Ağa Takılanlar

Bugün hala İsrail’le barışmayı, dilenen özre ve büyük bir olasılıkla ödenecek tazminata rağmen, içimize sindiremiyorsak kafamıza kazınmış İsrail ve Yahudi imajı nedeniyledir. Benzeri önyargılar ne yazık ki hemen herkes, hemen her etnik ve dinsel grup için geçerlidir. Bizler, ne yazık ki, kucaklayıcı ve kapsayıcı olmadan kimliklerimizi tek bir potada eritmeye kalkmış bir ülkenin insanlarıyız. Çoğumuz tarih yerine efsane okuyarak büyümüş, Akbaba gibi ırkçı, ayrımcı yayınlara gülmüştür. En iyi komedyenlerimiz Çingene taklidi yapanlar ve onları aşağılayanlardır. MENSUR AKGÜN-STAR GAZETESİ

İzak BARON Diğer 0 yorum
15 Mayıs 2013 Çarşamba

 

  • RADİKAL UNSURLARIN ELLERİNE GEÇEBİLECEK “KİMYASALLAR” GÜN GELİR TÜRKİYE SINIRLARI İÇİNDE -BAZI OLASI- EYLEMLERDE KULLANILABİLİR

İSRAİL uçaklarının Suriye’deki araştırma enstitüsünü vurarak “yer ile yeksan etmesi” sıradan bir bombalama değil. Arkasında çok önemli bir neden var.“İyi haber alan kaynaklarıma” göre hedef, “Suriye’nin kimyasal stoklarını yok etmek ve araştırma enstitüsünde bunların yeniden üretilmelerini” önlemek... Kendi içinde muhaliflerle böylesine başı dertteyken Suriye Başkanı Esad’ın İsrail’e saldıracağını ve kimyasal kullanacağını düşünmek elbette akla zarar.

 Peki... Esad’ın muhaliflere kimyasal kullanmasını önlemek miydi amaç?

 Doğru cevaplardan biri budur. Dışarıya karşı vitrin düzenlemesi de bu gerekçeyle yapılmıştır.

 Ama… Asıl neden “o kimyasalların, muhalefet ortak paydasında yer alan El Kaide dahil bazı radikal grupların eline geçmesidir.”Bu silahların İsrail’e karşı eylemlerde kullanılma olasılığını sıfırlamaktır.

 Bir adım ötesi ise “kimyasalların Esad yönetimi tarafından Lübnan’daki Hizbullah güçlerine verilmesi” olasılığıdır. Suriye’nin araştırma enstitüsünü İsrail jetlerinin bombalarla gömmesinin bir diğer önemli nedeni işte bu.

(…) Aynı olasılıklar Türkiye için de potansiyel tehdit olarak görülmeli. Radikal unsurların ellerine geçebilecek “kimyasallar” gün gelir Türkiye sınırları içinde -bazı olası- eylemlerde kullanılabilir.

 El Kaide’nin İstanbul’da sinagog, İngiltere Başkonsolosluğu ve Zincirlikuyu’daki -şimdi otel olarak hizmet veren- banka binasına kanlı eylemleri hafızalardan silinmiş değil.

“Suriye kimyasal kullanıyor mu” tartışması kadar “Suriye’nin kimyasal stokları muhalefet cephesindeki radikal grupların eline geçerse” ihtimalini de göz önünde tutmak da önemlidir.

 Hatta... Ulusal güvenlik için daha önde gelir.

Güneri Cıvaoğlu

http://siyaset.milliyet.com.tr/israil-suriye-yi-neden-vurdu-/siyaset/ydetay/1706291/default.htm

 

  • SON BİR HAFTA İÇİNDE SOSYAL MEDYADA İSLAMİ KESİMİN TEPKİLERİNE BAKINCA, 26 AYDIR SÜREN SAVAŞTA İSRAİL, ESED’DEN DAHA FAZLA YARA VERMİŞTİR SURİYELİLERE

Suriye’deki savaş boyunca İsrail isminin ilk karıştığı saldırı haberi 18 Temmuz 2012. Şu meşhur Ulusal Güvenlik Binası’na yönelik yapılan intihar saldırısı. Esed’in Savunma Bakanı ile aynı zamanda Esed’in eniştesi olan Savunma Bakan Yardımcısının öldüğü saldırı. Bu saldırıda 4 ülke suçlanmakta. Bunlardan biri İsrail, diğerleri de Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan.  Sonrası malumunuz.  Özgür Suriye Ordusu üstlendi.

