Yahudilik bir ırk mıdır?

Fiziksel antropolojinin kanıtladığına göre, yaygın inanışların tersine, Yahudi ırkı diye bir ırk yoktur. Dünyanın pek çok yerinde yaşayan Yahudilerin antrepometrik ölçüleri, yapıları, kiloları, ciltlerinin rengi, sefalik endeksleri ve kan grupları hiç tutarlı değildir. Bilakis Yahudiler ile yaşamakta bulundukları ülke halkı arasındaki endeks ve kan grubu benzerlikleri, farklı ülkelerde yaşayan Yahudiler arasında olandan çok daha fazladır

Yusuf BESALEL Kavram 0 yorum
5 Haziran 2013 Çarşamba

IRKSAL FAKTÖRLER

Her ne kadar bazı tip Yahudilerin bir bakışta  tanınabileceği inancı yaygınsa da, 1958 tarihli UNESCO yayını ‘Modern Bilimin Irk Sorunu’ adlı eserde yazar Prof Juan Comes, "isteyerek ya da zorlanarak durmadan göç etmiş, pek çok sayıda ulusla ilişki kurmuş Yahudiler, ırk bakımından  karışık olup; dünyanın her halkıyla ortak özellikler göstermektedir" der. Her ülkenin Yahudisi’nin vücut yapısı, o ülkenin halkının boyuyla ve yapısıyla orantılı olarak değişir.

Esasen Tevrat’ta İbraniler, çeşitli ırklardan olan Amoritler, Hitiler ve bunun gibileri ile evlenmişler. Ayrıca yine kalabalık değişik gruplar (Abisiniyalı Falaşa Zencileri, Kai- Feng Çinlileri, Hazar Türkleri, Roma İmparatorluğu’nun yıkılışında birçok soylu İtalyan ailesi, Antioch’lu Yunanlılar… gibi) de Yahudiliği kabul etmişlerdi. Hıristiyanlığın yayılmasıyla beraber kilisenin Yahudilerle karışmayı yasaklayan yasaları ve Yahudilerin gettolaşması bu durumu hayli azaltmışsa da getto duvarlarının yıkılmasıyla karışık evlilikler yine başlamıştı. 1921-1925 yılları arasında Almanya’daki evliliklerin yüzde 42’si yabancılarlaydı.

Bin yılı aşkın bir süre İspanya’da yaşamış Sefarad Yahudileri de özellikle üst ve orta sınıfı oluşturan İberyalılarla çokça karışmışlardı. 1391 ve 1411 katliamından sonra İber Yarımadası’nda 100.000 Yahudi’nin vaftiz olduğu sanılmakta. Dinini gizlice sürdüren Marranolar da engizisyona dek soylularla evlenmişlerdi. Avrupa ve Akdeniz ülkelerine göç edip Sefarad cemaatler kuran Yahudiler, bu karışım çanağından gelip; Aşkenazlardan daha saf olduklarını iddia edebilecek durumda değildirler.

Yahudi tipini karakterize ettiği iddia olunan en önemli nitelik burun biçimidir. ‘Sami burnu’, ‘kanca burnu’ olarak da tanımlanan burun tarzı, New York’ta 2836 Yahudi’nin ancak yüzde14’ünde teşhis edilmiş olup, diğer ülkelerde bazen hiç rastlanmamakta. Demek ki burun da tek başına  bir tanımlama ölçüsü olmuyor. Davranış ve karakter özellikleri ise çevre ve gettolaşma faktörü tarafından oluşturuluyor.

