Bu hafta ağımıza takılanlar

ABD yönetimi bugün Kudüs olaylarının temeldeki sebebiyle değil, daha çok semptomlarıyla uğraşıyor. Oysa çatışmaların kökeninde siyasi sürecin durması yatıyor ki bu da radikallerin ekmeğine yağ sürüyor. Filistin Yönetimi iki arada bir derede kalmış durumda. Bir yandan Kudüs’te isyan eden Filistinli gençleri desteklemesi gerekiyor, diğer yandan ise büyük bir şiddet patlamasının veya yeni bir intifadanın önüne geçmek istiyor. Böyle olunca Filistin Yönetimi’nin politikalarına ikirciklik hâkim oluyor. Netanyahu’ya gelince o her zaman olduğu gibi taş atan Filistinli gençlerle Kudüs’te yaşanan çatışmalara silahın merceğinden bakıyor. İsrail Kabinesi’nin belirlediği aşırı sert önlemler – taş atanlara karşı gerçek mermi kullanılması da buna dâhil – İsrail’in durumu temelden yanlış anladığını gösteriyor. URİ SAVİR – www.al-monitor.com

İzak BARON Diğer
21 Ekim 2015 Çarşamba
  • BİRÇOK YORUMCU BU SALDIRILARI ‘YALNIZ KURT’LARIN İŞİ OLARAK TANIMLIYOR. PEKİ, KAÇ TANE YALNIZ KURT GEREKLİ BUNU ORGANİZE BİR TERÖR SALDIRISI DALGASI OLARAK TANIMLAMAK İÇİN?

İsrail’de gerilim, özellikle de Kudüs’te gittikçe artıyor. Bu terör dalgası, geçen sene Hamas’ın Gazze’den attığı roketlerden farklı. Orada hiç olmazsa Demir Kubbe ve sığınağa gidebilmek için 15 saniye bile olsa zamanımız vardı. Fakat burada durum çok farklı ve kişisel bir terörist sokağa çıkıp seni gözüne kestirip soğukkanlılık içinde seni öldürmeye karar verdiğinde.

Birçok yorumcu bu saldırıları ‘yalnız kurt’ların işi olarak tanımlıyor. Peki kaç tane yalnız kurt gerekli bunu organize bir terör saldırısı dalgası olarak tanımlamak için?

Sonuçta bu saldırılar tek başlarına gerçekleşmiyor. Bu acımasız kıyımların arkasında Filistin Yönetimi Lideri Mahmud Abbas liderliğindeki destekleyici Filistin altyapısı yatıyor. Onun nefret, şiddete teşvik ve bu tür saldırıları meşrulaştırma çabaları yatıyor.

Bir hafta önce BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Mahmud Abbas bu saldırılara yeşil ışık yaktı. 16 Eylül’de Filistin televizyonuna yaptığı konuşmada gururla şöyle dedi; “Kudüs için akıtılan her damla kanı kutsuyoruz. Allah’ın yardımıyla her şehit cennete gidecek. El Aksa bizimdir. Kutsal Kabir Kilise de bizimdir. Yahudilerin pis ayaklarıyla onu kirletmeye hakları yoktur.

Ve insanlar hala merak ediyor bu teröristler nereden bu motivasyonu alıyor.

Sadece Filistin Yönetimi bu barbarca saldırıları kınamamakla kalmadı. Şimdi de İsrail’i kendini savunduğu için suçluyor. Abbas gerçekten de söylendiği gibi bir barış adamı mı?

Arsen Ostrovsky - The Telegraph

http://israilblogu.com/2015/10/19/dunya-neden-israilde-suregelen-teror-dalgasini-gormezden-geliyor/

 

  • ANKARA'NIN SON OLAYLARDA İSRAİL'İN ŞAHİN TUTUMUNDAN DUYDUĞU RAHATSIZLIĞA DA BAKINCA, YAKIN GELECEKTE İLİŞKİLERDE BİR DEĞİŞİM BEKLEMEMEK GEREKİYOR

İsrail'de "Türkiye" denilince ilk akla gelen gazeteci olan Arad Nir'le konuşuyorum.

