Bu hafta ağımıza takılanlar

Freedom House ve yayınladığı raporlar bütün bunlar yüzünden eleştirilebilir, eleştiriliyor da. Fakat Türkiye´de bazı çevrelerin yaptığı gibi raporu başkanının Yahudi kimliği üzerinden eleştirmek bambaşka birşey. Herşeyden önce rapora bu kadar şiddetli tepki verilmiş olması tam da raporun hararetle karşı çıkılan ´Türkiye´de farklı fikirlere toleransın olmadığı´ bulgusunu destekler nitelikte. Fakat rapora yöneltilen eleştirinin kişinin doğarken miras aldığı ve çoğu kez gelişiminde çok az rol oynadığı (primordial) dini kimliğinin üzerinden yapılması Türk siyasi kültürünün herşeyi kimlik perspektifinden gören ve çok daha problemli olan yanına işaret ediyor. /GÖNÜL TOL – gazeteciler.com

İzak BARON Diğer
14 Mayıs 2014 Çarşamba
  • Bu bakış açısı, insanın sahip olduğu tüm fikirlerin, verdiği tüm kararların, yaptığı tüm seçimlerin altında değişmez, kaskatı bir etnik ya da dini kimliğin olduğunu varsayıyor. Bu anlayışa göre Freedom House'un başkanı David Kramer dünyaya bakış açısını asla değiştirmeyecek. Çünkü yaptığı herşeyi belirleyen ve değişmeyecek olan Yahudiliği. GÖNÜL TOL – gazeteciler.com

------------------------------------------------

 

  • AMA ÖZELLİKLE, ÖRNEĞİN BAŞKANIMIZIN (DAVİD J. KRAMER) HAKKINDA YAPILAN (YAHUDİ KÖKENDEN GELMESİ) GİBİ CAHİL HABERLER BİRAZ SÜRPRİZ OLDU BİZİM İÇİN

Notunu düşürdüğümüz veya yükselttiğimiz ülkelerde bu başımıza geliyor ama özellikle notunu düşürdüklerimizde bu oluyor. Ve hassaten ‘özgür değil’ sınıfına aldığımız ülkelerden ciddi reaksiyon alabiliyoruz çünkü bu tanımlama oldukça sert. Her yıl açıkladığımızda birçok itiraz ve tartışmaya muhatap oluyoruz. Tabi bir de Türkiye oldukça önemli bir ülke ve yoğun bir yıl geçiriyor. Bunlardan dolayı pek şaşırmadım. Bütün indekse baktığımızda Türkiye gibi büyük bir ülke ve demokrasinin ‘özgür olmayan’ sınıflandırmaya kayması muhtemelen yılın en önemli hikâyesi oldu. Ama özellikle, örneğin başkanımızın (David J. Kramer) hakkında yapılan (Yahudi kökenden gelmesi) gibi cahil haberler biraz sürpriz oldu bizim için. Ama Türk yetkililerin itirazları pek şaşırtmadı. Sanırım bu tepki, Türkiye’deki yetkililerin diğer insan hakları grupları ve medya özgürlük sınıflandırmalarına verdikleri tepkinin benzeri idi, CPJ’ye (Gazetecileri Koruma Konseyi) yapıldığı gibi. Ama diğer taraftan bunca haber yayınlanması da iyi oldu.

Dr. Karin Deutsch Karlekar – Radikal

http://www.radikal.com.tr/turkiye/freedom_houseun_turkiye_raportoru_korkudan_ismini_gizlemis-1190968

  • İSRAİL İLE TAZMİNAT İÇİN 21 MİLYON DOLARDA UZLAŞMA SAĞLANDIĞI BELİRTİLİRKEN, BU PAZARLIKLARDA EMSAL ALINAN DİĞER OLAYLAR...

Mavi Marmara olayında 9 kişi hayatını kaybederken, 1’i hala bitkisel hayatta olmak üzere 56 ağır, 200 kadar da hafif Türk yaralı bulunuyor.

