“Hahama sorun”

Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Bu hafta köşemde belki de birçoğunuzun bildiği bir siteden ve bu siteyle ilgili yaşadığım güzel bir olaydan söz etmek istiyorum. Aslında bu hafta aktarmak istediğim yazının hikâyesini bir aydır saklıyordum ve paylaşmayı heyecanla bekliyordum.
"Hahama sorun" oldukça uzun zamandan beri hizmet veren bir site… Haftanın 6 günü 24 saat bir hahama ulaşıp, ona çeşitli sorular sorabilirsiniz. Bu siteye bir zamanlar lise yıllarında girmiştim, aradan geçen hatırı sayılı zamanlarda gözümün önünde duran böylesi bir kaynağa ulaşmayı nasıl atladım, bilemiyorum. Bayram tatilinin ikinci akşamında  gelen haftalık e-mektupları incelerken site gözüme çarptı. Gecenin bir yarısı siteye bağlanmaya çalıştım; bilim, felsefe ve psikiyatriye meraklı bir birey olarak bir din adamıyla tartışmak ve öğrenmek adına enerji doluydum.
Siteye o gece bağlanamadım; ertesi sabah kalktığımda aynı kararlılıkla tekrar denemeye karar verdim. Az sonra karşımda bir haham vardı. "Türkiye’den merhaba" dedim ve Amerika’dan yanıt verdiğini tahmin ettiğim haham da bana "merhaba" dedi...
Karşımda bir din adamı vardı ve bir dönem için Türkiye’deydi. Sabah çayını içerken diğer yandan da sitedeki kullanıcıların sorularını yanıtlıyordu. Benim sorularımı da yanıtlamaya hazır olduğunu, hatta arzu edersem ve vaktim serbestse, benle görüşebileceğini söyledi.
Söz konusu din adamının yaptığı çalışmalardan,  vermiş olduğu seminerlerinden duymuştum O sabah için bilgisayarın karşı tarafındaydı ve bir kez daha dünyanın ne kadar küçük olduğuna şahit oluyordum.  Kısa bir süre içinde hazırlanarak evden ayrıldım ve sabah çayına eşlik etmek üzere kendisinin bulunduğu yere gittim. Bir saat kadar sohbet ettik, tartıştık. Sinagoglardan, dua etmekten, cemaatimizden, soykırımdan, psikolojiden, kapitalizmden, kötülüklerden ve çalışmakta olduğu internet sitesinden söz ettik. Şu küçük dünyanın bir saatine birçok konuyu sığdırdık… Bir saatin sonunda, yakın bir zamanda tekrar görüşmek dileğiyle, ikimiz de günün geri kalanını yaşamak üzere yollarımıza koyulduk.  *** Bu engin bilgisi ile tanışmam benim için unutulmayacak günlerden biri oldu. Yıllar sonra, tekrar internete giriyorum ve ertesi gün bir din adamının bana ne kadar yakın olabileceğini görüyorum.  Hepimizin hayatımızda yanıtlarını aradığımız soruları vardır. Ben o soruların peşine yeni yeni düştüm denilebilir. Din, insan doğası, psikoloji ve hayat adına birçok sorum var. Elbette zaman içinde çok şey öğreneceğim ve bu yolda bize yakın kişilerin kapısını çalabilmek oldukça sevindirici… İnsan, hayatında esnek olabilmeli; ama bu cümleyi de yaşamak yazıldığı kadar kolay değil. Yaşam, herkesin kendi başına tecrübe ettiği bir olgu ve bu süreç de tüm insansı özelliklerimizle şekil alacaktır. Yani kimi zaman korku, kimi zaman şüphe, kimi zamansa merak ve heyecan eşlik ediyor bu sürece… Hele hele günümüzdeki bilgi birikimin ne denli çok olduğunu düşünürsek, sorularımız adına yol kat edebilmek hem daha kolay hem de hâlâ zor… Zor, çünkü kimi sorular büyüsünü, gizemini yüzyıllardır korumaya devam ediyor…  Yeri geldiği zaman dostlarımla, yeri geldiği zaman din adamlarımızla, bilim adamıyla, felsefecilerle tartışmak istiyorum. Tartışmak biraz da gençliğin içindeki alevi anlatan dürtü değil midir? Belki bir gün sorularımızın yanıtlarına ulaşacağız, belki de hiç ulaşamayacağız. Sonuç her ne olursa olsun öğrenerek ve tartışarak geçirdiğimiz her an; gündelik hayatın içinde kaybettiğimiz zamanlara kat ve kat yeğ değil midir?