Esasen Yahudileri bir arada tutan ırksal faktörler değildir. Bu konudaki bağları geniş bir idealler, yasalar, gelenekler ve görenekler tablosu oluşturur. Dolayısıyla ataları kim olursa olsun, Yahudiliğe girmek için herkes aday olabilir. Yahudi dinine geçmek için esas olan bu konuda samimi bir niyet sahibi olmaktır. Tanah’ta (İkinci Krallar,17:24), baskı altında Yahudi olanların eski itikatlarını yaşadığı anlatılır. Yahudi olmayan biri, bu dine geçmek istediğinde neden Yahudi olma istediği sorulurdu. Yahudilerin genellikle baskı altında bulunduğu, hoş görülmedikleri söylendiği halde söz konusu kişi; bunları bildiğine rağmen niyetini yinelerse, aday olarak kabul edilirdi. Ancak sadece bir Yahudi ile evlenmek amacıyla veya basit bir nedenle Yahudi olmak isteyenlere Talmud’un din âlimleri hoş bir gözle bakmamıştı. Bu tür adayların Yahudi geleneklerini, yasalarını ciddi olarak incelemesi gerekir. Aksi halde bu kişilerin Yahudi cemaatine katkısı olmayacağı gibi, sorunlar yarattığı da vaki olmuştu. Onun için bu tür adayların dönmesi teşvik edilmemişti. Ancak Yahudiliğe binlerce seneden beri çeşitli milletlerden ve ırklardan kadınlı erkekli birçok insan katıldı.

Yahudi dinine girecek kişinin yoğun bir eğitimden geçmesi gerekir. İbraniceyi öğrenmesi, Tora’yı ve Yahudi tarihini etüt etmesi ve Yahudi yaşamında uygulanması gerekli birçok adetleri ve törenleri bellemesi gerekir. Yahudi olarak doğmuş vasat bilgi sahibi bir kişi ise, fazla bir dini bilgi almış olmayabilir. Fakat ailesi, arkadaşları ve cemaat örgütleri vasıtasıyla Yahudiliğin birçok yönü hakkında bilgi sahibi olabilir. Ama Yahudi dinine dışarıdan giren bir şahıs, Yahudilikle ilgili bir deneyimi olmadığından; bunları kavramakta güçlük çekecektir. Onun için ayrıntılı bir çalışma yapması gerekir. Başka bir deyimle bunlar zora koşan dayatmalar değildir; amaç söz konusu kişinin ileride bilinçli bir Yahudi olmasını sağlamak ve ne kendisinin ne de çevresinin rahatsız olmasını engellemektir… Ayrıca Yahudi dinini kabul edecek erkeklerin sünnet olma; kadın ve erkeklerin mikvede ritüel banyo (tevila) yapmaları gerekir. Şayet söz konusu olan erkek daha önceden sünnet edilmişse bile, bu işlem Yahudi dini ile ilgili olmadığından, moel (Yahudi sünnetçi)erkeklik organından bir damla kan alır ve Brit -Mila’da (sünnet) söylenen bütün kutsama dualarını söyler.

YAHUDİLİK ANNEDEN GEÇER

Yahudilik  anneden geçer. Bir kadın Yahudi dinine geçmeden önce hamile kalmışsa bile, çocuk doğmadan evvel geçme işlemini gerçekleştirmişse; bu eylem dünyaya gelmeden fetusu da kapsadığından, çocuk Yahudi olarak doğar, Yahudiliğe giren bir kişinin anne ve babasına saygısı ve sorumlulukları sürer. Ayrıca Yahudi dinine geçmiş bir kişinin geçmişini küçümsemek yasaktır. Tora da şunu emretmektedir: "Sizlerle misafir olan yabancı, aranızda yerli gibi olacak ve onu kendiniz gibi seveceksiniz..." (Leviler,19:34)

Tarih boyunca Yahudi dinine girenler arasında önemli kişilere rastlanır. Biblik döneminde Yahudiliği seçen Rut’un soyundan  Kral David’in soyu olmuştur. MÖ 2. yüzyılda Kral John Hirkanus, İdemeanlar’ı Yahudi olmaya zorladı. Kudüs’ün Romalılara karşı savunmasında bu kişiler büyük yararlılıklar gösterdiler. Yüzyıllar sonra Hazar Türklerinin Yahudi dinine girdiği bilinmektedir. İlk din âlimleri arasında önemli bir isim sahibi olan Şemaya, Avtalyon ve Rabi Akiva’nın sonradan Yahudi dinine girdikleri varsayılır. Tora’yı Aramice’ye tercüme eden Onkelos da sonradan Yahudiliği seçen bir kişiydi… Roma İmparatorluğu’nun Hıristiyanlığı resmi din olarak kabul etmesine dek Yahudi dinine girmeler süregeldi. Fakat Hıristiyanların Yahudiliğe geçişi ölüm cezası ile cezalandırmasıyla bu tür olaylar azaldı.