İsrail ile tazminat için 21 milyon dolarda uzlaşma sağlandığı belirtilirken, bu pazarlıklarda emsal alınan diğer olaylar ise şöyle:

Kişi başı 10 milyon dolar: New York seferini yapan PAN AM 103 sefer sayılı Boeing 747 uçağı, 21 Aralık 1988 tarihinde havada infilak etmesi sonucu İskoçya’nın Lockerbie kasabasına düştü. Uçak içindeki 258 kişi ve kasabadaki 17 kişiyle birlikte toplam 275 kişinin ölümüne neden oldu. Patlayıcıyı uçağa yerleştirenlerin Libya uyruklu olduğunun anlaşılmasından sonra, Libya’dan tazminat talep edildi. Suçluları İskoçya’ya iade eden Libya, Lockerbie faciasında kişi başı 10 milyon dolar olmak üzere toplam 2.75 milyar dolar tazminat ödedi.

ABD ve İsrail’in tazminat pazarlığı: 1967 Arap-İsrail savaşını gözlemlemek üzere bölgeye gönderilen USS Liberty Gemisi, 8 Haziran 1967 tarihinde uluslararası sularda, Sina Yarımadası yakınlarında İsrail tarafından deniz ve havadan saldırıya uğradı. Gemi yaklaşık 75 dakika boyunca ateş altında tutuldu, 34 ölüm ve 171 yaralı ile sonuçlandı. İsrail yanlışlıkla vurduğunu iddia etti ve ABD’den hemen özür diledi. İsrail 1968’de ölenlerin yakınlarına toplamda 3.323.000 ABD Doları, Nisan 1969’da da 3.566.547 ABD Doları yaralılara ödedi. İsrail, Liberty adlı gemi için de 6 milyon ABD Doları ödemeyi kabul etti.

ABD Mahkemesi’nin kararı: 1991 yılında PKK’nin Bingöl’de yol kesmesi sonucu, Amerikalı arkeologlar Ronald Wyatt ve Marvin Wilson ile İngiliz Avustralyalı, toplam beş arkeolog kaçırılmış ve 21 gün sonra sağ kurtulmuştu.

Amerikalı arkeologların, Suriye devleti aleyhine Columbia Federal Bölge Mahkemesi’nde 2001 yılında açtığı davada mahkeme, “PKK, ABD ve Türkiye’ye göre terörist örgüttür. Bu örgütün lideri, kaçırılma olayı sırasında, Suriye tarafından himaye ediliyordu. Dolayısıyla, Suriye devleti bu işin sorumlusudur” hükmüne vardı ve Suriye hükümetini 338 milyon ABD Doları tazminata çarptırdı.

Duygu Güvenç

http://posta212.com/guncel/iste-israilin-tazminat-sarti

 

  • “MAVİ MARMARA” BAŞTA OLMAK ÜZERE SON ZAMANLARDA OLUP BİTEN OLUMSUZLUKLARIN BIRAKTIĞI İZLERİ BİR ÇIRPIDA GİDERMEK KOLAY OLMAYABİLİR

“Mavi Marmara” başta olmak üzere son zamanlarda olup biten olumsuzlukların bıraktığı izleri bir çırpıda gidermek kolay olmayabilir. Yani büyükelçilerin teati edileceği günün ertesinde ilişkilerde hemen büyük bir canlanma beklenmemeli.

 Bunun için karşılıklı güven havasının oluşması gerek. Bunda siyasi liderlerin davranışlarının ve özellikle konuşma üslubunun önemli etkisi var.

İstanbul’daki Kültür Üniversitesi’ne bağlı Küresel Siyasi Trendler Merkezi’nin (GPOT) İsrail’deki Bölgesel Dış İlişkiler Enstitüsü (MİTVİM) ile önceki gün düzenlediği yuvarlak masa konferansında Türk ve İsrailli akademisyenler ve yazarlar ilişkilere nasıl bir yeni şekil vermek gerektiğini tartıştılar.

Yeni dönemde ilişkilerde ikili bazda ekonomik, siyasi ve askeri işbirliğinin yanı sıra, bölgesel sorunlar üzerinde ortak stratejik çalışmaların da ağırlık kazanması söz konusu.

Ancak bu noktaya varmak için her şeyden önce varılacak anlaşmanın iki ülkede de gereken siyasi onayı ve de kamuoyunun desteğini sağlaması gerekecek.