Nir, 3. İntifadanın çoktan başlamış olduğu görüşünde. Ancak ona göre bu seferki direniş, öncekilerden farklı.

Öncekilerin Filistinli gruplar tarafından sahiplenildiğini ve organize edildiğini hatırlatıyor. Bu seferki ise tamamen Filistinli gençlerin insiyatifinde.

Özellikle sosyal medya üzerinden örgütleniyorlar. Buna "post­modern intifada" da diyebiliriz. Yine, daha öncekiler tüm ülkeye yayılmışken, bu seferki ayaklanmaların ve saldırıların yüzde 80'i Kudüs'te meydana geldi. Hatta bu yüzden "Kudüs İntifadası" diyenler de var.

Peki Filistinli yetkililer ve gruplar neden bu kez ayaklanmalara sahip çıkmıyor?

Telefonla ulaştığım İsrail'in eski Ankara Büyükelçilerinden ve Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşarı Alon Liel'e göre bunun sebebi, daha önceki intifadaların Filistin davasına zarar verdiğini düşünmeleri.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas da daha yeni bunu dile getirdi.

Arad Nir ise, Filistinli örgütlerin artık umudunu kaybettiği ve yorgun düştüğü görüşünde. Diğer taraftan Liel, henüz bu direnişe "intifada" denilemeyeceğini söylüyor. 1. intifadanın 6 yıl, 2.sinin de 4 yıl sürdüğünü hatırlatıyor. "Daha bir aydır süren bu ayaklanmaların ne kadar süreciğini bekleyip görmek lazım" diyor.

İşlerin bu noktaya gelmesinin asıl sebebi ise, İsrail'in özellikle Netanyahu döneminde tavan yapan şahin politikalarının yarattığı öfke.

Filistinliler çözümsüzlükten dolayı da bıkmış ve diplomasiden yana umutlarını kaybetmiş durumdalar. Bir diğer sebep de, uluslararası toplumun dikkatini tamamen Suriye­Irak savaşları ve İran'la anlaşmaya yöneltmiş olması.

Ve Filistin davasından uzaklaşması. Bu nedenle Filistinliler bir bakıma dikkat çekmeye çalışıyor. Peki bundan sonra ne olur? Netanyahu güvenlik önlemlerini gittikçe arttırıyor. Bu ise ancak kısa vadede şiddeti durdurabilir. Arad Nir "bu gidişat sonunda katliama gider" diyor. Hükümetin istifa etmesini ya da düşmesini ise beklemiyor. Tüm bu karmaşa içinde Türkiye İsrail'de sık sık anılıyor.

Malûm İsrail, Hamas'ın Batı Şeria'daki askeri şefi Salih Aruri'nin Türkiye'ye sığındığını iddia edegeldi. Hatta Netanyahu bu yüzden Ankara'yı ­dolaylı olarak­ ayaklanmaları provoke etmekle suçladı. Ankara ise bu iddiaları yalanladı.

Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu'nun (Dışişleri Müsteşarı iken) İsrailli mevkidaşı Dore Gold'la Roma'da görüştüğü yaz başında basına yansımıştı.

İsrail medyasına göre Gold bu toplantıda Aruri'nin sınırdışı edilmesini istedi ve Ankara da yerine getirdi. Geçtiğimiz Çarşamba bir olay daha meydana geldi.

İsrail'in ayaklanmaları provoke etmekle suçladığı "1948 Filistin İslami Hareketi"nin lideri Şeyh Raid Salah, Türkiye'ye gelmeye çalışırken İsrail polisince engellendi.

Alon Liel bu iki haberi örnek gösteriyor. Ve İsrail'de Türkiye'nin Hamas üzerinden ayaklanmaları dolaylı olarak desteklediği iddialarına dikkat çekiyor. Ankara'nın son olaylarda İsrail'in şahin tutumundan duyduğu rahatsızlığa da bakınca, yakın gelecekte ilişkilerde bir değişim beklememek gerekiyor.

