“Alya, Talya, Valya...”

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
18 Eylül 2013 Çarşamba

Bir Kipur daha geçti. Oruç tutanlar, tut(a)mayanlar ve hatta az tutanlar... Eminim hepsi kendi katında kabul görmüştür. Son birkaç yıldır Kipur’u Ada’da yaşamaya başladıktan sonra, yürüme mesafesinde ibadethaneye ulaşmak çok daha kolay oldu. Eşim sabahtan gider, öğle saatinde eve gelip biraz dinlenir, sonra tekrar geri döner. Ben ise, ayakta kalacağımı bile bile Şofar’ın çalınmasına iki-üç saat kala giderim. Mevsim uyarınca hava henüz aydınlıkken demir kapıdan içeri girerim; çıktığımızda ise karanlıktır. Her nedense bu gece/gündüz farkı bana yeni bir yıla girdiğimizi daha fazla hissettirir.

Hesed Le Avraam Sinagogu’nun avlusuna girdiğimde her yaş kesiminden insanlar, pusetli anneler, ebeveynleri duada iken koşuşturan küçük çocuklar, birbirlerini uzun süredir görmeyip ayaküstü sohbet eden hanımlar vardı. Arada bir kafasını dışarı çıkartarak ‘Şşşttt’ diye etraftakileri susturmaya çalışan ‘gabay’ın uyarıları ise pek duyulmuyordu.

Çocuklara konulan isimler dönem dönem değişiyor. Sinagog bahçesinin bir köşesinde ‘Alya, Talya, Tayra, Valya’ gibi sesler duyarken; diğer tarafında ‘Mert, Nil, Beliz, Derin’ isimleri sıkça işitiliyordu. Yaklaşık aynı dönemin çocukları olduklarını varsaydığımda, ilginç bir sosyolojik yapı ortaya çıkıyor. Bu arada yeni doğanlara büyükanne /  büyükbabaların adı veya başharfi ile başlayan isim koyma geleneği hala geçerli mi bilmiyorum. Umarım anne babalar seçim yaparken, sadece o dönem ‘moda’ olan isimlerden ziyade çocuğun ömür boyu o adı taşıyacağını düşünerek karar veriyorlardır.

Bu sene Kipur, Büyükada Sinagogu müdavimleri için biraz buruk geçti. Sevgili Rav’ımız Moşe Benveniste sağlık nedenlerinden ötürü bizimle birlikte değildi. Yokluğunu çok hissettik; dualarımız onunla. Dilerim bir an önce sağlığına kavuşur.

***

Geçen yaz erken bir tarihte Ada’dan şehre dönmek zorunda kalmıştık. Torununun Bar–Mitzva’sında biraraya geldiğimiz Hazan Cako Sarfati, ‘Bu sene olan oldu; ama önümüzdeki yaz, Sukot’u hep birlikte Büyükada’da kutlayacağız, değil mi?’ sözleri içimi ısıtmıştı. Nedense, kış boyunca canım sıkıldıkça bu kısacık cümle bana güç verdi.

Çarşamba gecesini inşallah Suka’da geçireceğiz. Hepinize iyi bayramlar.