İlk somut İsrail saldırısı ise 2013 Şubat’ının ilk günü yayınlanıyor haberlerde.  “Sessiz Operasyon” olarak servis edilen haberde, İsrail savaş uçakları radara yakalanmamak için alçak uçuş yaparak “Bilimsel Araştırma Merkezi” adlı tesisi vurulur. Muhaliflerin vurduğu da iddia edilir. Ama bir gerçek vardır o da savaş uçaklarının Suriye hava sahasına girdiğidir.

Suriye’nin tavrı ise cılız bir misillime bile değil, BM’ye başvuracağını açıklar. Yani Esed, İsrail’e tek laf söylemez.  Tıpkı 2007’de İsrail, nükleer tesisi vurduğunda Suriye’nin yine sessiz kalması gibi. İsrail karşıtlığı anlaşılan Suriye’de de 140 karakterle ifade ediliyor sadece.  Peki Cemreya saldırısı olarak da yer bulan bu saldırı için hasar tespit raporunu kim yapar? El-cevap: İran.  Hasar var mı? Bilmiyoruz.

Son bir hafta içinde sosyal medyada İslami kesimin tepkilerine bakınca, 26 aydır süren savaşta İsrail, Esed’den daha fazla yara vermiştir Suriyelilere. Neredeyse Esed’in ağzından çıkan her  “İsrail”li cümleden dolayı tüm ölüleri görmezden geleceğiz. Müslüman camiada Banyas’ta iki gün içinde öldürülen insanların haberlerine karşılık İsrail’in Şam’ı üçüncü defa vurduğu haberi trend topik oldu.

İsrail’in 2 Mayıs Perşembe gecesi Şam’ı yani yine Cemreya saldırması ise “neden konsolosluk önünde toplanmıyoruz ey cemaati Müslümin!” tepkisine sebep oldu İslami camiada.

Aynı günlerde Banyas’ta katliam yaşandı oysa.  Gazete ve internet haberlerine göre iki ayrı katliamdır bu. Tek seferde 150 kişi ölmüştür.

Peki 2 seneyi aşkındır yaşanan savaşta İsrail’in saldırıları ile ölen kaç kişi? Rakam yok arşivlerde.  Esed tarafından ölen Suriyeliler İsrail nefretimize takıldı. Bu nefretimizden dolayı Esed’e, İsrail tarafından saldırıların yapıldığı bu zor (!) günlerde kızamıyoruz bile. 

İsrail Konsolosluğuna gün aşırı giderken Banyas’ın konsolosluk binası olsaydı gider miydik bilmiyorum.

Şehadet Çitil

http://haber.stargazete.com/acikgorus/israilden-nefretin-orttukleri/haber-753142

 

  • ÖZELLİKLE 2008’DEN BU YANA BATI ÜLKELERİ TARİHLERİNİN EN DERİN EKONOMİK VE SOSYAL KRİZLERİYLE MÜCADELE ETMEKTEDİRLER VE BU NEDENLE İSRAİL GİBİ BATI DÜNYASININ ORTADOĞU’DAKİ UZANTISI GİBİ GÖRÜLEN UNSURLARA KARŞI İLGİLERİ GİDEREK ZAYIFLAMAKTADIRLAR

