Sinemada ABD Yahudilerinin tarihi

Eric A. Goldman, “The American Jewish Story Through Cinema” adlı kitabında geçmişinden günümüze ABD sinemasında, Yahudilerin Amerikan toplumuna kabullerinin beyaz perdede nasıl yansıtıldığını incelemekte

Nelly BAROKAS Kültür
5 Haziran 2013 Çarşamba

New York Üniversitesi Sinema Eğitimi alanında doktora sahibi Eric A. Goldman “Görüntülere bakın, neyi yansıtıyorlar?” sorusunu yöneltiyor. Aynı zamanda film dağıtımcısı ve festival programlayıcısı olan Eric. A. Goldman, “The American Jewish Story Through Cinema” adlı bir kitap yayınladı. Texas Üniversitesi yayınları tarafından yayınlanan kitapta Goldman sinemada Yahudilerin nasıl yansıtıldığına ilişkin farklı bir bakış açısı sergilemekte.

“The American Jewish Story Through Cinema”nın içeriği kısmen tarih, kısmen de sanat eleştirisi olup on yıllık dönemler halinde ana başlıklar içeriyor. Goldman kitabında, Hollywood ekonomisi konusundaki hikayelerden söz etmekten kaçınmadığı gibi film stüdyolarının ağırlıkla Yahudiler tarafından yönetildiğine dair çeşitli zaman dilimlerinde dile getirilmiş farklı görüşlere bir tartışma platformunda yer veriyor.

Goldman kitabında, ilk sesli film sayılan “The Jazz Singer” adlı filmin apaçık bir Yahudi öyküsü olduğuna dikkat çekerken, Yom Kipur günü Kol Nidre duasının okunmasının filmin göçmen öyküsü niteliğini güçlendirdiğini ileri sürüyor.

Filmin başrol oyuncusu Al Jolson (Asa Yoelsen) Amerikan toplumuna uyum sağlama arzusu yönünde hareket etmekle aile mirası gelenekleri kucaklama arasında bir  seçim yapmak zorunda kalıyor. Vicdanı ile hesaplaştığı sahnelerde omzundaki “Talit” adeta yoluna çıkmış bir cazibe unsuru olarak içsel Yahudi diyalogunun görsel bir sunumuna dönüşür. “The Jazz Singer”in yapımcı şirketi Warner Bros’un dört ortağından üçü Eski Kıta’da doğmuş asimile olmaya çalışan kişilerdi.

Goldman; “The Jazz Singer”daki bu çarpıcı sahnenin ardından Gregory Peck’in baş rolünü oynadığı “Gentleman’s Agreement”a dikkat çeker. Oscar ödülünü kazanmış bu filmde, kendini Yahudi olarak tanıtan bir gazetecinin antisemitizmin kökünü kazımak için mücadelesi anlatılır.

Goldman’nın görüşüne göre 1934’ten itibaren Hollywood sinemasında Yahudilik unsuru veya Yahudi karakterine pek az rastlanır. Nazizmin güç kazanmaya başlamasıyla Yahudilere ait stüdyolar alçak profilden hareket etmeyi uygun görürler. Bu durumun tek istisnası Paul Muni’nin (asıl adı Meshilem Meier Weisenfreund) 1937’de oynadığı “Life of Emile Zola” adlı filmdir. Filmde Zola her yönü ile yansıtılırken yazarın tam bir antisemitizm örneği olan Alfred Dreyfüs olayından etkilenme ve mücadele süreci anlatılır.

“The American Jewish Story Through Cinema” yakın dönemlere ait fimlerin beyaz perdeye yansıyan sahnelerine ilişkin gözlemlerini de içermekte. Kitapta yazar, 1958 yılına ait “The Young Lions” ile 1990’ın “Avalon” filmlerindeki sahnelerde ABD’de Yahudilerin kabul edilmelerine ilişkin karşıtlıklara vurgu yapmakta. “The Young Lions”da Montgomery Clift’in görüntülendiği  bazı sahneler adeta bir siperin ardından çekilmiş gibidir. Bu da oyuncuya toplum baskısı altında sıkışmış kalmış izlenimini vermekte. Barry Levinson’un yönettiği “Avalon”da ABD doğumlu Yahudi bir karakter canlandıran Elizabeth Perkins, yılbaşı için kestiği hindiyi (Amerika’yı temsil eder) fırına sürerken (Holokostu anımsatır) Holokost’tan kurtulmuş kuzenleri ile yarı buçuk bildiği Yiddiş lisanında anlaşmaya çalışır.

“The American Jewish Story Through Cinema” akademik düzeyde yorumları takip etmeyenler için bir film üzerine düşünmenin, bazı sahnelerini okumanın yöntemlerini çiziyor.