Büyükada ‘Rum Yetimhanesi’

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
22 Mayıs 2013 Çarşamba

Kısa süre önce Teşvikiye’deki Sofa Hotel’in Hallarts salonunda bir fotoğraf sergisinin açılışına gittim. Büyük boyutlu olan fotoğraflar etkileyici oldukları kadar düşündürücüydüler. Serginin başlığı, ‘Rum Yetimhanesi-Prinkipo Orphanage’ idi. Fotoğrafları çeken sanatçı ise Ziya Tacir. Ziya Tacir bir iş adamı. Fotoğrafçılığa başladığı ilk günden beri ilgi alanı, yıkılmakta olan eski ve tarihi değeri olan binaları görüntülemek; bir anlamda belgelemek. Bundan önceki kişisel sergisinde, Bomonti Bira Fabrikası’nın fotoğraflarını izleyiciye sunmuş. Sanatçının bu tür yerleri seçmesinin amacı mimari ve kültürel açıdan önemli yapıların yok olmasına karşı duyduğu kaygı.

Ziya Tacir, Büyükada’da İsa Tepesi’nde bulunan Rum Yetimhanesi’ni resimlerken, kâh çürüyen tahtalara saplanarak, kâh düşme tehlikesi geçirerek dördüncü kata kadar ulaşmış. Sonrası tarihimizin silinmeye yüz tutan izleri… İnsanı düşündürtüyor.

Söz konusu sergi Merkur Galeri’nin ev sahipliğinde açıldı. Galeri sadece açılışı Sofa Hotel’de gerçekleştirdi. Sergi 27 Mayıs’a kadar Merkur’ün kendi mekânında gezilebilir. Etik olarak köşe yazılarımızda adres vs gibi ayrıntılara yer veremeyiz. Ancak bitimine az kaldığı ve görmenizi çok istediğim için Merkur Galeri’nin Mim Kemal Öke Cad. Erenler Apt.’da olduğunu belirtiyorum. Kim bilir belki bazılarımıza yeni projeler konusunda yol gösterici olabilir.

Merkur’un özenle hazırladığı sergi katalogunda, Ziya Tacir’in belli değer taşıyan eski yapıları koruması ile ilgili şu satırlarla tanık oluyoruz.

(…) “İnsanlar onları terk ettiği zaman kendi kaderleriyle baş başa kaldıkları aşikâr ve biz onları yıkmayarak bu istenmeyen duruma saygı duymalıyız. Onları yıkarak geleceğe olan bağlantımızı ve geçmiş ile olan irtibatımızı yok ediyor olabiliriz.”

***

İlk tanıdığımda ‘küçücük’ bir genç kızdı. Öylesine sakin ve sabırlıydı ki. Yaz sıcağında evden çıkmaması gereken yaramaz oğlumu saatlerce oyalardı. Derken zaman hızla uçup gitti. Lise, üniversite derken Sibel Almelek hangi arada Şalom yazarı oldu, anımsamıyorum. Ardından, Judeo-Espanyol sayfasında bir haber yaptım, ‘I Sibelika se kazo’ (Ve Sibel evlendi). Neden Judeo-Espanyol’da yazdım bilmem. Zira o lisanda yazabilmem gerçek bir özveriydi. Bilindiği üzere, Sibel Almelek, Eytan İşman ile evlendi ve İzmir’e yerleştiler. Sanırım Sibel, okuyacak bir üniversite kalmayınca, çocuk sahibi olmaya karar verdiler. Bugün Sibel’le Eytan’ın bir kız bebekleri doğduğunu öğrendim. Minik ‘Damla’ya sağlıklı güzel bir yaşam dilerken, büyükanne ve büyükbabalar; Verjel-Selim İşman, Ester- Yakup Almelek’e İstanbul İzmir hattında bol seyr-ü-seferler dilerim.

Not: Sevgili Yakup, gördüğün gibi “Yaşamdan Damlalar’ hiç bitmeyecek.