Bu hafta ağımıza takılanlar

• Yahudilere yönelik özel ırkçılık, yani antisemitizm, zaman ve mekan açısından tam anlamıyla evrensel. Benzetmek gibi olmasın, karşılaştırmak gibi de olmasın ama, örneğin Ermeniler belirli bir tarihsel dönemde, belirli bir coğrafyada ve belirli bir etnik/dinsel kimliğin düşmanı ve onun ırkçılığına hedef iken, Yahudiler varlık gösterdikleri tarihin tüm dönemlerinde, dünyanın çok çeşitli coğrafyalarında halkların düşmanı ve nefret nesnesi oldular. Orta Çağ’dan başlayarak veba salgınlarından, ekonomik krizlere kadar bütün felaketlerin sorumlusu görülüp akıl almaz vahşetlere uğradılar. Çünkü insan ancak kötülüğün kendi içinde değil, başka bir yerde olduğuna inanırsa huzur içinde yaşamaya devam edebilirdi. Yahudiler de tarih boyunca kötülüklerden sorumlu tutulan “öteki” oldular. AYŞE GÜNAYSU – ÖZGÜR GÜNDEM

İzak BARON Diğer
17 Temmuz 2013 Çarşamba

A Ğ A      T A K I L A N L A R

  • Bu Haftanın “Takılanlar”ı
  • Yahudilere yönelik özel ırkçılık, yani antisemitizm, zaman ve mekan açısından tam anlamıyla evrensel. Benzetmek gibi olmasın, karşılaştırmak gibi de olmasın ama, örneğin Ermeniler belirli bir tarihsel dönemde, belirli bir coğrafyada ve belirli bir etnik/dinsel kimliğin düşmanı ve onun ırkçılığına hedef iken, Yahudiler varlık gösterdikleri tarihin tüm dönemlerinde, dünyanın çok çeşitli coğrafyalarında halkların düşmanı ve nefret nesnesi oldular. Orta Çağ’dan başlayarak veba salgınlarından, ekonomik krizlere kadar bütün felaketlerin sorumlusu görülüp akıl almaz vahşetlere uğradılar. Çünkü insan ancak kötülüğün kendi içinde değil, başka bir yerde olduğuna inanırsa huzur içinde yaşamaya devam edebilirdi. Yahudiler de tarih boyunca kötülüklerden sorumlu tutulan “öteki” oldular. AYŞE GÜNAYSU – ÖZGÜR GÜNDEM

 

  • OSMANLI’DAN BERİ, DIŞ POLİTİKADA İNGİLTERE’YLE BİLE BOY ÖLÇÜŞEN DÜZEYDE KADROSU VE DENEYİMİ OLAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN BİR BAŞBAKANI, HANGİ CİDDİ AMAÇ İÇİN İSRAİL’İN, HEM DE NOBEL BARIŞ ÖDÜLLÜ VE KADİM TÜRKİYE DOSTU CUMHURBAŞKANI ŞİMON PERES’E EFELENİR?

Başbakanı adına Bakan Ahmet Davutoğlu, dış politikamızın ana ilkesinin “çevremizle sıfır sorun” olacağını açıkladığı 2007’nin sonunda, Suriye başta tüm çevre komşularımızla ve AB, ABD, Rusya, İsrail ve hatta Ermenistan dâhil, büyük küçük tüm ülkelerle Türkiyemiz, dostluk ve karşılıklı yarar ilişkisi içindeydi.

Osmanlı’dan beri, dış politikada İngiltere’yle bile boy ölçüşen düzeyde kadrosu ve deneyimi olan Türkiye Cumhuriyeti'nin bir Başbakanı, hangi ciddi amaç için İsrail’in, hem de Nobel Barış Ödüllü ve kadim Türkiye dostu Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e efelenir? Bugün hâlâ siyasette ve devlet yönetiminde biraz deneyimi olan hiç kimse anlayabilmiş değil.

Marmara Gemisi olayını da yan yana koysak bile, tek amacının Hamas yanlısı gençlere yaranmak olduğu söylenemez. Başbakanımız'ın 2007 seçiminden sonra, artık kimseye borcu ve ihtiyacı kalmadığı için daha çocukluk yıllarında bilinçaltına yerleştirilen ideallerini, yaşama geçirme yoluna girdiği düşünülebilir.