1948 yılında kurulan İsrail 65 yıllık tarihinde belki de kendini hiç bu kadar yalnız hissetmemişti. Musevi devletinin artan yalnızlığının ve derinleşen güvensizliğinin iki temel nedeni var. Birincisi, Arap Baharı sürecinin Ortadoğu’daki mevcut stratejik dengeleri köklü biçimde değiştirmesi olasılığıdır. Hükümetlerin seçimler yoluyla oluşmaya başlaması ile İslam ülkelerinde doğal olarak Hüsnü Mübarek ve Zeynel Abidin Bin Ali gibi laik-otoriter liderlerin yerini Mursi gibi İslamcı liderlerin almasının yolu açılmaktadır. Zira legal veya illegal anlamda Arap ülkelerinde otoriter yönetimlere karşı muhalefet hareketi yürüten en örgütlü gruplar öteden beri İslamcılar olmuştur. Sokakların hareketlendiği her Arap ülkesinde de önce devrim sürecinde, ardından da demokratik süreçte etkili olan siyasi grupların başında İslamcılar gelmektedir. Bugün bile Beşar Esed yönetimine karşı Suriye’de mücadelede edenlerin belkemiğini ihvanıyla, selefisiyle İslamcılar oluşturmaktadır.

İsrail gibi bölgedeki İslami gruplar tarafından gayri meşru bir devlet olarak görülen bir ülke için tüm bunlar ciddi bir tehdit unsuru olarak algılanmaktadır ve bu nedenle İsrail’in kaygıları her geçen gün artmaktadır. İkinci olarak, İsrail’in artan gerginliğinin altında aynı zamanda Batı hegemonyasının yapısal olarak güç kaybetmeye başlaması vardır. Özellikle 2008’den bu yana Batı ülkeleri tarihlerinin en derin ekonomik ve sosyal krizleriyle mücadele etmektedirler ve bu nedenle İsrail gibi Batı dünyasının Ortadoğu’daki uzantısı gibi görülen unsurlara karşı ilgileri giderek zayıflamaktadırlar. Başka deyişle, İsrail’in Batıyı istediği zaman kendi lehine mobilize edebilme gücü zayıfladıkça, bölgedeki kuşatılmışlık hissi de artmaktadır ki bu da İsrail’i hezeyanlara ve aşırılıklara itmektedir. Bölgedeki ülkelerle ilişkilerini yeniden tanımlamak ve Filistinlilerle adil bir barışı kabul etmek gibi bir paradigma değişimine gitmedikçe, İsrail’in kısa ve orta vadede güvenlik kaygıları artmaya devam edecektir.

Birol Akgün

http://haber.stargazete.com/acikgorus/israilin-suriye-saldirilari--bolgesel-savasa-yol-acar-mi/haber-753140

 

  • İSRAİLLİLER, BİR SÜREDİR ÖZELLİKLE SINIRA YAKIN BÖLGELERİ EL KAİDE BAĞLANTILI EL NUSRA'NIN ELE GEÇİRECEĞİ VE ESAD'IN DÜŞMESİYLE DOĞACAK GÜÇ BOŞLUĞUNDA AŞIRI İSLAMCI GRUPLARIN YÖNETİMDE GÜÇLENECEĞİ KABUSLARINI GÖRÜYOR

Son dönemde pek moda oldu, "gamechanger" kavramı. İngilizce'de mevcut bir süreçte kırılma yaratabilecek, yani "oyunu değiştirebilecek" gelişmeler için kullanılan bu terim, özellikle Suriye konusunda sık sık kulağımıza çalınıyor.

İsrail'in bu hafta içinde ikinci kez Suriye'yi vurması da işte bu "durum değiştirecek" gelişmelerden biri. İsrail, önce 2 Mayıs'ta, sonra 4 Mayıs gecesi Şam yakınlarındaki bazı hedefleri vurdu.

İsrail'in neyi, neden vurduğu konusunda elimizde resmi bir açıklama yok. Ancak bağımsız haber sitelerinde yer alan istihbarat kaynaklarına ve güvenlik uzmanlarına dayandırılan yazı ve haberlerden ipuçlarını bulmak mümkün.

Buralarda yer alan bilgilere göre, İsrail'in esasen pek de Esad rejiminin düşme sürecini hızlandırmak gibi bir amacı yok. Amaç çok farklı...

O da, kendisinin Ortadoğu'daki güvenlik durumunu dramatik şekilde değiştirecek bir gelişmeye engel olmak.

