirildi. 1514 yılında Wittenberg Kilisesinin daimi vaizliğine getirildi.

Martin Luther, 1510-1511 yıllarından itibaren reformcu görüşlerini dile getirmeye başladı. Özellikle enduljans adı verilen maddi bedel karşılığında günahların temizlenmesi konusu kendisini çok rahatsız etmeye başlamıştı. Papa Leon X’un enduljans karşılığında Saint Pierre Katedralini yaptırmak istemesi ve Brandenbourg Başpiskoposunun bunu desteklemesi, bu çatışmayı doruğa çıkarttı. Martin Luther, 31 Ekim 1517’de Brandenbourg Başpiskoposuna endüljanslar konusunda Papa’ya destek vermemesi için uzun bir mektup yazdı. Mektubunda endüljansları acımasızca eleştiren 95 maddelik bir kitapçık da ilave etti. Yılsonunda bu 95 maddelik kitapçığı yayınladı. Wittenberg Tezleri olarak bilinen bu kitapçıkla Kilise ile mücadelesi kamuoyuna açılmış oldu.

Papa Leon X, Exsurge Domine fetvası ile bunları hemen geri çekmesini talep ettiyse de, Martin Luther geri adım atmadı ve fetvayı şehir meydanında yakıp Katolik Kilisesi ile tüm bağlarını koparttı. 1521 yılında ise sonuçta Martin Luther’in aforoz edilmesine varacak hukuki süreç başlatıldı. Ancak yeni imparatorun Almanca bilmeyen bir Felemenk olması, olayın Almanya’da geçmesi gibi sosyal nedenlerle bu dava Kilise aleyhine dönüştü. Bu gelişmeler nedeniyle Papa geri adım atarak aracılar vasıtasıyla Martin Luther ile görüşmeler başlattı. Luther, bir ara, muhalefetini yumuşatmasına rağmen itirazlarını sürdürdü. 1520 yılında Papa Luther’i aforoz etmekle tehdit etti ve kitaplarını yaktırdı. Nihayet 3 Ocak 1521’de Luther’in aforoz edildiği duyuruldu. Bu aforoz ile birlikte, özellikle Almanya’da dini reform hareketi başlamış oldu. Bu arada İmparator Charles Quint de Papa’nın yolundan devam ederek Luther’i ülkede istenmeyen adam ve hatta ‘katli caiz adam’ ilan etti. Ancak Luther’in arkasında Alman halkının ve birkaç asilin de desteği vardı. Yine de, kısa bir süreliğine, takma bir adla, bir şatoda saklanmak zorunda kaldı. Bu dönemde İncil’in tercümesini yaptı. 1524-25 yıllarında başlayan köylüler isyanında asillerin yanında yer aldı ve köylülerin kayıtsız şartsız efendilerine sadık kalmaları gerektiğini duyurdu. İsyanın sonlarına doğru daha ileri giderek köylü isyanının acımasızca bastırılması için çağrılarda bulundu.

Bu olumsuzluğa rağmen, Martin Luther, yeni bir Hıristiyan kilisesinin, Protestan kilisesinin öncüsü olmuştu. Gittikçe Katolik Kilisesi’nden uzaklaşmaya ve ters düşmeye devam etti.

1529 yılında halk için ‘Küçük İlmihal’, ruhban sınıfı için de ‘Büyük İlmihal’i yayınladı. Yeni anlayışa göre, vaftiz ve komünyon ayinleri hariç diğer dini uygulamalar kaldırıldı. Temel olarak İncil öğretileri kabul edildi. Keşişlik ve din adamlarının evlenmemeleri uygulamalarına da son verildi. Kendisi de 1525 yılında eski bir rahibe olan Catherine von Bora ile evlendi ve altı çocuğu oldu.

1521-1543 yılları arasındaki Osmanlı-Avusturya Savaşları esnasında Osmanlı işgali tehlikesini kendi ideolojisi için kullandı. Osmanlı’yı yenmek için içlerindeki Türk’ü yani Papa’yı ortadan kaldırmak gerektiğini savundu: Bu iki tehlike Hıristiyanlığın en büyük iki düşmanıydı.

1543 yılından itibaren Hıristiyanlığın diğer ‘düşmanına’, Yahudilere yöneldi. 1543’te, önce ‘Yahudiler ve Yalanları Hakkında’, peşinden ‘Adı Telaffuz Edilmeyen Hakkında’ adlı iki broşür yayınladı. İlkinde Yahudilerin Hıristiyanlığın düşmanı olduklarını yazdı ve onlardan kurtulmak için önerilerini sıraladı. İkincisinde ise Yahudilerin şeytanla eşdeğer olduğunu ispatlamaya çalıştı.

1546 yılında Eisleben kentinde öldü ve Wittenberg Kilisesine gömüldü.

