Aman nazar değmesin

Köşe Yazısı
18 Haziran 2014 Çarşamba

Nuia MANA

Nazarın başkasının kem gözü kaynaklı olduğuna inanılır. Bu kem gözden çıkıp da kişiye doğru gelen kötü enerjiyi durdurmak imkansızmış gibi, sanki bu enerji yenilmez bir savaşçıymış gibi ondan korkulur. Bu büyük güç karşısında hazırlıksız ya da savunmasız yakalanan kişi de yenilgiye uğrar. Hayatında iyi giden şeyler yahut sahip olduğu herhangi bir şeye zarar gelir. Bu durumda kişi ya çok mutlu olmamalıdır, ya da şiddetli bir paranoya içinde kem gözlüleri hayatından her gün teker teker ayıklamalıdır.

İnsan geriye bakınca detayları değil, ana hatlarıyla nasıl hissettiğini hatırlar. En baskın duyglar kalıyor kalbin belleğinde. Hele bu duygular duygusal skalanın pozitif tarafına denk düşenler ise değmeyin kalbin keyfine. Haz alıyor insan, hayatının anlamlı olduğuna inanıyor. Durum böyle olunca, derin bir hayat yaşamak için insana mutlu olmayı istemekten ve bunun için hayatın tüm alanlarında bir bir gerekenleri yapmaktan başka çare kalmıyor. E iyi de, mutlu olunca kem gözler basıyor ortalığı…

Etrafımızdaki insanlar ve onların bize karşı olan davranışları ve bizde uyandırdıkları hisler birer aynadan ibarettir. Herkes en nihayetinde birbirine ayna tutup göçecektir bu dünyadan. Hayatta kem gözlere rastlamak aslında içten içe sahip olduklarınızı hakketmediğinize inandığınızı gösterir. Kem göz bahanesi ile bu hakketmeme rahatsızlığınızı gidermek için kendi kendinize nazar değdirirsiniz. Ayşe’nin o gün gözleri kem bakmasa gider Fatma’yı bulursunuz. Yani bir kem göz mutlaka bulursunuz, çünkü hakketmediğinize inandığınız her şey sizi rahatsız eder. Kurtulmanız gerekir. Çünkü insan sahip olduklarıyla mutlu olmak ister, olamıyorsa sahip olduklarını değiştirip yine mutluluğu arar.

İşin ilginç yanı çoğu insan bu kurtulma seçiminin sorumluluğunu almaktansa kem gözlü Ayşe’yi, Fatma’yı suçlar. Zordur kendine ‘ben en iyi şeyleri hak ettiğime inanmıyorum’ demek… Ben henüz kendimi o kadar da sevemedim, demek.

Mutlu olmayı bilmemektir nazar değdiren. Bu, kişinin kendi tam potansiyeline ulaşmamak için kullandığı harika bir bahanedir. Tembelliğin diğer adıdır. Nazar gerçekten sadece kem gözlerin emrinde olsa tüm Nobel ödülü alanlar kanser olur, tüm başarılı iş adam ve kadınları araba kazası geçirir, tüm aşıklar ölür, dünya saçma sapan bir yer haline gelirdi.

Nazar korkusunun yoğun olduğu kişi ve gruplar tutkularının peşinden gitmeye ya korkuyorlardır ya da tembelliklerine bahane arıyorlardır. Ne aşkta ne de işte büyümezler. Nazarın kabuklu doğasına sığınırlar. Başarısızlıkları konu olunca da ya nazar değdi derler, ya da ekonomiyi, düzeni veya anne-babalarını suçlarlar. Kabuktan çıkmak sevgi işidir, sorumluluk alma işidir, hayata ve kendine güven işidir. Ben artık büyüdüm, demektir. Sürüden ayrılmanın hikayesidir.