Bu gelişme de kesin net bir şekilde, Suriye'nin elindeki bazı silah ve füzelerin Lübnan'ın güneyini kontrol eden Şii Hizbullah'ın eline geçmesi.

Bu silahları da kabaca üç grup altında toplamak mümkün.

Bunlardan ilki karadan denize Rus yapımı Yakhont füzeleri... Bunlar, 300 kilometreye kadar denizdeki hedefleri vuruyor. Bu da yalnızca İsrail donanması değil, Akdeniz'de doğalgaz arama/çıkarma platformlarını da Hizbullah'ın hedefi haline getirebilir.

Bir diğeri de Rus yapımı SA 17'ler. Karadan havaya ateşlenen bu füzeler, 2007'dekine benzer bir sıcak çatışmanın yaşanması durumunda Hizbullah da İsrail'in savaş jetlerini daha yüksek bir isabet oranıyla vurabilir güce kavuşacak.

(...) Ülkenin önemli gazetelerinden Yediot Aharonot, İsrail'in Suriye lideri Esad'a gizli bir mesaj ilettiğini öne sürdü.

Haberde, diplomatik kanallardan çok gizli ibaresiyle iletilen bu mektupta İsrailliler Esad'a "rejimle bir derdimiz yok, hedefimiz Hizbullah" mesajını verdi.

Bu arada unutmadan şu teknik ayrıntıyı da not edelim: İsrail ile Suriye, teknik olarak hala savaşta ve aralarında da diplomatik ilişki bulunmuyor.

Haber şu ana kadar yalanlanmadı. Doğrulanmadı da... Zaten doğrulanmasını beklemek de biraz saflık olur.

Duruma, Ortadoğu'nun ezberlerinin dışında bir açıdan bakınca da gazetenin iddiasını destekleyebilecek bir resim ortaya çıkıyor.

İsrailliler, bir süredir özellikle sınıra yakın bölgeleri El Kaide bağlantılı El Nusra'nın ele geçireceği ve Esad'ın düşmesiyle doğacak güç boşluğunda aşırı İslamcı grupların yönetimde güçleneceği kabuslarını görüyor.

Dahası, Suriye'nin elindeki Rusya ve İran yapımı sofistike silahların yine bu kaos ortamında Hizbullah ve Hamas gibi örgütlerin eline geçmesi de bir diğer kabusu İsrail'in.

Özetle "bildiğimiz düşman (Esad), bilmediğimiz düşmandan iyidir (el Nusra vs)" yaklaşımı hakim Kudüs'te bir süredir.

İrem Köker

http://www.hurriyet.com.tr/pasaj/23244098.asp

 

  • SİZ İYİ BİLİYORSUNUZ Kİ İSRAİL HÜKÜMETİNİN "SALDIRGAN" TAVRI; EN FAZLA; BU POLİTİKA İLE İLGİSİ OLMAYAN SIRADAN YAHUDİLERİ ETKİLİYOR

Yahudiler sadece İsrail'de yaşamıyor. Türkiye'de de varlar.  Bir Müslüman Türk aydını olarak özellikle ülkemizde yaşayan Yahudi kardeşlerime sesleniyorum: Lütfen; İsrail hükümetinin saldırgan politikasına karşı tepkinizi gösterin.

Siz iyi biliyorsunuz ki İsrail hükümetinin "saldırgan" tavrı; en fazla; bu politika ile ilgisi olmayan sıradan Yahudileri etkiliyor.  Onlar; İsrail hükümetleri ile aynı imiş gibi gösteriliyorlar.

İsrail, son olarak Suriye'ye saldırdı. Bu saldırının Türkiye ile yapılan özel bir antlaşmaya dayandığı anlaşılıyor. ABD'nin Ortadoğu'ya yeni bir şekil verme planı karşısında bir sorun gibi gözüken Suriye çökertilecek.

Bu konuda Türkiye,  el altından Suriye'ye karşı terörist faaliyet başlattı. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) eliyle yürütülen bu saldırılar yeterli olamadı; Beşşar Esad devrilemedi.

