‘Yoğurtçum’ yeniden evlerde

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
8 Mayıs 2013 Çarşamba

Özel bir durum olmadıkça sezonda alışveriş yapmak gerçekten akıl dışı. İndirimler artık o kadar erken başlıyor ki… Tabii bu piyasa ekonomisi için ne denli sağlıklı bilmiyorum. Ancak pek yakında Anneler Günü dolayısıyla kimi sektörler ‘özel’ indirimlere hazırlanıyor.

Geçenlerde gazetede öğle molasında sohbet ederken genç arkadaşlardan biri ‘Anneler Günü’ hediyesi olarak eşinden ‘yoğurtçum’ isteyeceğini söyledi. ‘O ne?’ dedik. ‘Yoğurt yapma makinesi’ diye yanıtladı. Bildiğiniz üzere, son zamanlarda doğal beslenmeye hayli özen gösteriliyor. Sadece gençler değil, yetişkinler de tıpkı eski günlerde olduğu gibi, yoğurdu evde yapmaya başladılar. Bunun için cam şişedeki günlük sütleri alıp kaynatmak şart. Ilındıktan sonra bir kaşık yoğurdu ilave ediyorsunuz. Ardından bir cam kaba boşaltıp üzerini örtüyorsunuz. On iki saat sonra yoğurdunuz hazır. Her ne olduysa, yoğurt tüketimi hem küçük çocuklu ailelerde hem de yetişkinlerde giderek çoğalıyor. Sütü kaynatmakla mı uğraşsam yoksa çocuklar küçük yaştayken kullandığım yoğurt makinesini üst dolaplardan mı indirsem, kararsızım. Ama yoğurdu birçok yemekle giderek daha çok kullandığım bir gerçek.

***

İnsan dönemsel olarak bazı kitapları okuyabiliyor, bazılarına ise odaklanamıyor. Evin farklı köşelerinde okunmayı bekleyen birçok kitap duruyor. Bir türlü elim gitmiyor. Bastıran sıcaklar dikkatimin yoğunlaşmasını engelledi sanki. İlgi alanı ‘yakın tarih’ olan oğluma, ‘Şöyle kolay okunacak bir kitap önerir misin’ deyince, Yıldıray Oğur’un ‘Cumhuriyet’in Beyaz Mağdurları’nı uzattı. Gerçekten çok güzel kaleme alınmış, son derece akıcı bir yapıt. Oniki kişinin kısa yaşam öykülerinden oluşan kitapta milletvekili İzak Altabev’e rastlamak biraz acıttı doğrusu. İşin ilginç tarafı, İzak Altabev’i hiç tanımadım. Sadece rahmetli eşi Mari Altabev’le anneannem iyi arkadaştılar.

Bizler evlendiğimizde ‘hediye listesi’ diye bir kavram olmadığından züccaciye dükkânı açacak kadar sevimsiz kristaller ve kâbus gibi gümüş gondoller gelirdi. İleri görüşlü annem, belli gümüşleri toplayıp, ‘sen bunları ne şimdi ne de otuz sene sonra kullanmayacaksın’ deyip tanıdık gümüşçüde daha pratik parçalarla değiştirtmişti. Pasta maşası, çay kaşığı v.s gibi kullanımı kolay olanları da saklamam önerilmişti. Nitekim ne zaman bir çay sofrası kursam Mari Altabev’in hediye ettiği pasta maşasını çıkarır, onu anarım.

***

Ve en güzel gelin, bizim gelin.

29 Mayıs Pazar günü, uzun zaman gazetemizin internet editörlüğünü sürdüren Sezin Eskinazi yaşamını Moti Finz ile birleştirdi. Neve Şalom’un giriş salonu uzun zamandır bu kadar genç çifti bir arada görmemişti. Ne mutlu Sezin’le Moti’ye…