Erol Çevikçe

http://haber.gazetevatan.com/gazzeye-gidilecek-mi/554056/4/yazarlar

 

  • İSRAİL BU TÜR SALDIRILARINI İZ BIRAKMADIĞI SÜRECE HASIM GÖRDÜĞÜ HER ÜLKEYE DE YAPABİLİR AYRICA. SON SALDIRIYI DENİZALTILARDAN YAPTIYSA (Kİ BİZ BU KANAATTEYİZ) BU İSRAİL’İN SALDIRI STRATEJİSİNDE YENİ BİR SAYFA AÇTIĞINI GÖSTERİR

Bu gibi konularda daha önceki haberleri doğrulanan İngiliz The Sunday Times gazetesine göre, İsrail denizaltıları Amerika ile yakın askeri koordinasyon içinde söz konusu üste bulunan 50 kadar Yakhont füze sistemini seyir füzeleri ile şafak vakti vurmuş bulunuyorlar.

Bu iddia muhtemelen gerçeği yansıtıyor. İsrail bu defa hangi sebepler yüzünden bilinmez, söz konusu hedefi denizaltılarla vurmayı tercih etmiş bulunuyor bize göre. Böyle davranarak belki de gelecekteki saldırıların mutlaka uçaklardan beklenilmemesi gerektiğini şimdiden hasımlarına hatırlatıyor.

Esasen bu köşede daha önceleri İsrail’in denizaltı gücünü artırdığını, bununla caydırıcılık ve saldırı yeteneğini geliştirmeyi amaçladığını, dolayısıyla denizaltı saldırılarının beklenmesi gerektiğine işaret etmiştik. Anladığımız kadarıyla İsrail artık denizaltı gücünü de kullanmaya başlamış görünüyor. Esasen denizaltılardan yapılacak saldırılar hem tahmini, hem tespiti zor ve hem de kaynağı kolay kolay belirlenemeyecek, ispatlanamayacak saldırılar. Üstelik bu saldırılar, hiçbir iz bırakmadan yapılırlarsa yapanın yanına kâr kalacak saldırılar da.

İsrail bu tür saldırılarını iz bırakmadığı sürece hasım gördüğü her ülkeye de yapabilir ayrıca. Son saldırıyı denizaltılardan yaptıysa (ki biz bu kanaatteyiz) bu İsrail’in saldırı stratejisinde yeni bir sayfa açtığını gösterir.

Fikret Ertan

http://www.zaman.com.tr/fikret-ertan/israilin-son-saldirisi_2110434.html

 

  • OTOBÜS İŞLETMESİ YETKİLİLERİ, KOYU DİNDARLARIN UZAYLI RESMİNDEN DE RENCİDE OLDUĞUNU SÖYLÜYOR. NETİCEDE HAKLILAR, KUTSAL KİTAPLARDA, DİNİ METİNLERDE VAR MI UZAYLI? YOK!

Kudüs’te belediye otobüslerine üzerinde kadın, erkek ya da uzaylı bulunan reklam verilemiyor.

İzah edeyim.

Kudüs’te belediye otobüslerini Egged adında bir otobüs kooperatifinin şirketi işletmekteymiş. Ortodoks Yahudilerin mahallelerinden geçen otobüsler şayet üzerlerinde kadın resmi olan ilanlar varsa taşlanmaktaymış. Mayo reklamlarından bahsetmiyorum. İl genel meclisine aday bir kadın politikacının fotoğraflı ilanı bile olsa sadece kamusal alanda kadın görünmekte diye otobüsler taşlanmaktaymış.

Bu sebeple Egged, otobüslerde kadın fotoğrafı içeren ilan alınmayacağını açıklamış. Kudüs’te çoğulculuğu sağlamak için çalışan Yerushalmim hareketi ve otobüslere ilanları konmayan politikacı Raşel Azaria yargıya başvurmuş. Hem İsrail Yüksek Mahkemesi hem de Ulaştırma Bakanlığı otobüs ilanlarındaki kadın yasağını ayrımcı bulduğunu açıklamış.

Bunun üzerine Egged, belediye otobüslerindeki ilanlarda kadınların yanı sıra erkeklerin görünmesini de yasaklamış. Maksat ayrımcılıkla suçlanmamak.

Fakat insan bir defa yasaklamaya alışmayagörsün. En son bir dershanenin öğrencileri ‘dünya dışı zekâ’ya kavuşturacağını iddia eden uzaylı karikatürlü ilanı da yasaklanmış.