Verda Özer

http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/verda-ozer_511/adini-koyalim-3-intifada_30331083#

 

  • İSRAİL İÇİN DAHA DA KÖTÜSÜ ULUSLARARASI TOPLUM ORTA DOĞU’DA DAVUT VE GOLYAT ROLLERİNİ DEĞİŞTİRMİŞ DURUMDA. İSRAİL ARTIK GOLYAT ROLÜNDE. GOLYAT’IN DEV CÜSSESİNE RAĞMEN MAĞLUP OLDUĞU DÜŞÜNÜLÜRSE BU FAZLASIYLA KÖTÜ BİR İMAJ

ABD yönetimi bugün Kudüs olaylarının temeldeki sebebiyle değil, daha çok semptomlarıyla uğraşıyor. Oysa çatışmaların kökeninde siyasi sürecin durması yatıyor ki bu da radikallerin ekmeğine yağ sürüyor.

Filistin Yönetimi iki arada bir derede kalmış durumda. Bir yandan Kudüs’te isyan eden Filistinli gençleri desteklemesi gerekiyor, diğer yandan ise büyük bir şiddet patlamasının veya yeni bir intifadanın önüne geçmek istiyor. Böyle olunca Filistin Yönetimi’nin politikalarına ikirciklik hâkim oluyor.

Netanyahu’ya gelince o her zaman olduğu gibi taş atan Filistinli gençlerle Kudüs’te yaşanan çatışmalara silahın merceğinden bakıyor. İsrail Kabinesi’nin belirlediği aşırı sert önlemler – taş atanlara karşı gerçek mermi kullanılması da buna dâhil – İsrail’in durumu temelden yanlış anladığını gösteriyor. İsrailli askerlere veya sivillere saldıran Filistinli gençlere son yıllarda uygulanan önlemlerin onları caydırmadığı ortada. Zira bu gençler bu mücadelenin zayıf tarafı olmaktan kazanç sağladıklarına inanıyor. Filistin medyasının da etkisiyle gençler kutsal bir davanın mücadelesini verdiklerine inanıyor.

İsrail için daha da kötüsü uluslararası toplum Orta Doğu’da Davut ve Golyat rollerini değiştirmiş durumda. İsrail artık Golyat rolünde. Golyat’ın dev cüssesine rağmen mağlup olduğu düşünülürse bu fazlasıyla kötü bir imaj.

İsrail, Filistin Yönetimi ve ABD hep beraber ciddi bir hata yapıyor. Üç taraf da İslamcı köktendincilerle mücadelede Kudüs’teki kavganın Arap kamuoyu üzerindeki duygusal etkisini hafife alıyor. İD, El Kaide ve Hizbullah gibi örgütlerin liderleri Filistinli kardeşlerinin akıbetiyle fazla ilgili olmasa da çözümsüz kalan bu ihtilafı, işgali, Kudüs’teki gerilimi Filistinli ve diğer Arap kitleleri kendi tarafına çekmek için kullanıyor.

Dolayısıyla bir barış süreci başlatıp krizin siyasi boyutlarına eğilmek büyük ivedilik arz ediyor. Bu barış süreci, yaşayabilir bir Filistin devletinin kurulmasını, İsrail’in güvenliğinin temin edilmesini, Kudüs’ün her iki devletin başkenti olduğu ve her bir tarafın kendi kutsal mekânlarından sorumlu olduğu bir siyasi çözümü hedeflemeli. Bunun gerisinde kalan her durum şiddeti tırmandırabilir ve dini vurguları güçlü, İslamcı terör örgütlerinin yer aldığı üçüncü bir intifadanın patlak vermesiyle sonuçlanabilir.

Uri Savir

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2015/10/israel-jerusalem-escalation-religious-war-arab-public-pa.html#ixzz3p2n8Bzhz

 

  • BİR İSRAİL BAŞBAKANI AMERİKALILAR VE AVRUPALILARDAN ÖNCE PUTİN’LE GÖRÜŞMEYE KOŞUYOR VE YANINDA BİR NUMARALI GÜVENLİK YETKİLİLERİNİ GÖTÜRÜYORSA BU, İSRAİL’İN NET BİR MESAJ VERDİĞİNİ GÖSTERİR: “BİZ DE VARIZ. İŞLER KİMSENİN TEKELİNDE DEĞİL. İSRAİL GEREKİRSE RUSYA’YLA BİLE KONUŞUR VE ORTAK BİR BASKI GÜCÜ OLUŞTURMAYA ÇALIŞIR.”