Sonradan Yahudi olan bir kişi, tüm dini olanaklardan yararlanabilir. Bet-Din üyesi dahi olabilir. Ancak sonradan Yahudiliği seçen bir kadın, bir Kohen’le evlenemez. Ayrıca Yahudi dinine giren bir kişi sonradan başka bir dine girse bile Yahudi şeriatına göre Yahudi olarak kalır.

Günümüzde özellikle Reform ve ‘Muhafazakâr Yahudilik’ akımlarının karışık evlilikler nedeniyle gösterdikleri kolaylıklar sayesinde olsun, normal olarak Ortodoks yöntemler dâhilinde olsun, bilhassa ABD’de her yıl binlerce Yahudi olmayan kişinin Yahudi olmak için gerekli işlemleri yaptırdığı biliniyor.

YAHUDİLER VE YAHUDİ OLMAYANLAR ARASINDAKİ İLİŞKİLER

Öte yandan, Tora’da, Talmud’da ve sonraki Rabinik yapıtlarda Yahudiler ve Yahudi olmayanlar arasındaki ilişkilerin ölçülü olması savunulmuşsa da; iki grup arasında arkadaşlık ve barışçıl birliktelik oluşturmak için yasalar da kondu. İlişkilerin ölçülü tutulmasının arkasında yatan neden ‘Hukat a Goy’(Yahudi olmayanın Goy’un yasası) veya Yahudilere uyması yasaklanan çeşitli adetlerden kaçınmaktı. Esas itibarıyla söz konusu olan, puta tapan komşuların ‘uygulamalarının taklit edilmemesi’dir (Leviler,18.3). Ancak Rabiler puta taparlıkla ilgisi olmayan sosyal  adetlere ve folklora karşı daha hoş görülü davranmışlardı. Bu bakımdan hastaların iyileştirilmesine ilişkin olan ve Yahudi olmayanlarca türetilen uygulamalar, bu yasaklama kapsamından çıkarılmıştı (Talmud, Şabat,67). Buna karşılık ünlü din bilimcisi Maimonides,Tora’nın ‘iğrenç’ olarak (Leviler,20:23) nitelendirdiği büyücülük ve cadılık, astroloji ve hilkat garibelerinin yaratılması (Rehber/Yad,3:37) ile sınırlamamış; Yahudi olmayanların giyim ve saç kıyafetlerinin taklit edilmesini de kapsam dâhiline almıştı. Ne var ki Ortodoksluğun kapsamında dahi bu tür tutumlarda günümüzde bir yumuşama mevcut. Örneğin av sporu yapmak amacıyla avlanmak, evde bir Noel ağacı bulundurmak bir ‘hukat-a goy’ örneği olarak kabul edilebilir. Fakat modern giyim, mezarların üzerine çelenk bırakma adedi kabul görmekte ve pragmatik bir tutum sergilenmektedir.

Yukarıda belirtildiği gibi barışçıl ilkeler ağır basıyor. Talmudik edebiyatta bu yasa ve uygulamalara ‘mipney darkey şalom’ (barış uğruna) denir. Talmud ayırım yapmaksızın şöyle der; "Yahudi olmayanların fakirlerini doyururuz; yaşlı olanlarını teselli ederiz ve ölülerini gömeriz". Yahudi olmayan bir kişinin aldatılması, ondan bir şey çalınması eylemleri ağır suçlar olarak yorumlanmıştı. Engizisyon ortamından kaçan İspanyol filozofu Moşe Arama dahi "Yahudi olmayan her inançlı kişi, İsrailoğulları’na eşittir," demişti.

13. yüzyılın Fransa’sının vaaz veren rabilerinden Moşe Ben Yaakov, talimatlarında şöyle der:  "Tanrı, İsrailoğulları’nı  halkların arasına dağıtmıştır. Yahudiler, Yahudi olmayanları kandırırlarsa onlara nasıl örnek olabilirler?" Kandırma eylemi yalnız insanoğluna değil, Tanrı’ya karşı işlenmiş bir suçtur, iyi niyet ilkesinin çerçevesi dâhilinde Yahudilerin Yahudi olmayanların bayramlarını kutlamaları, hediyeler göndermeleri de uygundur.