Şimdi Beşşar'ı devirmek için İsrail ordusu harekete geçirildi.  İsrail hükümeti; uluslararası kuralları yok sayarak başka bir ülkeyi bombalatıyor. İsrail hükümetinin bu haydutça tutumana karşı öncelikle barış içinde yaşamak isteyen Yahudilerin karşı çıkması gerekmez miydi?

Onlara sesleniyorum: Bu kadar çekingen olmayın. Uluslararası arenada sesinizi yükseltme zamanıdır. Müslüman dünyasında da sempati kazanmak adına İsrail hükümetini uyarmalı, hatta kınamalısınız. İsrail Başbakanı Netanyahu'ya; "Saldırganlığı bırak; Suriye'nin egemenlik haklarına saygı göster; Müslüman ve Yahudi toplumlarının arasını açma!" demenizi bekliyoruz.

Rıza Zelyut

http://www.gunes.com/2013/05/13/yazar/4333/riza_zelyut/yahudiler_ses_verin.html

 

  • EL-KAİDE, YALNIZ İSRAİL İÇİN DEĞİL TÜRKİYE AÇISINDAN DA BİR “ULUSAL GÜVENLİK” SORUNUDUR

Suriye-İsrail gerginliği, Türkiye’yi, İsrail ile aynı cepheye taşımamaktadır. Aksine, yaşanılan “kayıkçı kavgası” Tel Aviv-Tahran hattında ortak stratejilerin yürürlüğe konulduğunu göstermektedir. Türkiye, Suudi Arabistan başta Körfez emirliklerinden destek alan radikal grupların Suriye’deki varlığını ÖzgürSuriye Ordusu ile işbirliği yaparak kontrol etmek durumundadır..

Ardan Zentürk

http://haber.stargazete.com/yazar/suriye-iranisrail-ittifaki/yazi-752429

 

  • SONUÇTA NE BÖLGEDE NE DÜNYADA İSRAİL İN BU YAPTIĞINA YÖNELİK SERT BİR TEPKİ VERİLDİ. TÜRKİYE BİLE SESİNİ ÇIKARMADI. ZİRA BU EYLEMDE ASIL ÖNEMSENEN UNSUR İRAN-SURİYE-HİZBULLAH EKSENİNİN HASAR GÖRMESİYDİ

İsrail güvenlik güçlerinin asıl derdi Suriye'nin elindeki üç tip füzenin, Şam'daki rejime desteği giderek daha yoğun ve açıktan bir hale gelen Hizbullah'ın eline geçmemesi. Bu füzelerden birincisi yüksek isabet oranına sahip ve İsrail'in gaz arama platformlarını hedef alabilecek Yakhont. Diğeri SA17 uçaksavar füzeleri. Bunların da İsrail'in Lübnan ve Suriye hava sahalarını keyfince kullanmasını engelleyebilecek "oyun bozucular" olduğu düşünülüyor.

Asıl önem verilen füzeler ise Fetih-110. Nitekim son hava saldırılarında İsrail in bunları ve depolarını vurduğu söyleniyor. Bu füzelerin nitelikleri Tel Aviv açısından kesinkes Hizbullah'ın eline geçmemelerini gerektiriyor. Bu saldırıdan sonra kimse Suriye rejiminden veya Hizbullah tan, en azından şimdilik, bir cevap beklemiyor. Mesajı alması gerekenlerden birisinin de İran olduğunu düşünenler var. Hatta bu saldırının İran provası diye görülmesi gerektiğine inananlar da.

Sonuçta ne bölgede ne dünyada İsrail in bu yaptığına yönelik sert bir tepki verildi. Türkiye bile sesini çıkarmadı. Zira bu eylemde asıl önemsenen unsur İran-Suriye-Hizbullah ekseninin hasar görmesiydi.

Bütün bunlar olur, jeopolitik rekabet, sert, vahşi, kanlı bir mezhepçilik savaşı şeklinde bölgeyi her geçen gün daha tehlikeli bir noktaya getirirken Suriye toplumu da çöküyor, ayrışıyor, toplum olma vasfını kaybediyor. Karanlık bir geleceğin haberini de vererek.