Otobüs işletmesi yetkilileri, koyu dindarların uzaylı resminden de rencide olduğunu söylüyor. Neticede haklılar, kutsal kitaplarda, dini metinlerde var mı uzaylı? Yok!

İlana izin verse otobüsleri taşlanan, izin vermese mahkeme mahkeme sürünen Egged şirketi de ekimden itibaren otobüslere hiç ilan alınmayacağını açıklamış.

Özgür Mumcu

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ozgur_mumcu/kudus_uzaylilara_yasak-1141791

 

  • MISIR’DA YAŞANAN REJİM DEĞİŞİKLİĞİ VE BÖLGEDEKİ SON GELİŞMELER ÜZERİNE TÜRKİYE’NİN DE HAMAS’A YÖNELİK POLİTİKALARINDA DEĞİŞİKLİĞE GİDEBİLECEĞİ VE BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN GAZZE’YE YAPMAYI PLANLADIĞI GEZİYİ ŞİMDİLİK RAFA KALDIRABİLECEĞİ BELİRTİLİYOR

Mursi iktidarında dahi Hamas tarihindeki en büyük darbelerden birini Mısır’dan yedi. İhvan mensubu cumhurbaşkanı döneminde Gazze ile Mısır arasındaki tünellerin çok büyük bir kısmının kapatılması 1,7 milyon Filistinlinin günlük hayatını derinden etkilemeye başladı.

Askeri yönetimin Hamas üzerindeki baskısını bundan sonraki süreçte de artırması bekleniyor. Geçtiğimiz yıl İran’la tüm bağlarını koparan Hamas’ın en güçlü finansörü olarak kalan Katar’ın da Mısır ve diğer bölge ülkelerinden gelecek baskılardan sonra her an bu örgüte karşı tavır alabileceği belirtiliyor.

Geçtiğimiz ay sonunda kendi Arap Baharı’nı baba ve oğul arasındaki yumuşak bir taht devriyle gerçekleştiren Katar’ın yeni genç Emir’i Tamim’in Mısır’daki askeri yönetimi tanıyan ilk liderlerden olması Müslüman Kardeşler ve Hamas’a karşı köklü bir politika değişikliğine gidebileceği şeklinde yorumlanıyor.

Mısır’da yaşanan rejim değişikliği ve bölgedeki son gelişmeler üzerine Türkiye’nin de Hamas’a yönelik politikalarında değişikliğe gidebileceği ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Gazze’ye yapmayı planladığı geziyi şimdilik rafa kaldırabileceği belirtiliyor.

Cumali Önal

http://www.zaman.com.tr/dunya_ihvandan-sonra-sirada-hamas-mi-var_2109960.html

 

  • SURİYE KONUSUNDA REJİMİN YANINDA OLAN HİZBULLAH İLE REJİMİ KARŞISINA ALAN HAMAS, MISIR’DAKİ DARBENİN ARDINDAN YİNE İSRAİL'İN HEDEFİ OLARAK AYNI ORTAK PAYDADA BULUŞTU

İsrail Ordusu, Hizbullah'a karşı geride bıraktığımız hafta yoğun hazırlık içindeydi. Aynı zamanda Lübnan'da Hizbullah'ın kalesi sayılan Beyrut'un güneyinde bir patlama meydana geldi. Hedef Hizbullah'tı, Hizbullah saldırıdan İsrail'i sorumlu tuttu.

İsrail Savunma Bakanı Yaalon, Beyrut saldırısıyla ilgili suçlamalara yanıt verirken, Hizbullah'ın Suriye'deki kimyasal silahları ele geçirmesine asla müsaade etmeyeceklerini söyledi.

Tüm bunlarla beraber Mısır'da Müslüman Kardeşler’e yönelik darbe Gazze'de Hamas yönetimini derinden etkiledi.

Mısır'da darbeciler daha ilk icraatları olarak Refah sınırını kapadılar. Hamas resmi olarak darbeyi kınamasa da teşkilatın alt kanatları Müslüman Kardeşler’den yana tavır aldı.

Bununla birlikte Sina'da şiddetli çatışmalar yaşandı. Mısır Ordusu, Sina'da 32 Filistinlinin öldürüldüğünü 200 Hamas üyesi Filistinlinin ise tutuklandığını açıkladı.

Tüm bu gelişmeleri İsrail çok yakından takip ediyor. Ve Mısır Ordusu üzerinden sıranın Hamas'a geldiğini söylüyor.