Sami Kohen

http://dunya.milliyet.com.tr/israil-ile-nasil-bir-iliski-/dunya/ydetay/1880278/default.htm

 

  • 1973 YILIYMIŞ VE KİPPUR GÜNÜ’NDE İSRAİL’E ANİ BİR SALDIRI YAPILMIŞ. İSRAİL ORDUSU HAZIRLIKSIZ YAKALANMIŞ; SAVAŞIN İLK GÜNLERİNDE HERKES İSRAİL DEVLETİNİN VE YAHUDİ HALKININ SONUNUN YAKLAŞMAKTA OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORMUŞ

Nerede kalmıştık? Avraham ile hahamın görüşmesinde. Anneannemin erkek kardeşi Avraham, Polonya’daki din okulundan ayrılıp İsrail’de bir kibutza yerleştikten seneler sonra kendini aniden korkunç bir savaşın ortasında bulmuş. 1973 yılıymış ve Kippur Günü’nde İsrail’e ani bir saldırı yapılmış. İsrail ordusu hazırlıksız yakalanmış; savaşın ilk günlerinde herkes İsrail devletinin ve Yahudi halkının sonunun yaklaşmakta olduğunu düşünüyormuş. Avraham Suriye tarafından bombalanmakta olan bir yerdeymiş, etrafında top mermileri patlarken ayağa kalkmış ve yakınında duran bir kadına yanına yatmasını haykırmış. Kadın hızla yanına gelmiş ve kendinden gayet emin görünen Avraham’a neden bulunduğu yerin daha güvenli olduğunu düşündüğünü sormuş. Avraham bulunduğu yere top mermisi düşmeyeceğini, kendisine yakın durmasını söylemiş kadına. “Bu lanet savaşta pek çok talihsiz insan ölecek,” demiş Avraham, korku içindeki kadını yatıştırmaya çalışarak, “ama ben onlardan biri olmayacağım.” Kadın, top mermilerinin ıslık sesini bastırmak için bağırarak nasıl bu kadar emin olabildiğini sorduğunda Avraham hiç tereddüt etmeden, “Çünkü hâlâ Tora yoluna dönmedim,” diye cevap vermiş. Avraham ve kadın, bomba saldırısından canlı çıkmışlar. Yıllar sonra, Avraham bir fırtına sırasında gemiden denize düşüp kurtarma ekibi tarafından bulununca, suyu döverek, “Yine de sana inanmıyorum!” diye haykırıyormuş gökyüzüne.

Etgar Keret

http://www.zaman.com.tr/kitap-zamani_siva_2215277.html

 

  • İSLAMCILARIN TAKINTISI İSE, YAHUDİLER VE İSRAİL’DİR. HER TAŞIN ALTINDA MUSEVİ PARMAĞI ARAMAK, BİR “RUTİN”DİR. İSLAMCILARIN; BU “RUTİN” YÜZÜNDEN, DÜNYAYA “TEK AÇILI” BAKMAK ZORUNDA KALDIKLARINI GÖZLEMLEYEBİLİYORUZ

30 Mart bazı kesimlerde hayal kırıklığı yaşatırken, Türkiye'nin Batı'yla ilişkisinin pamuk ipliğine bağlı olmadığı anlaşıldı.

Solun önemli bir kesiminin, kaba bir toptancı yaklaşımı vardır: Tahliller; dünyanın ve ülkenin neresinde bir kötülük olsa, “Başını ABD’nin çektiği emperyalizm” diye başlar. Ayrıntıyı, özeli, yereli yok sayan bu tür yaklaşımlar; gelişmeleri okumakta ve anlamakta başarılı olunmasını engeller.

İslamcıların takıntısı ise, Yahudiler ve İsrail’dir. Her taşın altında Musevi parmağı aramak, bir “rutin”dir. İslamcıların; bu “rutin” yüzünden, dünyaya “tek açılı” bakmak zorunda kaldıklarını gözlemleyebiliyoruz.

Sonuç olarak; “kaba solculuk” ve “kaba İslamcılık”ın; dünyayı ve olayları anlama kılavuzları arasında, ciddi bir benzerlik olduğunu, rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu hal, bir Çin atasözündeki duruma çok uyuyor: “Kuyudaki kurbağa, gökyüzünü kuyunun ağzı kadar sanır.”

