Değerli yalnızlık

Ortadoğu’nun göbeğinde iki ülke var. Bir zamanlar ilişkilerini mükemmel olmasa bile sürdürebilen, stratejik çıkarlarını duyguların üzerinde tutabilen iki ülke. Ortak sorunlar karşısında işbirliği yapabilen, bölgenin önemli güçleri olduklarının bilincinde, diyalog halinde olan ve birbirini tamamlayan iki ülke.

Karel VALANSİ Köşe Yazısı
18 Şubat 2015 Çarşamba

Ortadoğu’nun göbeğinde iki ülke var. Bir zamanlar ilişkilerini mükemmel olmasa bile sürdürebilen, stratejik çıkarlarını duyguların üzerinde tutabilen iki ülke. Ortak sorunlar karşısında işbirliği yapabilen, bölgenin önemli güçleri olduklarının bilincinde, diyalog halinde olan ve birbirini tamamlayan iki ülke. Ancak son yıllarda çok şey değişti. Artık bu iki ülkenin ismi yan yana ancak liderleri arasında süregelen söz düelloları veya iptal edilen anlaşmalarla geliyor. Birkaç cılız arabuluculuk denemesine rağmen kimsenin yakın zamanda ilişkilerin normalleşmesini beklediğini sanmıyorum. Öyle bir kopuş yaşanmış ki diplomatik ilişkiler kesilmiş, elçiler geri çağrılmış, resmi veya açık diyalog yolları kapanmış.

İdeolojiler ve duygular, rasyonelliğin ve stratejik çıkarların üstüne geçtiği bir durum yaşanıyor. Medya aracılığıyla süregelen açıklama-tehdit-suçlama sarmalı doğrudan görüşmenin, sorunları konuşarak çözmenin yerini almış. IŞ(İD) gibi bir tehdit karşısında veya bölgede yok olan düzeni yeniden inşa etmede işbirliği yapabilecekken, istikrarı sağlayıcı, yapıcı kararlar uygulayabilecekken, bölgenin bu önemli oyuncuları ortak birçok sorunun varlığına rağmen kindar olmayı sürdürüyorlar.

Bu ülkelerden bir tanesi, başlıkta da kopyasını verdiğim gibi Türkiye.  İkincisi yerine ise iki farklı ülke yerleştirebilirsiniz; biri İsrail, diğeri Mısır.

Türkiye’nin her iki ülkede de büyükelçisi yok. İlişkiler maslahatgüzar seviyesinde devam ediyor. Türkiye diğer ülkenin sadece bir kesimini destekler görünüyor. Bu Mısır için Müslüman Kardeşler, Filistin sorununda ise Müslüman Kardeşler’in bir kolu olan Hamas. Ancak bu durum ne Müslüman Kardeşler’in ne de Filistinlilerin sorunlarına çözüm sunabiliyor. FÖY Lideri Mahmud Abbas Temmuz ayında Ortadoğu’daki barışa katkı sağlaması ve İsrail-Filistin çatışmasına yardımcı olabilmesi için Türkiye’nin Mısır ile ilişkilerini düzeltmesi gerektiğini dile getirmişti. Aynı görüşmede Abbas Türkiye’nin Hamas ile dengeli bir ilişkisi olması gerektiğini de vurgulamıştı.

NATO üyesi ve AB adayı Türkiye’nin herkes ile konuşabilen, yapıcı politikaları ile arabulucu olma özelliği, ekonomisi ve demokrasisi ile bir yumuşak güç olarak imrenilen, örnek gösterilen günleri çok geride kaldı. Türkiye ile İsrail ilişkilerinin normalleşmesi için ABD taraf olmaya çalışırken, Türkiye-Mısır ilişkilerinin iyileşmesi için Suudi Arabistan eksenine geri dönen ve Mısır ile barış sinyalleri veren, bu nedenle de Müslüman Kardeşler’in liderlerini sınır dışı eden Katar öne çıkıyor. Bu liderleri ülkeye kabul eden ise Türkiye oluyor.

Mısır tarafından terör örgütü olarak tanımlanan Müslüman Kardeşler’in Türkiye Temsilcisi Eşref Abdülgaffar’ın Doğruhaber’e verdiği röportaj artık aktif direnişe geçildiğini duyuruyor. Bu açıklamadan sonra Mısır’da şiddetin artmasının sorumluluğu dönüp Türkiye’nin başını ağrıtabilir. Türkiye İsrail’i terör devleti olmakla suçlarken, 24 Şubat’ta Mısır’da bir mahkeme Türkiye’nin terörü destekleyen ülke olup olmadığını karara bağlayacak.

Türkiye, söylemleriyle uluslararası toplum nezdinde bu iki ülkeyi yalnızlaştırmaya çalışıyor ancak Ankara’nın haklı olarak eleştirdiği askeri darbeye rağmen, ne meşruluğunu son seçimlerle kanıtlamış Sisi liderliğindeki Mısır ne de seçime hazırlanan güç kaybetmiş Netanyahu liderliğindeki İsrail, Türkiye kadar zarar görmüyor. Mısır vize muafiyetini kaldırırken, transit ticaret anlaşmasını iptal etmesi buna bir örnek. Öte yandan Türkiye-İsrail ticareti diplomatik ilişkilerin tersine artarak devam ediyor. Bunu karşılıklı ticaret rakamlarından görebiliyoruz. Suriye iç savaşı çıktığından beri Türk tırlarının İskenderun-Hayfa ro-ro seferlerini kullandıkları da bir sır değil. Mısır’ın aksine İsrail iki ülke ilişkilerinde bu kanalı açık tutuyor. Öte yandan Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi oldukça rahatsız eden Mısır- Yunanistan- Kıbrıs Rum Kesimi ve İsrail ortaklıkları göze çarpıyor. Bu ülkelerin Türkiye’yi dışarda tutan enerji ve askeri işbirliği görüşmeleri artıyor.

İlişkilerdeki bu durum halk nezdinde de kendini gösteriyor. Algılar olumsuz. Türkiye’de Müslüman Kardeşler’i destekleyen Rabia yürüyüşleri ve antisemitizme varan Gazze protestoları düzenlenirken İsrail’den Türkiye’ye gelen turist sayısı bıçak gibi kesiliyor, Mısır halkı Türk ürünlerini ve dizilerini protesto ediyor. İsrail konu olunca hiçbir politikacı veya sanatçı adının İsrail ile anılmasını istemiyor. Türkiye ile her iki ülke arasındaki kültürel, sanatsal, akademik faaliyetler de en alt düzeyde devam ediyor.

İsrail-Filistin sorunundan Ortadoğu’nun en sıkıntılı konularının çözümüne kadar bölgenin, bu üç önemli aktörün işbirliğine ihtiyacı var. Türkiye’nin bu ülkelerle olan sorunlu ilişki durumunun değişmesi ile iç ve dış politikanın bu kadar iç içe geçmesinin engellenmesi en önemli evre olacaktır. Yok olan karşılıklı diyalog ortamını yeniden kurabilmek ise liderler arası söz düellolarının sonlandırılması ile başarılabilir ancak.