Suriye konusunda rejimin yanında olan Hizbullah ile rejimi karşısına alan Hamas, Mısır’daki darbenin ardından yine İsrail'in hedefi olarak aynı ortak paydada buluştu.

Taha Dağlı

http://www.sabah.com.tr/Dunya/2013/07/12/ikisi-de-israilin-kara-listesinde

 

  • SON TAHLİLDE, İSLAMCILAR TARAFINDAN İDARE EDİLEN BİR TÜRKİYE İLE SAĞCI NETANYAHU’NUN İSRAİL’İ ARASINDA GERÇEK BİR NORMALLEŞMENİN EN GÜVENİLİR ARACININ, SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR İSRAİL-FİLİSTİN BARIŞ SÜRECİ OLDUĞU GERÇEĞİ BİR KEZ DAHA KARŞIMIZA ÇIKIYOR

Bir başka açıdan aynı soru: “Yahudi lobisi”ni suçlaya gelmiş bir AKP iktidarı, 2014’te kendisi açısından çok önemli olan seçimler yaklaşırken böyle bir anlaşmayı önümüzdeki aylarda neticelendirip Meclis’e getirebilmenin zeminini nasıl yaratacak?

Ve nihayet sürecin belirli bir aşamasında karşılıklı büyükelçi teatisi gerçekleştirilecek.

Bu dönemde İsrail’le normalleşme sürecinin, İsrail tarafından değil de Ankara tarafından sürüncemede bırakılmasının Başbakan Erdoğan’ın aleyhine tahakkuk edecek tek somut sonucu, geçen mayıs ortasındaki Washington ziyaretinde Başkan Obama ile birlikte meydana getirdikleri işbirliği zemininin büyük hasar görmesi olacaktır.

Neticede, Başbakan Erdoğan’ın Washington’da yoluna “kırmızı halı” serilerek en üst düzey protokol ile ağırlanmasındaki en büyük pay, Obama’nın sponsorluğunda gerçekleşen normalleşme sürecine angaje olmasına aittir.

Bu arada, Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’deki olumsuz gidişatını olumluya çevirmek ve gündemi değiştirmek için temmuzda Refah Sınır Kapısı’ndan geçerek Gazze’yi ziyaret etme planı Mısır’daki darbe yüzünden belirsiz bir geleceğe ertelenmiş bulunuyor.

Erdoğan Gazze’ye gitseydi, bunu Başkan Obama ile Washington’da varmış olduğu, “Gazze’ye gidilecekse, Ramallah’a da uğranılacak” mutabakatını bozma pahasına yapacaktı.

Çünkü Başbakan Erdoğan’ın şu aşamada İsrail ile büyükelçi teati etmeden Ramallah’a gitmesi imkansız. Amman üzerinden Ramallah’a gitmek fiziksel olarak mümkün değil.   

Tarihin garip bir cilvesi olarak Türkiye Başbakanı’nın aynı gezide hem Gazze’yi hem de Ramallah’ı ziyaret edebilmesinin tek yolu İsrail’le ilişkilerin normalleşmesinden geçiyor ki bu konuda pek iyimser olmak mümkün değil.

Son tahlilde, İslamcılar tarafından idare edilen bir Türkiye ile sağcı Netanyahu’nun İsrail’i arasında gerçek bir normalleşmenin en güvenilir aracının, sürdürülebilir bir İsrail-Filistin barış süreci olduğu gerçeği bir kez daha karşımıza çıkıyor.

Kadri Gürsel

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/contents/articles/opinion/2013/07/turkey-israel-normalization-threat-gezi.html#ixzz2Z8jr0Olp

 

  • MİLYONLARCA ANTİSEMİT İNSANIN VARLIĞI KARŞISINDA, KENDİLERİNİ KORUMAK ADINA NE YAPABİLİRLERDİ Kİ, "GÖRÜNMEZ" OLMAKTAN BAŞKA!

Coğrafyamızda büyük haksızlıklara uğramış olan Yahudi toplumu, antisemitik yaklaşımlar nedeniyle, adeta "görünmez" olmayı tercih etmiştir.

Yahudi toplumunun yaşadığı hak ihlalleriyle ilgili, yazdığı her kitaptan büyük kazanımlar elde ettiğimi düşündüğüm Rıfat Bali'nin, "Tarihin Ufak Bir Dipnotu: Azınlıklar" isimli kitabından bazı alıntılar yapmak istiyorum.