Oral Çalışlar

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/oral_calislar/washington_ankara_hatti_kuyudaki_kurbaga-1191553#

 

  • WAGNER’İ İSRAİL’DE TABU OLARAK KABUL ETMEYE DEVAM EDERSEK SON SÖZÜ HİTLER’İN SÖYLEMESİNE İZİN VERMİŞ OLURUZ” DİYEN BARENBOİM, BAŞKA SINIRLARI DA YIKMAKTAN ÇEKİNMEDİ

Wagner’i İsrail’de tabu olarak kabul etmeye devam edersek son sözü Hitler’in söylemesine izin vermiş oluruz” diyen Barenboim, başka sınırları da yıkmaktan çekinmedi: 1999 senesinde, Filistinli edebiyat eleştirmeni ve akademisyen Edward Said ile birlikte Doğu-Batı Divanı Orkestrası’nı kurdu. Adını Alman şair Johann Wolfgang von Goethe’nin aynı isimli eserinden alan orkestra, özlem duyulan Ortadoğu barışının ete kemiğe bürünmüş hâli. Genç Arap, Musevi ve Filistinli müzisyenler birlikte çalıyor ve savaşın işgali altındaki kadim bir coğrafyaya müziğin uyumunu götürüyor.

2006’da bu anlamlı orkestrayı İstanbul’da yöneten cesur piyanist ve orkestra şefi Daniel Barenboim, birkaç gün sonra yine Türkiye’de olacak. Ancak bu kez Doğu-Batı Divanı ile birlikte değil, 450 yıllık geçmişiyle dünyanın en eski ve saygın orkestralarından biri kabul edilen Staatskapelle Berlin’in şefi olarak gelecek İstanbul’a. Üstelik de Richard Wagner’in eserlerinden müteşekkil bir repertuarla...

Özlem Ertan

http://www.taraf.com.tr/yazilar/ozlem-ertan/daniel-barenboim-ve-tabulari-yikmak/29726/

 

  • FREEDOM HOUSE'A DÖNELİM. KURUMUN, FAALİYETLERİNİN, YAYINLADIĞI RAPORLARIN PEK ÇOK SORUNLU TARAFI VAR. BAŞKANININ YAHUDİ OLMASI BUNLARDAN BİRİ DEĞİL.

Freedom House ve yayınladığı raporlar bütün bunlar yüzünden eleştirilebilir, eleştiriliyor da. Fakat Türkiye'de bazı çevrelerin yaptığı gibi raporu başkanının Yahudi kimliği üzerinden eleştirmek bambaşka birşey. Herşeyden önce rapora bu kadar şiddetli tepki verilmiş olması tam da raporun hararetle karşı çıkılan 'Türkiye'de farklı fikirlere toleransın olmadığı' bulgusunu destekler nitelikte. Fakat rapora yöneltilen eleştirinin kişinin doğarken miras aldığı ve çoğu kez gelişiminde çok az rol oynadığı (primordial) dini kimliğinin üzerinden yapılması Türk siyasi kültürünün herşeyi kimlik perspektifinden gören ve çok daha problemli olan yanına işaret ediyor. Bu bakış açısı, insanın sahip olduğu tüm fikirlerin, verdiği tüm kararların, yaptığı tüm seçimlerin altında değişmez, kaskatı bir etnik ya da dini kimliğin olduğunu varsayıyor. Bu anlayışa göre Freedom House'un başkanı David Kramer dünyaya bakış açısını asla değiştirmeyecek. Çünkü yaptığı herşeyi belirleyen ve değişmeyecek olan Yahudiliği.

Niyetim Kramer'ı savunmak, onun kişiliğine dair bir analiz yapmak değil. Yapmaya çalıştığım bu tür dogmatik düşünme şeklinin demokrasi kültürüne vurduğu darbeyi anlatmak. Karşısındakini böyle gören zihniyet bu varsayıma kendinden yola çıkarak varıyor. Kendisi de dünyayı içine doğduğu kimlik üzerinden görüyor; tüm kararlarını, siyasi duruşunu, dünya görüşünü devraldığı bu kimlik üzerinden belirliyor. Bu bakış açısı kendi ait olduğu grubun dışındaki herkesi ötekileştiriyor ve kendi varlığına tehdit sayıyor. Dünyayı içinden çıkılmaz, sonsuz bir 'biz ve bizden olmayanlar' ikilemine hapsediyor. Onlarca yıl Türkiye'de Kürt meselesinin çözülememesinin, Alevilerin ötekileştirilmesinin, o her fırsatta şikayet ettiğimiz Batı'daki İslam korkusunun altında insanları değişmez, dönüşmez etnik ve dini kimliklere indirgeyen bu bakış açısı yatıyor.

