Bu hafta ağımıza takılanlar

• “Türkiye’de Yahudi olmak nasıl bir şeydir” diye de düşündüm. Neredeyse her gün, başka bir devletin yaptıkları yüzünden, küfür yiyorsunuz. Bir konuşma duyacaksınız ama dahil olamayacaksınız. Sizin hakkınızda yalan-yanlış bilgiler savuran kişiye karşı “gık” diyemeyeceksiniz. Çünkü kendi ülkeniz gibi gördüğünüz yerde, aslında yabancı olduğunuzu hissedeceksiniz. Özgürce anlatamayacaksınız düşündüklerinizi. Bir gün sizi, Camiye davet edecekler ama siz söyleyemeyeceksiniz. Yüzünüz kızaracak, nasıl davranacağınızı düşünmekten. Hangi insanın, ne kadar evrensel düşünüp, düşünmediğini kestiremediğinizden dolayı, her gün bu tür manevi baskılarla yaşayacaksınız. Restorana girdiğinizde birinin sizin soyunuza, inancınıza küfür ettiğini, saygısızlık ettiğini duyacaksınız ama yutkunmayı öğreneceksiniz. Her gün birileri internet başından, hakaret edecek ve siz onlara, saygıyla davranacaksınız. CENGİZHAN DEMİRKAYA – www.klastelevizyon.com

İzak BARON Diğer
7 Ocak 2015 Çarşamba
  • TÜRKİYE’DE YAHUDİ OLMAK NASIL BİR ŞEYDİR” DİYE DE DÜŞÜNDÜM. NEREDEYSE HER GÜN, BAŞKA BİR DEVLETİN YAPTIKLARI YÜZÜNDEN, KÜFÜR YİYORSUNUZ.

Antisemitizm bir ırkçılıktır ve insanlık dışıdır. Özellikle, Yahudi karşıtlığı, Antisemitist yaklaşım, kalıplı, siyasal bir algı yönetimiyle verilen, ırkçı ve din temelli bir anlayıştan kaynaklanıyor.

Türkiye’de, kendi çevreme dahi sorsam, birkaç kişi hariç, "Yahudileri seviyorum" diyemez, demez.

Neden? diye sorduğumda ise verilecek cevap çok nettir: 

“İsrail, Filistinlileri öldürüyor, katlediyor.”

Bu ülkede de “Yahudi-Musevi” olmak gerçekten zor.

Ben bazen, çoğu zaman empati yaparım.

Kendimi başkasının yerine koyarım.

Terk ettiğim sevgililerimin yerine de koymuştum kendimi.

Ve gerçekten içim acımıştı.

Bir daha, kolay bir sevgililik süreci yaşamayacağıma dair, söz vermiştim.

Ve sözümde de devam ediyorum.

“Türkiye’de Yahudi olmak nasıl bir şeydir” diye de düşündüm.

Neredeyse her gün, başka bir devletin yaptıkları yüzünden, küfür yiyorsunuz.

Bir konuşma duyacaksınız ama dahil olamayacaksınız.

Sizin hakkınızda yalan-yanlış bilgiler savuran kişiye karşı “gık” diyemeyeceksiniz.

Çünkü kendi ülkeniz gibi gördüğünüz yerde, aslında yabancı olduğunuzu hissedeceksiniz.

Özgürce anlatamayacaksınız düşündüklerinizi.

Bir gün sizi, Camiye davet edecekler ama siz söyleyemeyeceksiniz.

Yüzünüz kızaracak, nasıl davranacağınızı düşünmekten.

Hangi insanın, ne kadar evrensel düşünüp, düşünmediğini kestiremediğinizden dolayı, her gün bu tür manevi baskılarla yaşayacaksınız.

Restorana girdiğinizde birinin sizin soyunuza, inancınıza küfür ettiğini, saygısızlık ettiğini duyacaksınız ama yutkunmayı öğreneceksiniz.

Her gün birileri internet başından, hakaret edecek ve siz onlara, saygıyla davranacaksınız.

Hayatında, yarım yamalak ders kitaplarından başka, kalıpsız, dayatmasız, özgür düşünebileceği tek bir kitap dahi okumayanların, eğitimsiz, cahil insanların karşısında, sessizliği öğreneceksiniz.

Yaşaması olası, birçok örnek olabilir, düşünülebilir ama buraya yazarken bile sinirlerim bozuluyor.