Şöyle anlatıyor Rıfat Bali; "Türk Yahudilerinin popüler kültüründe yeralan iki deyimi hatırlatacağım. Bunlardan ilki, bir zamanlar İstanbul Sefaratların anadili olan Ladino'dan bir kelime, KAYADES...

Diğeri ise, İstanbullu Sefaratların kullandıkları İngilizceden bir kelime, LOW PROFİLE, yani düşük profil.

KAYADES, "suskunluk" veya "sessizlik" anlamını taşıyor.

LOW PROFİL ise, "toplumun dikkatini üstüne çekmemek için kamusal alanda görünmeme" anlamında kullanılıyor.

İşte KAYADES ve LOW PROFİL deyimleri, temeli tarihsel geçmişe dayanan bir hayat felsefesini özetlemekte...

Yahudiler, Türkiye Cumhuriyetinde yaşamaya kararlı iseler, onlar için uyumlu bir yaşam sürdürmenin tek çaresi unutmak, susmak ve toplumun dikkatini üstüne çekmemek için kamusal alanda görünmez olmaktır. Bu "suskun", "sessiz" tavır aynı zamanda, siyasi iktidara ve topluma karşı duyulan derin güvensizliğin bir ifadesidir.

Türk Yahudi toplumu, bu antisemit, milliyetçi ve yabancı düşmanı ortamla baş edebilmek için çareyi, hafızasını kilitlemekte, arşivlerini imha etmekte ve oto-sansüre başvurmakta bulmuştur."

Rıfat Bali'nin bu satırları beni her zamanki gibi çok etkiledi.

Beşir Atalay'ın yaptığı konuşma sırasında, Türkiye'de yaşayan Yahudi halkının neden "görünmez olmayı" tercih ettiğini daha iyi anladım.

Milyonlarca antisemit insanın varlığı karşısında, kendilerini korumak adına ne yapabilirlerdi ki, "görünmez" olmaktan başka!

Onlar eğer "görünmez" olmayı seçtilerse, bu suç hepimizin!

Eren Keskin

http://www.marksist.org/yazarlar/eren-keskin/12191-unutmayi-tercih-edenler

 

  • ORTAK TANIDIĞIMIZ BİR KİŞİNİN OLUMSUZ BİR ÖZELLİĞİNİ, ONUN YAHUDİLİĞİNE BAĞLAYAN, YAHUDİLERİN BİR TAKIM ORTAK OLUMSUZ ÖZELLİKLERİNİN GERÇEKTEN VAR OLDUĞUNA İNANAN SOLCU ARKADAŞIM DA VAR, FEMİNİST ARKADAŞIM DA VAR, İNSAN HAKLARI SAVUNUCUSU VE IRKÇILIK KARŞITI ARKADAŞIM DA VAR, HRİSTİYAN SİSTEM MUHALİFİ ARKADAŞLARIM DA VAR

Yahudi düşmanlığı Türkiye’de en yaygın ve en serbestçe dile gelen ırkçılık türü. Başka etnik/dinsel gruplara karşı ırkçılığa gösterilen hassasiyet söz konusu Yahudiler olunca birden köreliyor. (Bu durumun istisnalarından biri, Marksist.org’da yayınlanan “Hepimiz Yahudiyiz” başlıklı yazıydı: http://www.marksist.org/haberler/12117-hepimiz-yahudiyiz) Çünkü ırkçılığın bu türü, sağdan sola, ulusalcı laiklerden tam karşıtları Siyasi İslam’a kadar, çok daha geniş bir yelpazede paylaşılıyor. Kendimden örnek vereyim: Ortak tanıdığımız bir kişinin olumsuz bir özelliğini, onun Yahudiliğine bağlayan, Yahudilerin bir takım ortak olumsuz özelliklerinin gerçekten var olduğuna inanan solcu arkadaşım da var, feminist arkadaşım da var, insan hakları savunucusu ve ırkçılık karşıtı arkadaşım da var, Hristiyan sistem muhalifi arkadaşlarım da var.

 Yahudilere yönelik özel ırkçılık, yani antisemitizm, zaman ve mekan açısından tam anlamıyla evrensel. Benzetmek gibi olmasın, karşılaştırmak gibi de olmasın ama, örneğin Ermeniler belirli bir tarihsel dönemde, belirli bir coğrafyada ve belirli bir etnik/dinsel kimliğin düşmanı ve onun ırkçılığına hedef iken, Yahudiler varlık gösterdikleri tarihin tüm dönemlerinde, dünyanın çok çeşitli coğrafyalarında halkların düşmanı ve nefret nesnesi oldular. Orta çağdan başlayarak veba salgınlarından, ekonomik krizlere kadar bütün felaketlerin sorumlusu görülüp akıl almaz vahşetlere uğradılar. Çünkü insan ancak kötülüğün kendi içinde değil, başka bir yerde olduğuna inanırsa huzur içinde yaşamaya devam edebilirdi. Yahudiler de tarih boyunca kötülüklerden sorumlu tutulan “öteki” oldular.