...

Freedom House'a dönelim. Kurumun, faaliyetlerinin, yayınladığı raporların pek çok sorunlu tarafı var. Başkanının Yahudi olması bunlardan biri değil. Dilerseniz raporu test edelim. Eğer bu yazı editöre takılmadan, olduğu gibi yayınlanırsa Türkiye'de basın özgürlüğü Freedom House'un rapor ettiğinden biraz daha iyi olabilir.

Gönül Tol

http://www.gazeteciler.com/gundem/aksam-yazarindan-ozgur-basin-deneyi-76748h.html

 

  • OSMANLI GELENEĞİNİN OLUMLU YANLARINI YANSITAN BU POLİTİKA GENEL ANLAMDA YAHUDİLİĞİ BENİMSEYEN HERKESE HİTAP EDEMEDİ, ANCAK DİNİ VE ETNİK AYRIMI BENİMSEMEYEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KENDİ VATANDAŞLARINI AVRUPA’DA KORUMA ALTINA ALMASI VE CANLARINI KURTARMIŞ OLMASI, İNSAN HAKLARINA VERİLEN ÖNEM VE ÜLKENİN PRESTİJİ AÇISINDAN GÜNÜMÜZDE ÖNEMLİ BİR YERE SAHİP

Savaşın sonlarına doğru Adolph Eichmann Türkiye’ye verdiği ültimatomda, Mayıs 1944’e kadar Fransa sınırları içerisinde yaşayan Yahudilerin Türk vatandaşlığına yeniden geçirilmesi sağlanamazsa bu kişilerin Fransız Yahudileriyle aynı şartlarda muamele göreceğini belirtti. Bu zaman zarfında işlem tamamen yapılamamış olsa da, Türk Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu’nun Türk tezini kabul ettirme çabası sonucunda on bin Yahudinin Almanya’ya ölüme gitmesi engellendi. Bu kararda savaş sırasında taraf olmayan Türkiye’yle ilişkilerini bozmak istemeyen Nazi Almanyası’nın tereddütlerinin etkisi büyüktür. Osmanlı geleneğinin olumlu yanlarını yansıtan bu politika genel anlamda Yahudiliği benimseyen herkese hitap edemedi, ancak dini ve etnik ayrımı benimsemeyen Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi vatandaşlarını Avrupa’da koruma altına alması ve canlarını kurtarmış olması, insan haklarına verilen önem ve ülkenin prestiji açısından günümüzde önemli bir yere sahip. Bugüne yansıyan yüzyıllık azınlık tartışmalarının insan hakları kapsamında değerlendirilmesi ve Türkiye’nin savaş döneminde olduğu gibi olumlu politikalar izlemesi hem Türkiye’nin hem de Türkiye’de yaşayan birçok azınlığın yararına olacaktır.

Enis Faruk Erdem

http://www.gazetebilkent.com/2014/05/06/ikinci-dunya-savasi-avrupasinda-turkiye-ve-yahudiler/#sthash.4YApCr9d.dpuf

 

  • Netten okumalar

 

  • İKİ KADIN – AMOS OZ

http://www.zaman.com.tr/kitap-zamani_iki-kadin_2215244.html

 

  • DÜNYAYI SARSAN İTİRAF – ÇEVİRİ: RAFAEL SADİ

http://www.odatv.com/n.php?n=dunyayi-sarsan-itiraf-0705141200

 

  • İSRAİL’İN FİLİSTİNLİLERE YAPTIRIMLARI TERS TEPEBİLİR – SHLOMİ ELDAR

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2014/05/economic-sanctions-israel-palestine-security-apparatus.html

 

  • ANADİLİNİ DE ADINI DA DEĞİŞTİR… VATANDAŞ TÜRKÇE KONUŞ!

http://devrimcikaradeniz.com/2014/05/07/anadilini-de-adini-da-degistir-vatandas-turkce-konus/

 

  • SOYKIRIMIN TARİHÇESİ; ANNE FRANK SERGİSİ

http://www.evrensel.net/haber/84007/soykirimin-tarihcesi-anne-frank-sergisi.html