 

YAHUDİLER HAKKINDA GÖRÜŞLERİ

Luther yaşamı boyunca Yahudilere karşı değişken tutum sergiledi. 1536 yılına kadar Yahudilerin Avrupa’daki durumlarını endişe ile izledi. Ancak amacı ve hülyası, oluşturduğu reform çerçeveleri içinde onları Hıristiyanlığa döndürmekti. Luther’in Yahudiler ile ilgili bilinen ilk yorumu Peder Spalatin’e 1514 yılında yazdığı mektupta görülmüştü: “Yahudilerin Hıristiyanlığa dönmeleri Tanrı’nın işi olacaktır.”

1519 yılında ise, I. Justinian’ın 529 yılında kaleme aldığı ‘Corpus Juris Civilis’ kodeksinde bulunan ‘Yahudilerin kulluğu’ bölümüne şiddetle karşı çıkmış ve “Akılsız ilahiyatçılar Yahudilere karşı nefreti körüklüyorlar. Bu bağnazlık karşısında hangi Yahudi Hıristiyanlık saflarına geçer? Bu tutumumuzla Hıristiyan’dan çok hayvanlara benziyoruz” demişti. 1523 yılında yayınladığı ‘İsa Yahudi Doğmuştu’ risalesinde Yahudilere karşı insanlık dışı tutumu kınamış ve Hıristiyanları Yahudilere karşı insanca davranmaya davet etmişti. “Ben Yahudi olsaydım, Hıristiyanların bu ahmakça tutumu karşısında Hıristiyan olmak yerine domuz olmayı yeğlerdim. Yahudilere insan gibi değil köpekler gibi davranılıyor. Yahudi doğan havariler, Yahudi olmayan bizlere, bizim Yahudilere davrandığımız gibi davransalardı hiç Hıristiyan olmayacaktı gibi ağır ifadeler kullanmıştı.

Ancak aradan geçen zaman içinde Yahudilerin Hıristiyanlığa dönmemeleri üzerine Luther de tutumunu değiştirmeye başladı.

1536 yılında, Saksonya Valisi, Yahudilerin bölgede oturmasını yasaklayınca, destek arayışları için kendisine gelen Yahudi temsilcileri geri çevirdi. Bu olay Luther’in Yahudilere bakışı açısından bir dönüm noktası oldu. Yahudi karşıtı söylemleri 1543 yılında ‘Yahudiler ve Yalanları Hakkında’ adlı kitapçığın yayınlanması ile zirveye ulaştı. Luther, 65 bin kelimelik bu kitapçığı hazırlarken, Yahudilikten Luterianizme dönen Anton Margaritha’nın ‘Tüm Yahudi İnancı’ adlı kitabından esinlendiği düşünülür. Luther bu kitapçıkta Yahudileri sefahat düşkünü, alçak ve Tanrı tanımaz bir toplum olarak, övündükleri soyları ve kanunlarını ise pislik olarak tanımlamaktadır.

Luther Yahudilerin, “Şeytan dışkısı ile sıvanmış olduklarını ve domuzlar gibi içinde yuvarlandıklarını” yazarak nefretinin ne boyutta olduğunu belirtmekten kaçınmamıştır. Ona göre, sinagoglar ıslah olmaz kirli ruhlar merkezi ve yılan yuvasıdır.

Kitapçığın ilk 10 bölümünde Yahudiler ve Yahudilik üzerine yukarıda verdiğim örnekler benzeri nefret aktarılır. Kitapçığın en can alıcı bölümü, bu sorunlara çözümlerin önerildiği 11. bölümdür. Özetle,

  • Biz Hıristiyanlar, dışlanmış ve mahkûm edilmiş bu Yahudilere ne yapacağız? Aramızda yaşadıkları ve yalanlarını artık bildiğimiz için onlara hoşgörüyle yaklaşmayacağız. Size samimi önerilerimi sunayım.
  • İlk olarak sinagog ve okullarını yakalım. Yakamadığımız bölümleri ise zerresi bile görülemeyecek şekilde pislikle örtelim.
  • İkinci olarak, evlerinin de yerle bir edilmesini öneriyorum.
  • Üçüncü olarak, içleri yalan, hakaret ve küfür dolu dua kitaplarını ve Talmud yazılarını ellerinden alalım.
  • Dördüncü olarak, hahamların ve din adamlarının eğitim vermelerini yasaklayalım.
  • Beşinci olarak, Yahudilerin şehir dışına çıkmalarını yasaklayalım.
  • Altıncı olarak, onlara tefeciliği yasaklayalım ve ellerindeki tüm altın, gümüş ve nakit paralarına el koyalım.
  • Yedinci olarak, kadın, erkek, çocuk, hepsinin eline birer balta, kazma, kürek, çapa verip ekmeklerini alın terleriyle kazanmalarını sağlayalım.
  • Prensler, efendiler… Yahudilerin dayanılmaz yükünden kurtulmak için önerdiklerim hoşunuza gitmezse sizler daha iyi öneriler getirebilirsiniz.