(...) Söylenecek şey çok, yerim dar. Kısacası antisemitizm bir laboratuvardır. Irkçılığın psikolojik, sosyolojik, kültürel mekanizmalarının nasıl işlediğinin, tarihsel gelişiminin incelenebileceği bir laboratuvar. Ve antisemitizme karşı duyarlılık geliştirmeyen bir toplum, bir çevre, bir siyasi hareket, gerçekten ırkçılık karşıtı olamaz. Yani ırkçılık karşıtlığının turnusol kağıdı antisemitizme karşı tutumdur, en kabasından, en incesine, en gizlenmişine kadar antisemitizmin her türlü tezahürüne karşı ne kadar duyarlılık gösterildiğidir.

Ayşe Günaysu

http://kisalink.tk/UThb

 

  • OSMANLI DÖNEMİNDE YAHUDİLER İSPANYOL ENGİZİSYONUNDAN KAÇARKEN 2. BEYAZIT DÖNEMİNDE OSMANLI KAPILARINI BİZE, MÜLTECİLERE AÇTI. BU BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİYDİ

"Ben cumhurbaşkanıyken Enver Sedat’ı İsrail’e davet ettim. Çok sıcak ev sahipliği yaptık. Yolda insanlar savaştan sonra İsrail ve Mısır bayraklarını birlikte salladı. İnanılmaz bir şeydi. Fransa, Belçika diğer Avrupa ülkeleri bize aracı olup yeniden aramızda dostluk kurabilirler. Biz bir kesimi desteklesek diğeri kızacak. Zaten yeterince savaştık. İsrail, Mısır'daki gelişmelere dair yorum yapmadı çünkü Mısır önemli bir ülke ve halk ikiye bölündü. İsrail açıkça taraf tutup diğer kesimi dışlayamaz."

(...) "İlişkileri düzeltmek için umarım tazminatta anlaşılır. Ben tarih çalıştım. Osmanlı döneminde Yahudiler İspanyol engizisyonundan kaçarken 2. Beyazıt döneminde Osmanlı kapılarını bize, mültecilere açtı. Bu bizim için çok önemliydi. Türklere ve Osmanlı'ya her zaman minnettarız. İkinci Dünya Savaşı'nda Yahudiler katledilirken mültecilere kapısını açan birkaç ülkeden biri de Türkiye’ydi. Türkiye’den bahsederken Türklerin bu yaptığı iyilikleri unutamayız. İyi ilişkiler her iki ülkenin de çıkarınadır."

İzak Navon

http://www.aa.com.tr/tr/haberler/204161--israil-acikca-taraf-tutup-diger-kesimi-dislayamaz

 

  • Netten okumalar

 

  • İYİ İNSANA VEDA – ERDAL ŞAFAK

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/safak/2013/07/14/iyi-insana-veda

 

  • 5 YAŞINDAKİ FİLİSTİNLİ ÇOCUK KÜRT OLSA... – M. SERDAR KORUCU

http://www.demokrathaber.net/5-yasindaki-filistinli-cocuk-kurt-olsa-makale,7217.html

 

  • AKİT GAZETESİ; “EKŞİ SÖZLÜK’ÜN KURUCUSU YAHUDİ KÖKENLİ Mİ?” MANŞETİNE YANIT: VELEV Kİ YAHUDİ, SANA NE?

http://kehaber.org/2013/07/10/8545/

 

  • KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN “YAHUDİ" MİYDİ? - SALİM MERİÇ

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/analizler/item/7987-kanuni-sultan-suleyman-yahudi-miydi-salim-meric.html

 

  • YUNAN HÜKÜMETİNİN ANTİSEMİTİZMİ

http://www.hasturktv.com/dunyada_bugun/6298.htm

 

  • TAKSİM’DE YAŞANANLAR İSRAİL’DE YAŞANSAYDI? – NUH ARSLANTAŞ

http://www.nuharslantas.com/Yz-51-Taksimde-Yasananlar-Israilde-Yasansaydi-tr.html