Soli Özel

http://www.haberturk.com/yazarlar/soli-ozel/842522-bolge-iyice-karisirken

 

  • ŞURASI KESİN Kİ İSRAİL'İN GİRDİĞİ HİÇBİR SAVAŞTA YALNIZ OLMASI MÜMKÜN DEĞİL. ABD HER KOŞULDA DESTEĞİNİ GÖSTERECEKTİR. BURADA BULUNMASI GEREKEN "ABD Mİ KENDİ STRATEJİSİ İÇİN İSRAİL'İ ÖNCÜ OLARAK KULLANIYOR, YOKSA İSRAİL Mİ KENDİ STRATEJİSİNE ABD'Yİ ÇEKİYOR" SORUSUNUN CEVABIDIR

İsrail'in deklarasyonu Şam'a yapılan hava saldırısının Lübnan Hizbullah'ı tarafından kullanılmak üzere yüklenen bazı kimyasal silahların ve üretim tesislerinin vurulmasından ibaret olduğu yönünde. Onlara göre bu silahlar İsrail'e karşı kullanılabilir ve yaptıkları saldırı meşru müdafaa hali. Analistler Suriye'deki durumun İsrail'in elini kuvvetlendirdiğini ve içerideki muhalefetle büyük bir kavgaya tutuşmuş olan Esad rejiminin, İsrail'den gelen saldırılara rağmen yeni bir cephe açmakta tereddüt edeceğini ifade ediyorlar. Gerçekten de Esad açısından en büyük kâbus şu anda uluslararası müdahaleye kapı açacak bir girişimde bulunmak. Öyleyse İsrail'e karşı topçu ateşini kimler başlatıyor? Yoksa Esad politik analiz gücünü mü yitirdi? Ya da tam da İsrail'i bu çatışmaya çekerek Müslüman dünyanın konuya bir başka perspektiften bakmasını ve kadim düşmana karşı bir ittifak çağrısını mı hayata geçiriyor? Başbakan Erdoğan'ın İsrail saldırısını Esad'ın eline verilen kozlar olarak tanımladığını ve kabul edilemez bulduğunu da kenara not düşelim.

İsrail'in Şam'a kadar uzanan bu yeni saldırı stratejisinin bir diğer ayağı da kuşkusuz ABD üzerinden gelişiyor. Kimileri ABD'den yeşil ışık görmeden böyle bir saldırının mümkün olamayacağını söylerken, kimileri de Netanyahu'nun Obama'yı tuzağa çekme taktiği olarak görüyor. Şurası kesin ki İsrail'in girdiği hiçbir savaşta yalnız olması mümkün değil. ABD her koşulda desteğini gösterecektir. Burada bulunması gereken "ABD mi kendi stratejisi için İsrail'i öncü olarak kullanıyor, yoksa İsrail mi kendi stratejisine ABD'yi çekiyor" sorusunun cevabıdır. Sizce hangisi?

Deniz Ülke Arıboğan

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/israil-suriyeyi-neden-vurdu/haber-203605

 

  • TÜRKİYE’DEKİ BİR YAHUDİ, BİR ERMENİ VEYA RUM VATANDAŞIMIZIN KENDİSİNİ BÖYLE ‘AZINLIK’ HİSSETMEMESİ İÇİN ÇOK DİKKATLİ VE ÖZENLİ OLMALIYIZ. EMPATİ YAPMALIYIZ

Türkiye’de ne zaman azınlıklardan söz edilse, hemen Makedonya’daki Türk azınlığından Dr. Zerrin Abaz’ın sözlerini hatırlarım. 2010 ramazanıydı, Neve Şalom Sinagogu’nun düzenlediği, vali ve bakanların da katıldığı iftardayız. Tesadüfen, yanımdaki sandalyede çok zarif, çok saygın bir hanımefendi oturuyor; Makedonya’nın İstanbul Başkonsolosu Zerrin Abaz Hanım... Yahya Kemal’in hemşerisi; duygulu bir sohbet yaptık. O sırada hükümet Sümela Manastırı’nda ayin yapılmasına izin vermişti. Zerrin Hanım’ın hiç unutmadığım sözleri şudur:

- Sümela Manastırı’nı ibadete açmanız çok iyi oldu. Biz Makedonyalı Türkler ‘azınlık’ olmanın ne demek olduğunu biliriz. Bu tür jestler çok iyi...