Bir Yahudi-Musevi gibi yaşamayı, empati yaparken dahi, zorlanıyorum.

Bu, insanlara, Yahudilere ve kime yapılırsa yapılsın eziyettir, işkencedir.

Ben Türk Vatandaşı olarak, Yahudilere-Musevilere karşı, antisemitist yaklaşımları kınıyorum.

Ben Yahudileri seviyorum.

Tüm insanlığı, canlılığı, cansızlığı sevdiğim gibi…

Cengizhan Demirkaya

http://www.klastelevizyon.com/turkiyede-yahudi-olmak-makale%2c742.html

 

  • ONLARIN GİRİŞİNİ MÜLTECİ GİRİŞİ OLARAK DEĞİL; İSRAİL’E SIZANLAR, YANİ AVRUPALILARIN TABİRİ İLE “İNFLİTRATES/ İNFİLTRÉS”, IRKÇI YAHUDİLERE GÖRE “KARANLIKLAR/TÉNÈBRES” OLARAK DEĞERLENDİRİLMEKTEDİR

İsrail resmi söyleminde kendi ırkından olmayanları kabul etmemesi ile tanınan bir ülkedir. Ne var ki o da sıradan bir dünya ülkesi olduğu için güncel konular onun da zaman zaman kapısını sadece çalmakla kalmıyor, istese de istemese de ülke topraklarında kendilerini hissettiriyor. Bunlardan birisi de kaçak göç ve mülteciler meselesidir. Her ne kadar bir taraftan İsrail’e Afrikalı Yahudileri göç ettirmek için teşvikçi olsa da zaman zaman da bu politikasının bedelini ödemektedir. Bu meseleyi içinden çıkılamaz kılan da Eritreli, Sudanlı, Güney Sudanlı, Etiyopyalı, Senegalli, Güney Afrikalı, Kongolu, Ganalı, Nijeryalı ve Fildişi Sahilinden kaçak gelen göçmenlerdir. 2010’lu yılların başından itibaren haftada 100/200 arasında kaçak göçmenin İsrail’e girmeye başlaması İsrail’in korkulu rüyasına dönüştü. Afrikalılar Mısır-İsrail sınırının Sina Çölü bölgesinden kaçak geçerek, İsrail’e girmektedirler.

Halen 65.000 Sahraaltı Afrikalı mültecinin en büyük arzusu Tel Aviv ve çevresinde yaşayabilme ve çalışabilmektir. Onlar her ne kadar mülteci konumu alma hayali kursalar da İsrail özellikle Eritreli ve Sudanlıları geleceği için tehdit olarak görmektedir. Onların girişini mülteci girişi olarak değil; İsrail’e sızanlar, yani Avrupalıların tabiri ile “inflitrates/infiltrés”, ırkçı Yahudilere göre “karanlıklar/ténèbres” olarak değerlendirilmektedir. Öncelikli olarak Eritre ve Sudan’ın vatandaşları dışındakileri kısa veya uzun vadede sınırları dışına göndermekle tehdit etmektedir. Eritre kendi vatandaşlarını ülkeye geri kabul etmesi için bir engel olmadığını, ama bunun sınır dışı edilmeleri şeklinde yapılmamasını istemektedir. Güney Sudan ise ülkenin henüz barışa kavuşmadığı gerekçesiyle vatandaşlarının bir müddet daha İsrail’de kalmalarını istiyor.

Başlarını sokabilecekleri evleri olmayanlar, Tel Aviv’deki Lewinsky Parkında kendilerine verilen insani yardımlarla yaşamaya çalışıyorlar. Tel Aviv belediyesi halen 40.000 mülteciye hükümetten destek almadan baktığını ve bunun bütçelerine ciddi zarar verdiğini açıklıyor. Yahudi halk bunların İsrail vatandaşı olup iş bulmalarından, haliyle evlerine kadar gelmelerinden korktuklarını, neredeyse kadınların yalnız sokağa çıkmadıklarını, şehirlerini kirlettiklerini ileri sürerek bunlardan devletlerinin kendilerini kurtarmasını istiyor. Hatta devletin resmi rakamlarına göre bunların suç işleme oranı %2,5 civarında iken, bunu %40 gibi abartarak sunuyorlar. İsrail hükumetinin derdi ise hepsini geri göndermek.