Dolayısıyla bir İsrail başbakanı Amerikalılar ve Avrupalılardan önce Putin’le görüşmeye koşuyor ve yanında bir numaralı güvenlik yetkililerini götürüyorsa bu, İsrail’in net bir mesaj verdiğini gösterir: “Biz de varız. İşler kimsenin tekelinde değil. İsrail gerekirse Rusya’yla bile konuşur ve ortak bir baskı gücü oluşturmaya çalışır.”Bunun yanında başka önemli gelişmeler de var. Hafta başında kimliğinin gizli kalması kaydıyla değerlendirmelerde bulunan kıdemli bir IDF subayı Rusya’nın hamlelerini ağır bir dille eleştirdi, serpilmekte olan radikal Şii ekseninin İsrail’i tehdit ettiğini vurguladı. IDF’nin en üst kademelerinde yer alan subay, İsrail devleti içinde İran-Şii-Hizbullah tehdidini, dizginsiz ve çılgın radikal Sünni blokundan daha ciddi bir tehdit olarak gören cephenin tutumunu anlatırken oldukça keskin ifadeler kullandı.

Subay şöyle konuştu: “Şii ve Sünni eksenler arasında devlerin savaşı yaşanıyor. Bu, tarihi bir olay, çağımızın en büyük olayı. Bu denklemde kimin iyi, kimin kötü çocuk olduğunu tespit etmek imkânsız. Herkese karşı tetikte olmalıyız. Yine de radikal Sünni eksenini radikal Şii ekseniyle kıyasladığımda kimin daha tehlikeli olduğu benim için net. İslam Devleti’nin icraatını küçümsemek gibi olmasın ama Sünni tehdidi ‘bilinen şeyler’ çizgisinde kalıyor. Aşina olduğumuz bir olay. Oysa Şii ekseni İran’a dayanıyor. Dünya doğal gaz rezervlerinin yüzde 25’ine, dünya petrol rezervlerinin yüzde 11’ine hâkim bölgesel bir güç söz konusu. İran’ın muazzam bir beşeri sermayesi, bilim, teknoloji, altyapı, operasyonel yetenek, siber gelişim bakımından yüksek kabiliyetleri var. İran, Irak, Suriye, Hizbullah ve şimdi de Rusya Sünni eksene karşı birlik oluyor. Büyük bir şaşkınlıkla başında ABD’nin bulunduğu uluslararası koalisyonun da buna dâhil olduğunu görüyoruz ki bu durum bizi kaygılandırmalı. İran kapımıza dayansın mı istiyoruz? Irak, Suriye ve Lübnan’ı fiilen yöneten, Rusya’dan destek gören, ‘nükleer eşik devleti’ konumunu koruyan İran’ın bu çatışmayı kazanmasını mı istiyoruz?”

Rusya’nın müdahalesine de değinen subay net ve sert konuştu: “Bu gelişme İsrail için son derece kötü, radikal Şii eksenini fazlasıyla güçlendiriyor. Ruslar aslında Şiilerle ilgili değil. Asıl amaçları Kafkasya’da patlak veren Sünni uyanışı frenlemek. Dağıstan’da, Çeçenistan’da sorunları var. Kendilerini tehdit eden Sünni dalgayı durdurmak istiyorlar ve Suriye’de bu nedenle harekete geçiyorlar. Rusların bu işe dâhil olması dengeleri değiştirebilir. Öyle ki neticede Esad ve Hizbullah, İran’ın da desteğiyle buradan zaferle çıkabilir. Tüm bu olayların sonunda Esad’ın tahtını koruduğunu düşünün. Belli bir iktidar gücünün yanında 7 bin Hizbullah savaşçısı, bin-2 bin civarında Devrim Muhafızı ve dünyanın dört bir yanından gelen binlerce Şii milisi olacak. Bunların arkasında İran’ın gücü, Rusya’nın desteği olacak ve tüm bunlar bizim arka bahçemizde olacak.”