Bu sözlerini o zaman da köşemde yazmıştım. (Milliyet, 22 Ağustos 2010)

Türkiye’deki bir Yahudi, bir Ermeni veya Rum vatandaşımızın kendisini böyle ‘azınlık’ hissetmemesi için çok dikkatli ve özenli olmalıyız. Empati yapmalıyız.

Taha Akyol

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/23221065.asp

 

  • BUGÜN HALA İSRAİL’LE BARIŞMAYI, DİLENEN ÖZRE VE BÜYÜK BİR OLASILIKLA ÖDENECEK TAZMİNATA RAĞMEN, İÇİMİZE SİNDİREMİYORSAK KAFAMIZA KAZINMIŞ İSRAİL VE YAHUDİ İMAJI NEDENİYLEDİR

Geçtiğimiz hafta Kudüs’te Soykırım Müzesi’ni dolaşırken gördüğüm karikatürler bana çocukluğumu anımsattı. Dedemin aldığı Akbaba dergisinde de aynı türden karikatürler olurdu. Orada da Yahudiler prototip olarak kan içici canavarlar olarak tasvir edilirler, genellikle de şişman ve korkunç dururlardı.

Yaşadığımız kasabanın yapısı gereği çoğu arkadaşı Yahudi olan dedem bu karikatürleri sever miydi bilmem, ama bana derginin komik geldiğini ve elime geçen her sayısını keyifle okuduğumu hatırlıyorum. Ne de olsa ben de o dergiyi yaratan ve bu şekilde yaşatan toplumun bir ürünüydüm.

***

O zamanlar toplumun zayıf halkaları üstünden yapılan hicvin sanat olduğunu sanır, ırkçılıktan, ayrımcılıktan keyif alırdık. Sonra biz de, toplum da, karikatür dergileri de değişti. Onlar zayıf halka yerine gücü hedef almaya başladı, Akbaba da yerini bu ülkenin azınlıkları konusunda daha hassas olan Gırgır’a bıraktı.

Ama önyargılar değişmedi. Irkçılık, ayrımcılık sadece satır aralarına kaydı. Ana akım gazeteler manşetlerine suç işlemiş insanları Müslüman olmadıkları takdirde dinini sıfatlayarak taşıdı. Ermeniler, Yahudiler sık sık hedef gösterildi. Terör, şiddet ve bölgesel sorunlar da bu siyasi söylemin pekişmesine, aklımıza kazınmasına yardımcı oldu.

Çok uluslu bir imparatorluktan ulus devlet kurmaya çalışan, kuruluş aşamasında bunun ideolojisini ve pratiğini yaratan, üstelik de bu sırada Nazizm’den ve Faşizm’den etkilenen Türkiye’nin değişmesi çok zor oldu. İçeride ve dışarıda devletini yok etmeye çalışan düşmanları bertaraf etmeye yeminli nesiller kendileri gibi olmayanlardan korktu.

Asala, PKK, Filistin derken bu korkular her gün daha da pekişti, önyargılarla birleşti. Siyaset alanının daralmasına, önyargıların çizdiği çerçevenin dışına çıkılamamasına yol açtı. Demokrasi açığından oldum olası mustarip olan Türkiye, konuşamadığı, tartışamadığı için özgürleşemedi, yarattığı önyargıların esiri oldu.

Bugün hala 2015’den çekiniyorsak önyargılarımız yüzündendir. Bugün hala İsrail’le barışmayı, dilenen özre ve büyük bir olasılıkla ödenecek tazminata rağmen, içimize sindiremiyorsak kafamıza kazınmış İsrail ve Yahudi imajı nedeniyledir. Benzeri önyargılar ne yazık ki hemen herkes, hemen her etnik ve dinsel grup için geçerlidir.