http://www.ordaf.org/afrikadaki-israil-israildeki-afrikalilar/

 

  • ABD’NİN GARANTİLEDİĞİ DOKUNULMAZLIK SÜRDÜKÇE İSRAİL DE KAFASINDAKİ HARİTAYI TAMAMLAMAYA VE İTİRAZ EDENİ CEZALANDIRMAYA DEVAM EDECEK

1993’te Oslo Anlaşması ile iki devletli çözümü kabul eden İsrail bu hedefi imkansız hale getirmek için elinden geleni yapıyor. Uluslararası konjonktür ve Amerikan politikası değişmedikçe Doğu Kudüs’ü Araplardan arındırmadan ve yasadışı yerleşimlerle Batı Şeria’daki işgali tamamlamadan İsrail’in barış masasına dönmesi zor gözüküyor.

1947’de Filistin topraklarının yüzde 42.8’inde bir Arap ve yüzde 56.4’ünde bir İsrail devletinin kurulmasını, Kudüs’e BM himayesinde ayrı bir statü öneren BM Paylaşım Planı’nı reddeden Araplar bugün İsrail’e 1967 sınırlarını bile kabul ettiremiyor. Filistinliler 1948 sınırlarını zaten unutmuştu. Konsey’den dönen son tasarı da 1967 sınırlarını esas alıyordu. Her geçen yıl Filistin tarafının pozisyonu aşınıyor. İşin özü Filistinliler, toprakların geriye kalan yüzde 22’lik bölümünde bile devlet kuramıyor.

Herhangi bir tasarıyı BM’ye kabul ettirmekten daha önemlisi çıkan kararı hayata geçirtecek bir gücün olmaması. İsrail 1967’de işgal ettiği yerlerden çekilmesini öngören 242 no’lu karar dahil çok sayıda kararı hiçe saydı ve hiçbir yaptırımla karşılaşmadı. ABD’nin garantilediği dokunulmazlık sürdükçe İsrail de kafasındaki haritayı tamamlamaya ve itiraz edeni cezalandırmaya devam edecek. Ayrıca mesele işgalin ötesine geçiyor; bir halk katmerleşen apartheid rejimiyle cendereye alınıyor. Sadece 2014’te 1500 Filistinli çocuk gözaltına alındı. Haklarında hiçbir suçlama olmadan ‘idari tutuklama’ uygulamasıyla 2014’te hapse atılan Filistinlilerin sayısı 550. Gilat Şalit’e karşılık bırakılan Filistinlileri tekrar hapseden İsrail 7 bini aşkın Filistinliyi elinde tutuyor.

Diplomatik manevralar Abbas ve Arap Birliği’ne puan getirebilir, İsrail biraz köşeye sıkışabilir ama bunların hiçbiri durumu değiştirmiyor. Bırakın sıradan Filistinlileri Abbas bile Batı Şeria’dan Ürdün’e gitmek için Beyt El’deki İsrailli subaydan izin almak zorunda. Filistinliler yeşil kart, İsrailliler mavi kart taşıdıkça, Filistinliler beyaz plakalı araç, İsrailliler sarı plakalı araç kullandıkça yani apartheid sürdükçe üçüncü, dördüncü, beşinci intifada kaçınılmaz. Avrupalılar yavaş yavaş bu gerçeği görmeye başladı ama 10 bin km ötedeki Amerikalıların işine aymazı oynamak geliyor.

Fehim Taştekin

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/fehim_tastekin/diplomatik_direnis-1264187#

 

  • TÜRKİYE’DE ANTİSEMİTİZM, VARLIĞINI TWİTTER BAŞTA OLMAK ÜZERE SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMLARINDA MUSEVİ TÜRK VATANDAŞLARINI HEDEF ALAN MESAJLAR İLE DE KENDİNİ GÖSTERDİ

Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerinde Mavi Marmara olayı ile oluşan gerilimde yumuşama beklentisi 2014 yılında boşa çıkmış gibi görünüyor. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iç politikada Fethullah Gülen Cemaati’ne karşı mücadelesinde, ‘Cemaat, İsrail destekli/yanlısı’ gibi söylemler gündeme geldi. Türkiye’de antisemitizm, varlığını Twitter başta olmak üzere sosyal medya paylaşımlarında Musevi Türk vatandaşlarını hedef alan mesajlar ile de kendini gösterdi. Türkiye’nin, Filistin’in işgali nedeniyle uzun yıllardır izlediği politika değişiklik göstermemekle birlikte eskiden olduğu gibi İsrail ile de görüşerek bu sorunu çözmek için aracılık rolü üstlenmesi, 2014 yılında da gerçekleşmedi.