Subay bu öngörülerin bir gecede çökebileceğini, bölgenin geleceğine dair tüm tahminlerin değişken olduğunu da vurguladı: “Rusya, kara kuvvetleri de dâhil Suriye’deki varlığını artırırken burası pekâlâ Putin için bir Vietnam’a dönüşebilir ve Rusya’yı Afganistan benzeri bir girdabın içine sokabilir. Nelerin olacağını tahmin etmek imkânsız. Bugün net olan şu ki Esad’ın elinde binlerce Hizbullah savaşçısı, bin civarında Devrim Muhafızı, binlerce Şii milis ve İran’ın durmadan akıttığı çok çok büyük miktarlarda para var. Şimdi Ruslar da bu denkleme dâhil oluyor ve dengeyi oynatıyor. Binlerce yabancı savaşçının cephedeki varlığı olmadan Esad bugün önemli bir askeri harekât gerçekleştiremez. Esad, onu destekleyenlerin kuklası, yaşam desteğine bağlı bir lider konumunda. Fakat bu süreçten sağ salim çıkması da mümkün.”

Ben Caspit

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2015/09/israel-fear-persian-empire-iran-shiite-hezbollah-axis-nuke.html#ixzz3p2np6oiQ

 

Netten okumalar

 

  • EDİRNE BÜYÜK SİNAGOGU'NDA KONSER

http://www.sabah.com.tr/webtv/yasam/edirne-buyuk-sinagogunda-konser

 

  • OTLARIN ARASINDA YAKINLARININ MEZARLARINI ARADILAR

http://www.sondakika.com/haber/haber-otlarin-arasinda-yakinlarinin-mezarlarini-aradilar-7790380/

 

  • AYIŞIĞINDA GÜLZAR… SİNEGOGTA BÜYÜLÜ GECE

http://safalargetirdiniz.com/2015/10/17/ayisiginda-gulzar-sinegogta-buyulu-gece/

 

  • İSHAK İBRAHİMZADEH'İN BAŞKA TÜRKİYE YOK ÇAĞRISI: "BARIŞ İÇİN ÖZELEŞTİRİ

http://www.yenisafak.com/hayat/ishak-ibrahimzadehin-baska-turkiye-yok-cagrisi-baris-icin-ozelestiri-2326680

 

  • EN BÜYÜK ASKER BİZİM ARİ – AYŞE YILDIRIM

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/388279/En_buyuk_asker_bizim_Ari.html

 

  • ÜÇÜNCÜ İNTİFADA MI? - AARON BARUCH

http://ankarali-34.blogspot.com.tr/2015/10/ucuncu-intifada-m-sevgili-kardeslerim.html

 

Takılan Tweet’ler

rïva ‏@Rivokhay  13 Eki

Cumhuriyet'e göre sefaradlar buna benziyor Haggaten mi? Ortodoks Jew fotosu koyuyor öyle bir yabancılaşma..

 

Karel Valansi ‏@karelvalansi  16 Eki

Muhtemelen duymamışsınızdır, pek haberi yapılmadı. Geçen hafta Türkiye'nin üye olmak istediği IHRA, İstanbul'da Holokost etkinliği düzenledi

 

Bir Türk Yahudisi ‏@TurkiyeYahudisi  14 Eki

Babam askere gittiginde ismi Salamon muş.. Orada yasadiklarindan dolayi benim ismimi secerlerken cok dusunmusler...

 

İdil Aydar ‏@idilaydar  

Manisa Akhisar'da, kentsel dönüşüm kapsamında yıkılacak alan içinde yer alan Musevi Sinagogu'nun kapısı.

Sinagog kapısının resimlerini belediyenin inşaat faaliyetlerinin ne zaman başlayacağını bilmediğim için, kayda geçsin diye yayınlıyorum