Bizler, ne yazık ki, kucaklayıcı ve kapsayıcı olmadan kimliklerimizi tek bir potada eritmeye kalkmış bir ülkenin insanlarıyız. Çoğumuz tarih yerine efsane okuyarak büyümüş, Akbaba gibi ırkçı, ayrımcı yayınlara gülmüştür. En iyi komedyenlerimiz Çingene taklidi yapanlar ve onları aşağılayanlardır.

Mensur Akgün

http://haber.stargazete.com/yazar/onyargilardan-kurtulmak-gerek/haber-751765

 

  • İSRAİL MALİYE BAKANLIĞI’NIN 2013-2014 EKONOMİK PLANLAMASINA DAİR BELGE, KÖRFEZ MONARŞİLERİNDEN BİRİSİNDE DİPLOMATİK MİSYON AÇMA PLANINI İÇERİYOR

Amerikan yönetimi Ortadoğu’da bir yandan da 2010’dan bu yana donmuş haldeki İsrail-Filistin müzakerelerini canlandırmaya çalışıyor. Nisan sonunda ABD yönetiminin Mısır, Ürdün, Katar dahil Arap dışişleri bakanlarının katıldığı Washington toplantısında 2002 tarihli Arap Barış Girişimi’ni yeniden gündeme taşındı. Avrupa turunda Moskova’dan Roma’ya geçen ABD Dışişleri Bakanı John Kerry burada son gelişmeyi ‘olumlu bulduklarını söyleyen’ İsrail yönetiminin başmüzakerecisi Adalet Bakanı Tzipi Livni ile görüştü. Kerry, İsraillilerle Filistinlilerin müzakereleri canlandırmakta ciddi olduğunu söyledi, mayıs sonunda da yeni bölge turuna çıkacağını duyurdu. Kerry, 21-22 Mayıs’ta bölgeye gidecek, İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu ve Filistin Özerk Yönetimi başkanı Mahmud Abbas ile görüşecek.

(...) Bu arada not edilmesi gereken bir başka gelişme İsrail’in Körfez ülkeleriyle ilişkisine dair... İsrail Maliye Bakanlığı’nın 2013-2014 ekonomik planlamasına dair belge, Körfez monarşilerinden birisinde diplomatik misyon açma planını içeriyor. Bu yeni misyon 2010 yılından bu yana dünya çapında açılan 11 misyondan birisi olacak. Daha önce Wikileaks belgelerine yansıyan bilgiler İsrailli diplomatların Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden diplomatlarla sık sık bir araya geldiğini ortaya sermişti.

Ceyda Karan

http://t24.com.tr/yazi/reyhanli-saldirisinin-golgesinde-suriyede-neler-oluyor/6686

 

  • Netten okumalar

 

  • İSRAİL’İN DENİZALTILARI – FİKRET ERTAN

http://www.zaman.com.tr/fikret-ertan/israilin-denizaltilari_2087687.html

 

  • TÜRKİYE, İSRAİ'İN ORTAĞI – RIZA ZELYUT

http://www.gunes.com/2013/05/13/yazar/4324/riza_zelyut/_turkiye__israi_in_ortagi.html

 

  • TAYYİP BEY İLE İSRAİL AYNI SAFTA!.. – MEHMET TÜRKER

http://sozcu.com.tr/2013/yazarlar/mehmet-turker/tayyip-bey-ile-israil-ayni-safta.html

 

  • MEYDANLARDA YAKILAN KİTAPLAR

http://www.dw.de/meydanlarda-yak%C4%B1lan-kitaplar/a-16802142

 

  • GERÇEKLE HAYAL ARASINDA -  ETGAT KERET

http://ilet-isimci.blogspot.com/2013/05/gercekle-hayal-arasnda.html#!/2013/05/gercekle-hayal-arasnda.html

 

  • KUDÜS GÜNÜNE ÖZEL-KUDÜS’TE YAŞAM

http://israilblogu.com/2013/05/08/kudus-gunune-ozel-kuduste-yasam/

 

1 Yorum