Yıldız Yazıcıoğlu

http://www.amerikaninsesi.com/content/turkiye-yi-2015-te-nasil-bir-dis-politika-bekliyor/2586078.html

 

 

  • TÜRKİYE’DE İRAN’DAN BİLE DAHA YOĞUN ANTİSEMİT DUYGULAR EGEMEN

- Türkiye toplumu 2014 yılı itibarıyla antisemitizm (Yahudi karşıtlığı) meselesinde nerede?

Bu Türkiye’nin en sorunlu alanlarından biri. Tahkirle Mücadele Birliği’nin (ADL) yaptığı son çalışmaya göre Türkiye dünyadaki en antisemit toplumlardan biri. Türkiye’de İran’dan bile daha yoğun antisemit duygular egemen. Bunu halının altına süpürmek yerine bu sorunla yüzleşmek zorundayız. Mesele sadece inanç temelli ayrımcılık ve nefret suçlarıyla mücadele meselesi değildir. Mesele Türkiye’nin önümüzdeki süreçte ekonomik ve politik ekosistemi meselesidir. Türkiye’deki genç Yahudilerin ülkelerini terk ettiğini görmeye başladık. Eğer Türkiye ayrımcı, dışlayıcı, nefretin egemen olduğu bir ülke olmakta ısrar ederse, Türkiye yatırımları cezbeden bir ülke de olamaz. İnanç Özgürlüğü ve İş Vakfı’nın yaptığı bir araştırmada, dünyada inanç özgürlüklerinin güçlü olduğu ülkeler rekabet endeksinde de üst sıralarda. Türkiye, inanç özgürlüklerini vicdanı için değilse bile cüzdanı için istemek zorunda. AKP özgürlükçü, eşitlikçi değerlere inanmıyorsa bile Türkiye ekonomisini bu darboğazdan çıkarmak için temel hak ve özgürlükler noktasında açılım getirmek zorunda. Biz CHP olarak özgürlükleri cüzdanımız için değil vicdanımız için savunuyoruz.

Aykan Erdemir (Cansu Çamlıbel)

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27893367.asp

 

 

Netten okumalar

  • BİR ZAMANLAR YAHUDİ ERMENİ RUM MİLLETVEKİLLERİ VARDI - MUZAFFER AYHAN KARA

http://www.odatv.com/n.php?n=bir-zamanlar-yahudi-ermeni-rum-milletvekilleri-vardi-0101151200

 

  • TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİNE MÜZİKAL DESTEK

http://israilblogu.com/2014/12/31/turkiye-israil-iliskilerine-muzikal-destek/

 

  • MEDYA NEFRET SÖYLEMİNDE BU SEFER DE SINIFTA KALDI

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/10105/medya-nefret-soyleminde-bu-sefer-de-sinifta-kaldi

 

  • AUSCHWİTZ GÜNLÜKLERİ- 1 : “BİZLER YAHUDİ OLDUĞUMUZ İÇİN ŞANSLIYDIK - DUYGU SEYMAN”

http://www.gazetebilkent.com/2015/01/04/auschwitz-gunlukleri-1-bizler-yahudi-oldugumuz-icin-sansliydik/

 

  • HAMAS’TAN MEDET UMANLAR! – EMİN ÇÖLAŞAN

http://sozcu.com.tr/2015/yazarlar/emin-colasan/hangi-zekeriya-oz-698545/

 

  • YAHUDİLERİ İSRAİL’LE EŞİTLEMEK SİYONİZM

http://www.milliyet.com.tr/yahudileri-israil-le-esitlemek/dunya/detay/1994086/default.htm

 

  • TÜRKİYE İLE İSRAİL ARASINDAKİ İLİŞKİLER - WANYU CHEN

http://akademikperspektif.com/2015/01/03/turkiye-ile-israil-arasindaki-iliskiler/

 

“Geçmiş Zaman Olur Ki” – Twitter’dan

 

  • Haliç Postası@HalicPostasi