Esasen Yahudilik, hiçbir zaman Yahudi olmayanların Tora’nın ilkelerine göre hareket etmelerini beklemez. Fakat tüm insanların manevi birtakım ilkeler doğrultusunda hareket etmelerini umar. Yahudi dinsel geleneğine göre; Yahudi olmayanların uyması gereken başlıca 7 yasa vardır. Bunlar, Tora’nın Yaratılış Bölümü’nün 9. Bap'ında yer alır ve bunlara uyan Yahudi olmayan bir kişi, Maimonides’e göre Tora’nın 613 emrine uyan bir Yahudi gibi gelecek âlemdeki yerini güvenceye alabilir. Bu yasalara Noah’ın (Nuh’un) Yasaları denir:

  Tüm ilişkilerde eşitliği öngörmek ve adaleti tevzi edecek mahkemeler oluşturmak.

  Tanrı’nın ismini küçültücü davranışlardan kaçınmak.

  Putperest uygulamalardan kaçınmak.

 Ahlâki olmayan uygulamalardan, özellikle ensestten kaçınmak.

 İnsan kanı dökmekten kaçınmak.

 Kardeşinden bir şey çalmaktan kaçınmak.

 Yaşayan bir hayvanın etinden yememek.

Yahudi geleneğine göre, bu yasalara uyan Yahudi olmayan kişiler; ‘hasiday umay zolam’ (dünya milletleri arasındaki dürüstler, hasidler) olarak nitelendirilir.

Vefat eden Yahudi olmayan bir kişinin ardından Kadiş duası söylenebilir. Kadiş’te İsrailoğulları’nın saadeti ile ilgili bazı atıflarda bulunulmakla beraber Kadiş esas olarak Tanrı’nın kutsallığını vurgulayan evrensel bir duadır. Yahudi olmayan bir kişinin  de cenazesine iştirak edilebilir, o kişinin gömülme işleminde Yahudi kişiler görev alabilir… Yahudi olmayan bir kişi, bir Yahudi düğününe katılabilir fakat herhangi bir dinsel belgede şahitlik yapamaz. Keza bir Yahudi, Yahudi olmayan bir kişinin düğün törenine katılabilir. Bu tür olaylara sosyal onurlandırma olarak bakılır. Eşlerden biri Yahudi ise, Yahudi olmayanı sinagogdaki dini etkinlikleri izleyebilir fakat sinagoga kayıtlı cemaatin bir ferdi olarak kabul edilemez… Ayrıca tüm insanlara yardımcı olmak, Yahudi yaşamının temel bir öğesi olmuştur. O yüzden Yahudi olmayan yardım kuruluşlarına her türlü yardım, Yahudi geleneğiyle uyum halindedir.

Yahudilerin tarih boyunca Yahudi olmayanlarla uyumlu yaşama arzularına rağmen, bu her zaman mümkün olmamıştı. Yahudi olmayan çoğunluk her zaman Yahudileri aralarına almakta istekli davranmadıkları gibi; Yahudi dini liderleri de asimilasyon tehlikesi karşısında Yahudi olmayanlarla gereksiz ilişkilere sıcak bakmamışlardır.

Sonuç olarak Yahudilik bir ırk değil, bir dindir. Kalıtımsal nitelikleri saptanmamıştır. Dışa kapalı bir din de değildir fakat bu dine dâhil edilmek belirli bir uğraşı ve özveriyi gerektirir. Çünkü Tora, maddi ve manevi alanda tüm insanlara örnek olmayı İsrailoğulları’ndan talep etmekte ve ‘seçilmiş’liği bu çerçeve dâhilinde ağır yaptırımlarla betimler. Tora bu kapsamda bu dine mensup olanları ve kaderlerini tek bir halk olarak öngörür. Bu nitelikler de gene dinsel kökenlidir.

2 Yorum