Kısa bir süre sonra kaleme aldığı ‘Adı Söylenemeyen Hakkında ve İsa’nın Nesilleri’ adlı kitabında ise Yahudilerin şeytan ile eşdeğer olduklarını ispatlamaya çalıştı.

 

VE 9-10 KASIM 1938

Luther’in 455. doğum yıldönümünde, önerileri, Kristallnacht olarak adlandırılan pogromda hayata geçirildi. İki gün içinde, Almanya ve Avusturya’da,

  • 91 Yahudi öldürüldü,
  • 7.500 Yahudi işyeri tahrip edildi,
  • Yüzlerce sinagog ve içindeki dua kitapları yakıldı veya tahrip edildi,
  • 30 bin Yahudi toplama veya çalışma kamplarına gönderildi.
  • 1 milyar Mark olarak tespit edilen zararın Yahudi toplumu tarafından karşılanması istendi.

Bu olayda, Luther’in önerilerinin bir rolü var mıydı?

Luther’in çalışmaları ölümünden itibaren en yaygın okunanlar statüsüne girdi. Fikirlerinden esinlenerek çok sayıda benzer temalı kitap yayınlandı. 1572-1580 yılları arasında birçok Luteryen Alman eyaletinde Yahudiler sınır dışı edildi. 1612 yılında kitabının tekrar yayınlanmasından birkaç gün sonra Frankfurt’ta 3 bin Yahudi öldürüldü. Tarihçiler arasında yaygın görüşe göre, Luther’in Yahudi karşıtı söylemleri Almanya’da antisemitizmin gelişmesinde büyük rol oynamıştır. Yine aynı tarihçilere göre Luther’in ‘Yahudiler ve Yalanları Hakkında’ kitabı Kristallnacht için yol haritası olmuştur.

Lutheran Kilisesi, 1930’lu yıllarda Almanya’da Protestan Kiliseleri arasında kuvvetli bir konumdaydı ve Alman kültürünün bir parçası olarak görülüyordu.

Naziler, ‘Yahudiler ve Yalanları Hakkında’ kitabını, Yahudi karşıtlığını körüklemek için kullanıyordu.

1923 yılında Hitler, “Yahudileri, zamanında, bugün anladığımız gibi gördüğü” için Luther’i en büyük Alman dehası olarak nitelemişti. Mein Kampf kitabında ise Luther’e birçok kez atıfta bulunmuştu. Naziler daha ileri giderek Hitler’in Luther’in önerilerini hayata geçirdiğini söylüyorlardı. Nazi Eğitim Bakanı Bernhard Rust, “Hitler ve Luther isimleri birlikte gider, bir bütündürler” demişti.

Lutheran Kilisesinin ileri gelenlerinden Piskopos Martin Sasse, Kristallnacht’tan hemen sonra Luther’in kitabını tekrar yayınlamış ve önsözünde “10 Kasım 1938’de, Luther’in doğum gününde Almanya’da sinagoglar yanıyor, işte sana doğum günü hediyesi” diye not düşmüştü.

Nazi propaganda gazetesi Der Sturmer’in editörü Julius Streicher’e 1937 yılında Luther’in kitabı hediye edilmiş, bu kitap uzun bir süre sergilenmişti. Yine aynı Streicher, Nuremberg mahkemeleri esnasında, kendisine yöneltilen suçlamalar için, Luther’in de aynı sanık iskemlesinde oturması gerektiğini söylemişti. Luther’in “Yahudiler bizim talihsizliğimizdir” sözü Der Stürmer’in mottosu olarak kullanılıyordu.

 

VE YAKIN TARİH

1982 yılında Dünya Lutheran Federasyonu, “Biz Hıristiyanlar Yahudi karşıtlığından tamamıyla arınmalıyız” duyurusunu yayınladı.

1983 yılında Missouri Lutheran Kilisesi, Luther’in Yahudi karşıtı görüşlerini kınadı.

1994 yılında Amerika Lutheran Kilisesi Konseyi kamuoyu önünde Luther’in antisemit görüşlerini reddetti. 1995 yılında Kanada, 1998 yılında Avusturya Lutheran Kiliseleri benzer bir duyuru yayınladılar.

1998 yılında, Kristallnacht yıldönümünde Bavarya Lutheran Kilisesi bildirisinde “Kilisemiz için Martin Luther’in görüşleri temeldir. Ancak Yahudi karşıtı görüşlerden uzaklaşmamız gerekiyor” dedi.

2003 yılında Lutheran Evanjelik Protestan Kilisesi Birliği, “Yahudiler Tanrı’nın seçmiş olduğu toplumdur. Yahudileri lanetliyenleri lanetliyoruz” duyurusunu yaptı.

Ve nihayet Lutheran Kiliseler Konseyi, “İncil Yahudi karşıtlığı için kullanılmamalıdır” ikazını yaptı.